Geçen hafta ofiste kahve makinesi yine sürpriz bir şekilde köpüğü fazla kaçırınca, karşı masadan bir arkadaş “Keşke şirketin uzantısı .latte olsa, her e-postaya köpük gibi tat katar” dedi. Gülümsedik ama ben o espriyi aklımdan çıkaramadım. Sonra düşündüm: Bir marka kendi alan adı uzantısına sahip olsa ne değişir? Sadece havalı bir kartvizit mi olur, yoksa işin akışı gerçekten farklı mı akar? İşte tam bu noktada kapıyı çalan konu şu: ICANN Yeni gTLD Turu. Yani yeni alan adı uzantılarının başvuru dönemi ufukta belirmiş durumda.
Hiç başınıza geldi mi? Aradığınız alan adının dolu olduğunu görüp, ucundan azıcık daha yaratıcı ama bir o kadar da karmaşık bir isme razı olduğunuz oldu mu? İşte yeni gTLD turu, bir bakıma bu sıkışıklığa yeni yollar açmayı hedefliyor. Bu yazıda, yeni turun ne olduğuna, kimlerin başvurmayı düşünebileceğine, teknik mutfağın nasıl koktuğuna ve marka tarafında hangi küçük ama etkili adımların işinizi kolaylaştıracağına samimi samimi değineceğim. Resmiyetten uzak, ama yol gösteren bir sohbet gibi düşünün; kahvenizi alın, birlikte yürüyelim.
İçindekiler
- 1 ICANN Yeni gTLD Turu Nedir, Neden Yine Gündemde?
- 2 Kimler Başvurmalı, Kimler Beklemeli? Hayalinizi İşe Çevirmek
- 3 Başvuru Yolculuğunun Mutfağı: Zaman, Belgeler ve Sabır
- 4 Teknik Ayağın Ayak İzi: DNS, Güvenlik, E-posta ve Sertifikalar
- 5 Marka, Kapsayıcılık ve Lansman: Sessiz Riskleri Erken Yakalamak
- 6 Zamanlama, Yol Haritası ve Bütçe Nefesini Ayarlamak
- 7 Gerçek Hayattan Küçük Sahne: Bir Uzantının İlk Haftası
- 8 Sık Karıştırılan Konular: Kısa Kısa, İçten İçten
- 9 Pratik Yol Haritası: Bugün Ne Yapabilirsiniz?
- 10 Kapanış: Uzantı Bir Söz, O Sözü Tutmak da Bir Kültür
ICANN Yeni gTLD Turu Nedir, Neden Yine Gündemde?
Tarifesi genişleyen bir yol gibi düşünün
Yeni gTLD turu, kabaca söylemek gerekirse, internetin adres defterine yeni sayfalar eklemek demek. Bir dönem .com ve .net gibi klasik uzantılarla yetinirken, zamanla .istanbul, .tech, .blog gibi daha farklı uzantılar hayatımıza girdi. Şimdi bu defter yeniden açılıyor. ICANN, bir sonraki başvuru penceresi için hazırlıkları ilerletiyor. Bu da yeni uzantılar için yeni şanslar, yeni hikâyeler demek.
Neden şimdi? Çünkü markalar, şehirler, topluluklar ve hatta belirli sektörler kendi isimlerini daha net ve doğal bir biçimde karşı tarafa geçirebilmek istiyor. Bir uzantı, tabeladaki isimden fazlası; bir çerçeve, bir kültür, bir kimlik. Mesela bir şehrin uzantısı, yerel işletmelerin görünürlüğünü artırırken turistin de güvenini tazeleyebilir. Bir topluluğun uzantısı, üyelerine ortak bir çatı sunabilir. Herkes için bir şey değil belki, ama doğru yerde etkisi büyük.
Bir de şu var: Yıllar içinde eski uzantılara olan yoğun talep, kısa ve akılda kalıcı adları iyice seyreltti. Yeni tur, kısıtlı olanı rahatlatmak yerine, yeni yollar açıyor. Bu, keşif için yeni patikalar demek. Bazısı stabil bir asfalt, bazısı tozlu ama heyecanlı; seçimi yaparken amacınız, zamanınız ve dayanıklılığınız belirleyici olacak.
Kimler Başvurmalı, Kimler Beklemeli? Hayalinizi İşe Çevirmek
Bir uzantı, herkese değil; doğru hikâyeye uygun
Şunu içtenlikle söyleyeyim: Her markanın kendi uzantısına ihtiyacı yok. Ama bazıları için bu, kilit kapıyı açan anahtar. Mesela global ölçekte güçlü bir markaysanız, ürün ailelerinizi düzenli bir ekosistem altında toplamak için kendi uzantınız büyük fark yaratabilir. E-posta adresleri, kampanyalar, promosyonlar… Hepsi aynı şemsiyenin altına sığınıp daha tutarlı bir deneyim yaşatabilir. Bu bazen yalın bir teknik düzen değil, daha çok bir kimlik yerleştirme meselesi.
Topluluklar ve şehirler için de tablo benzer. Uzantı, üyeleri birbirine bağlayan sıcak bir kulüp kartı gibi olabilir. Bir şehrin uzantısı, yerel müzeden kahvecisine kadar herkese bir “buraya ait” duygusu verir. Ama söz konusu topluluk olduğunda şeffaf kurallar, temsil ve kapsayıcılık gibi konular iki kat önem taşır. İsmi taşımak, sorumluluğu da taşımak demek; bu yük hafif değil.
Kim beklemeli? Eğer hedefiniz sadece birkaç kampanya alan adı almak ve onu da yılda bir iki kez kullanmaksa, koca bir uzantı işletmek gerekmeyebilir. Bazen iyi bir alan adı stratejisi, siz uzantı sahibi olmadan da işinizi halleder. Bir uzantı, kiralayacağınız yazlık değil; sürekli bakım isteyen bir ev. Rutinleri var, kuralları var, komşuları var.
Başvuru Yolculuğunun Mutfağı: Zaman, Belgeler ve Sabır
Kapıdan içeri girerken hangi çantayı taşıyacaksınız?
Gelin süreci kabaca bir film şeridi gibi görelim. Önce sahne hazırlığı var: hedeflerinizi netleştirmek, pozisyonunuzu belirlemek, iç ekiplerinizi toparlamak. Sonra başvuru rehberi geliyor; buna herkesin dilindeki adıyla “Applicant Guidebook” deniyor. Resmi detaylar, kurallar, çizgiler burada. Takip etmesi bir miktar zaman ve dikkat istiyor. İlginizi çekerse, ICANN’in yayınladığı başvuru rehberi (Applicant Guidebook) sayfasını ara ara yoklamak iyi olur.
Sürecin belki de en az konuşulan ama çok kritik tarafı, teknik işletme kapasitesi. Kendi başınıza bir kayıt operatörü gibi davranabilir misiniz, yoksa deneyimli bir hizmet sağlayıcıyla mı çalışacaksınız? ICANN’in Registry Service Provider değerlendirme programı bu noktada taşları yerine oturtmanıza yardım edebilir. Ama şunu unutmayın: Ne kadar sağlam bir ortak seçseniz de, nihai sorumluluk sizin vizyonunuzda bitiyor.
Zaman konusu da önemli. Başvuru penceresi, değerlendirme, itirazlar, itirazlara yanıtlar, olası çekinceler derken tablo bazen beklendiğinden uzun sürebilir. Bu bir maraton. Koşu ayakkabınızı sıkmadan önce planlamayı bir tık fazla ciddiye alın. Yol boyunca motivasyonu diri tutan şey, ilk akşam yazdığınız o niyet cümlesi olur genelde: “Bu uzantı neye hizmet edecek?”
Teknik Ayağın Ayak İzi: DNS, Güvenlik, E-posta ve Sertifikalar
Adresi bulmak kolay, evin içini rahat kılmak ayrı bir iş
Bir uzantının teknik sağlığı, dışarıdan bakınca görünmeyen ama deneyimi belirleyen en kritik parça. DNS tarafında güvenilir, hızlı ve dağıtık bir altyapı şart. Bunun yanında güvenlik katmanı olarak DNSSEC devreye giriyor. Anahtarların döndürülmesi, kayıtların doğru yerlerde güncellenmesi, hatasız bir yayın akışı… Bunlar canlı yayındayken ter döktüren detaylar. Merak ederseniz, bizdeki şu rehber hoşunuza gidebilir: DNSSEC anahtar döndürmeyi sıfır kesintiyle yönetmek üzerine anlattığım yazı.
Bir de DNS’in pratik küçük tuzakları var. Kökte CNAME kullanamamak gibi. Birçok geliştirici bunu ilk kez prodüksiyonda fark eder ve “Keşke biri önceden söyleseydi” der. Bu tip anları yumuşatmak için şu sohbet tadında notlar işinizi görebilir: kökte CNAME isteğinin neden kırılgan bir hayal olduğuna dair küçük hikâye. Uzantı sahibi olduğunuzda, bu tip incelikler sadece bir alan adında değil, bütün uzantı ekosisteminde çarpan etkisi yaratır.
Gelelim sertifikalara. Yeni uzantınızda bir anda çok sayıda site veya alt alan adı yayına girebilir. Otomatik sertifika yenilemeleri, oran limitleri, doğrulama akışları derken planı iyi çizmek gerekir. Bu konuda, Let’s Encrypt oran limitlerine takılmadan çok alan adında SSL yönetmenin tatlı yollarını anlattığım rehber gündelik hayatı ciddi şekilde kolaylaştırır. Yeter ki erken kuralım diyerek bir sabah “Niye sertifikalar düşmüş?” paniği yaşamayalım.
E-postaya gelince… Kullanıcıların güvenle posta alıp göndermesi, yeni uzantılarda bazen daha kritik bir meseleye dönüşür. Teslim edilebilirlik, şifreleme, doğru yapılandırılmış kayıtlar… Hepsi birlikte çalışmalı. Bu yüzden MTA-STS, TLS-RPT ve DANE/TLSA ile e-posta güvenliğini güçlendirmeyi anlattığım yazıyı bir kenara ekleyin. Basit ama etkili ayarlar, yeni bir uzantıda ilk izlenimi parlatır.
Marka, Kapsayıcılık ve Lansman: Sessiz Riskleri Erken Yakalamak
“İsmi aldık” demek, pazara indiğiniz anlamına gelmiyor
Marka koruması söz konusu olunca, planı erkenden kurmak en iyisi. Yeni uzantınız varsa, kötü niyetli kayıtların önüne geçmek için temel politikalarınız net olmalı. Başvuru öncesinde hangi adımların sizi rahatlatacağını düşünün: belirli isimleri rezerve etmek, toplulukla alakalı terimler için basit şeffaf kurallar yapmak, itiraz mekanizmalarını destekleyen yansız bir iletişim kanalı kurmak. Bunlar kulağa formalite gibi gelebilir ama lansman günü kalabalık kapınıza yığılınca düzeni ayakta tutan kolonlar onlar.
Lansman dönemleri genellikle birkaç sahneden oluşur. Erken kayıt, genel kayıt, belki belirli bir topluluk için ayrı bir pencere… İsimleri kıymetli olan markalar, bu sahnelerin ortasında yer almaya alışkın. Ama dikkat edilmesi gereken küçük nüanslar var: kayıt akışının net anlatılması, bekleyenlere düzenli bildirim, ödeme ve itiraz süreçlerinin sadeleşmesi. Bu sayede “İşler tıkırında” hissi, en az teknik altyapı kadar güven verir.
Bir parantez de iletişime. Kendi uzantınız bir slogan değildir; bir söz. O sözü kimlere tuttuğunuzu, kimlerin o sözün etrafında buluşacağını anlatın. Bazen bir lansman sitesindeki tek bir paragraf, on ayrı sosyal medya postundan daha güçlü olur. Her şey net, samimi ve yapılabilir olduğunda, insanların aklındaki sis dağılıyor.
Zamanlama, Yol Haritası ve Bütçe Nefesini Ayarlamak
Maratonda su içmeyi unutursanız, ayakkabınız iyi olsa ne yazar
ICANN’in hazırlık sürecini ve takvimini takip etmek önemli. Duyurular, platform açılışları, kritik dönemeçler bazen sakin günlerde, bazen de yoğun bir haftanın tam göbeğinde gelebilir. Bu yüzden, resmi kaynakları düzenli kontrol etmekte fayda var. En genel kapı olarak ICANN’in yeni gTLD turu sayfasını işaretleyin; yolun dönüşleri burada beliriyor. Zamanlamayı içeride ekipler arası küçük “checkpoint”’lere bağlayın ki kimsenin takvimi tek başına yük olmasın.
Yol haritası derken, planı bir büyük panoya çizin: başvuru belgeleri, teknik ortaklar, marka politikaları, lansman dönemleri ve iletişim. Her taş yerine oturdukça nefesiniz açılır. Hani koşuya yeni başlarsınız da ilk kilometrede göğsünüz sıkışır ya; sonra ritmi buldukça adımınız yumuşar. İşte tam öyle. Başlangıçta pek çok bilinmez varmış gibi görünür; ama adımlar netleştikçe tablo basitleşir.
Bütçe kısmını da sahici tutmak gerek. Bir uzantı işletmek, sırf kurulum anındaki maliyet değil. Sürekli izleme, güvenlik, denetim, destek, iletişim… Hepsi küçük küçük ama düzenli sorumluluklar. O yüzden “Bu uzantı bize ne kazandıracak?” sorusunu tek bir cümleyle değil, birkaç sahnede cevaplamayı deneyin. Bugün açtığınız yol, yarın markanızın en sakin otobanı olabilir.
Gerçek Hayattan Küçük Sahne: Bir Uzantının İlk Haftası
İlk günler sihirli değil, sadece iyi planlanmış
Bir müşterinin ilk hafta hikâyesini hatırlıyorum. İlk gün, açılış sayfası tertemizdi ama trafik beklenenden yoğundu. İkinci gün, bir ekip “Neden bazı sertifikalar gecikiyor?” diye sordu; otomatik yenilemede bir kuralı eksik koyduğumuzu fark ettik, hemen düzelttik. Üçüncü gün, topluluktan gelen bir isim talebi; o talebi ele alacak basit bir form hatta ufak bir moderasyon süreci yok. Öğleden sonra hızlıca bu akışı kurduk. Dördüncü gün, e-posta testlerinde bir iki alıcı posta kutusu biraz huysuzlandı, ayarları sıkılaştırdık. Beşinci gün, basit bir soru-cevap sayfası yayımlandı ve işte o gün telefonlar bir tık sustu.
Bu küçük sahnede görünen şu: Her şey ilk seferde kusursuz olmayabilir. Önemli olan, hazırladığınız planın küçük kesintileri tolere etmesi. DNS tarafındaki güvenlik kontrolleri, sertifikalar için otomasyon, e-posta güvenliği için basit ama net politikalar, topluluk istekleri için şeffaf bir kapı… Küçük, ulaşılabilir çözümler büyük etkiler yaratıyor.
Altyapıyı uzun vadeye hazırlarken bir başka temel taş da ağ katmanı. Kullanıcılarınız dünyanın her yerinden gelebilir. Bu yüzden ölçek ve erişilebilirlik konularını da erken düşünün. Mesela ağ katmanındaki modernleşme üzerine merak ettikleriniz varsa, şu sohbet tadındaki notlar hoşunuza gidebilir: IPv6 dünyasıyla ilgili neden şimdi ve nasıl tatlı tatlı olur sorusuna verdiğim cevaplar. Uzantınız büyüdükçe, bu tip temel kararlar giderek daha değerli oluyor.
Sık Karıştırılan Konular: Kısa Kısa, İçten İçten
Topluluk onayı, marka koruması ve kullanıcı alışkanlığı
Topluluk temalı bir uzantı düşünürken, “Kim karar veriyor?” sorusu çok sorulur. Basit cevap şu: İşin içinde kimin olduğu şeffafsa, kararlar daha rahat kabul görüyor. Temsil ettiğiniz kitleyi görünür kılın, kuralları net yazın, itiraz kapısını kapatmayın. İnsanlar genelde kapıyı çalanın kim olduğunu görmek ister, sesin tonu kadar yüzünü de önemser.
Marka korumasında da “Kaç kişiyi engellemeliyim?” sorusuna tek cevap yok. Bazen çok az, bazen biraz daha fazla. Ama asıl mesele, engelleme sayısından çok öncelikli terimleri doğru belirlemek. Hangi isimler olmazsa olmaz? Hangi kavramlar toplulukla doğrudan ilgili? Bu soruların cevapları gündelik akışı basitleştirir. Tek tek taş atmak yerine, akıntıyı doğru kanala almak gibi düşünün.
Kullanıcı alışkanlığı konusu da ilginç. İnsanlar yeni şeyleri merak ediyor ama güvende hissetmek istiyor. Bu yüzden açık iletişim, düzgün sertifikalar, sorunsuz e-posta ve anlaşılır bir “nasıl yapılır” sayfası, alışkanlığı hızla yerleştiriyor. Basit bir hoş geldin metni bile bazen köprü kuruyor.
Pratik Yol Haritası: Bugün Ne Yapabilirsiniz?
Küçük adımların birleştiği yürüyüş
Bugün, henüz başvuru penceresi açılmasa bile yapılacak çok şey var. Önce içerde bir sayfa açın: “Neden kendi uzantımız?” Bu soruya ekipçe farklı cevaplar verin, sonra o cevapların ortak yerini işaretleyin. Ardından isim haritası çıkarın: Mutlaka korunması gereken terimler, toplulukla ilgili anahtar ifadeler, kimliği taşıyacak o iki üç temel kelime. Bunlar bir çekirdek planın temeli.
Teknik tarafa gelince, hangi hizmet sağlayıcılarla konuşacağınızı not edin. DNS, güvenlik, e-posta, sertifikalar… Hepsi için küçük birer not kağıdı açın. Bu arada resmi duyuruları takip etmek için ICANN’in yeni tur duyuru sayfasını tekrar hatırlatayım; yolun taşları orada diziliyor. Ara ara göz atmak, sürprizleri azaltır.
Son olarak, iletişim planınızı sadeleştirin. Lansman dönemlerinde, kitlelere “Neden bu uzantı, niçin şimdi?” diye cevap veren kısa, samimi bir metin hazırlayın. Birkaç örnek alan adı ve kullanıcının orada ne bulacağına dair net cümleler, heyecanın yanında güven de verir. İyi bir uzantı, sadece güzel bir isim değildir; iyi bir deneyimdir.
Kapanış: Uzantı Bir Söz, O Sözü Tutmak da Bir Kültür
Bir sonraki fincanda buluşana kadar
ICANN Yeni gTLD Turu, sadece yeni isimler değil, yeni yollar da açıyor. Kendi uzantınız, markanızın nefesini uzatabilir; topluluğunuzun sesini berraklaştırabilir; şehrinizin dokusunu görünür kılabilir. Ama tüm bunlar ancak dengeli bir plan, sabırlı bir uygulama ve şeffaf bir iletişimle anlam kazanıyor. Başvuru rehberini okumak, teknik omurgayı erkenden tartmak, marka korumasını bir “yasaklar listesi” değil, bir “akış rehberi” olarak düşünmek işleri kolaylaştırıyor.
Pratik bir kapanış yapalım. Bugün bir sayfa açın ve üç cümle yazın: “Bu uzantı kime ne sağlayacak? İlk ay neyi başarırsak kendimizi iyi hissederiz? Bir kişi bile şüpheye düşse, hangi sayfamız onun aklını rahatlatır?” Sonra takvime ufak işaretler koyun; her küçük adım ileride büyük panikleri söndüren su bidonu gibi. Umarım bu yazı, aklınızdaki sis perdesini biraz aralamıştır. Bir dahaki yazıda, belki de sizin uzantınızın ilk haftasını konuşuruz; kim bilir, belki kahvedeki köpük bu kez tam kararında olur.
