Hosting

Siber Güvenlik Tehditlerinde Artış: Nedenleri, Saldırı Türleri ve Sunucu Tarafında Alınacak Önlemler

Siber güvenlik tehditlerinde artış tam olarak ne anlama geliyor?

Son birkaç yıldır neredeyse her güvenlik denetimi toplantısında aynı cümleyi duyuyoruz: “Log’lara bakınca saldırı sayısı sanki her ay biraz daha artıyor.” Siz de yönetim panelinizde artan başarısız giriş denemelerini, WAF loglarında çoğalan istekleri veya e-posta sunucunuzdaki spam dalgalarını fark ediyorsanız, yalnız değilsiniz. Siber güvenlik tehditlerinde artış artık soyut bir manşet değil, hemen her ölçekte işletmenin günlük operasyonunda gözle görülür bir gerçek.

Saldırganların sayısı artıyor, araçları ucuzluyor, otomasyon seviyesi yükseliyor ve dijitalleşme ile birlikte hedef alınabilecek sistem sayısı katlanarak çoğalıyor. Bir yandan da klasik zafiyetler (zayıf parola, güncellenmemiş yazılım, açık yönetim panelleri) hala en çok istismar edilen açıklıklar olmaya devam ediyor. Bu yazıda, DCHost tarafında sahada gördüğümüz örnekler ve deneyimlerle; tehditlerin neden arttığını, en sık karşılaşılan saldırı türlerini ve sunucu/hosting tarafında gerçekten işe yarayan önlemleri adım adım anlatacağız. Amacımız, panik yaratmak değil; durumu netleştirip uygulanabilir bir yol haritası bırakmak.

Tehditler gerçekten artıyor mu, yoksa daha çok mu fark ediyoruz?

İlk netleştirmemiz gereken nokta şu: Saldırılar gerçekten artıyor, evet; ama aynı zamanda onları görme ve kaydetme becerimiz de hiç olmadığı kadar gelişti. Dolayısıyla hissettiğimiz artış, iki etkinin birleşimi:

  • Daha çok sistem internete açık: Web siteleri, API’ler, mobil backend’ler, IoT cihazları, uzaktan çalışma altyapıları… Hepsi potansiyel hedef.
  • Daha iyi loglama ve izleme: WAF, IDS/IPS, güvenlik duvarı, uygulama logları artık çok daha detaylı. Saldırıların farkına daha hızlı varıyoruz.
  • Otomatik tarama ve botnet’ler: Bir kez yazılan bir exploit, binlerce cihaz üzerinde otomatik denenebiliyor.
  • Fidye yazılım ekonomisi: Ransomware artık ciddi bir “ekosistem”. Bu da siber suçun ekonomik motivasyonunu güçlendiriyor.

Bu dinamikleri daha geniş çerçevede tartıştığımız siber güvenlik tehditlerindeki artışın arka planını detaylandırdığımız rehbere da göz atmanızı öneririz. Burada ise özellikle sunucu, hosting ve veri merkezi bakış açısından neler yapabileceğinize odaklanacağız.

Artışın temel nedenleri: Saldırı yüzeyi, otomasyon ve insan faktörü

Dijitalleşme ile genişleyen saldırı yüzeyi

Bir işletmenin 10 yıl önceki dijital varlık haritası ile bugünkünü yan yana koyduğunuzda fark dramatik. O zamanlar çoğu şirketin:

  • Tek bir kurumsal web sitesi,
  • Belki bir-iki alt alan adı,
  • Sınırlı sayıda e-posta hesabı

vardı. Bugün ise tipik bir şirket; e-ticaret sitesi, blog, mikro servislerden oluşan uygulamalar, üçüncü taraf entegrasyonlar, dış dünyaya açık API’ler, uzaktan çalışanlar için VPN altyapısı ve sayısız SaaS hizmetiyle oldukça karmaşık bir yapıya sahip.

Bu tablo şu anlama geliyor: Her yeni sistem, her yeni DNS kaydı, her yeni port bir risk noktası daha ekliyor. Eğer bu büyüme iyi yönetilmez ve envanter (hangi sunucu nerede, hangi servis hangi portta çalışıyor) güncel tutulmazsa, güvenlik açıkları kaçınılmaz hale geliyor.

Otomasyon, kiralık saldırı hizmetleri ve botnet ekonomisi

Eskiden bir sisteme sızmak için belirli teknik bilgiye ve efora ihtiyaç vardı. Bugün ise:

  • Zafiyet tarama botları interneti sürekli tarıyor,
  • Hazır exploit setleri ile belirli yazılımlar toplu halde hedefleniyor,
  • “Hizmet olarak saldırı” (DDoS-as-a-service vb.) modelleriyle saldırı başlatmak, teknik bilginiz olmasa bile mümkün.

Bu da tehdit seviyesini şu şekilde değiştiriyor: Daha önce hiç sizin sektörünüzle ilgisi olmayan, teknik olarak yetkin görünmeyen aktörler bile artık saldırı başlatabiliyor. Özellikle zayıf parola, varsayılan portlar, güncellenmemiş CMS eklentileri gibi açıklıklar, bu otomatik saldırıların ilk hedefi.

Güncellemeler, teknik borç ve “sonra bakarız” kültürü

Sunucu tarafında en sık gördüğümüz tablo şu: “Bu sunucu birkaç ay sonra taşınacak, şimdi ellemeyelim; güncelleme sonra.” Sonra o birkaç ay bir yıl oluyor, proje erteleniyor, ama sunucu yaşamaya devam ediyor. Zamanla:

  • Dağıtım yapılan Linux sürümü eskiyor,
  • PHP, Node.js, Python veya veritabanı sürümleri geride kalıyor,
  • CMS (WordPress, Joomla vb.) ve eklentiler güncelliğini kaybediyor.

Bu birikime teknik borç diyoruz ve siber güvenlik tarafında fatura oldukça kabarık kesiliyor. Saldırganların ilk baktığı şeylerden biri, bilinen zafiyetleri olan eski sürümler. Hatta belirli versiyonların exploit’leri otomatik botnet’ler içinde gömülü geliyor.

İnsan faktörü ve uzaktan çalışma

İster paylaşımlı hosting, ister VPS, ister dedicated sunucu kullanın; zincirin en zayıf halkası çoğu zaman yine insan oluyor:

  • Aynı parolanın hem yönetim panelinde hem e-posta hem de sosyal medya hesaplarında kullanılması,
  • Paylaşılan şifre dosyaları, ekran görüntüleri,
  • Evden çalışma sırasında kurumsal cihazların kişisel amaçla yoğun kullanımı,
  • Phishing (oltalama) ile çalınan panel giriş bilgileri,

sıklıkla karşılaştığımız senaryolar arasında. Uzaktan çalışma yaygınlaştıkça, RDP/SSH/VPN gibi erişim kanallarının yanlış yapılandırılması da tehditleri artıran önemli bir faktör haline geldi. Bu konuya, SSH güvenliğini derinlemesine anlattığımız yazıda daha teknik açıdan değiniyoruz.

En sık karşılaştığımız saldırı türleri ve işaretleri

DDoS saldırıları: Erişilebilirlik hedefte

DDoS (Distributed Denial of Service), amaç olarak çoğu zaman veriyi çalmak yerine hizmeti kullanılamaz hale getirmeye odaklanır. Özellikle e-ticaret sitelerinde, kampanya dönemlerinde veya önemli lansman günlerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Tipik belirtiler:

  • Sunucu kaynak kullanımında (CPU, RAM, bant genişliği) ani sıçramalar,
  • Aynı anda binlerce IP’den gelen benzer istekler,
  • Gerçek kullanıcı sayısı stabil kalmasına rağmen artan yanıt süreleri ve 5xx hataları.

DDoS konusunu hem kavramsal hem de pratik düzeyde ele aldığımız DDoS nedir ve nasıl korunursunuz ve DDoS saldırılarından korunma yöntemleri yazılarımıza göz atarak, ağ katmanından uygulama katmanına kadar alabileceğiniz ek önlemleri detaylı inceleyebilirsiniz.

Brute force, parola tahmini ve kimlik bilgisi doldurma saldırıları

Sunucularda en sık gördüğümüz saldırılardan biri de SSH, FTP, cPanel/Plesk veya özel yönetim panellerine yönelik brute force (kaba kuvvet) denemeleri. Buna son yıllarda bir de credential stuffing (veri sızıntılarından elde edilen kullanıcı/parola kombinasyonlarını toplu deneme) eklendi.

İşaretler genellikle net:

  • Kısa süre içinde aynı IP veya IP bloklarından yüzlerce / binlerce başarısız giriş denemesi,
  • wp-login.php veya admin panellerine olağan dışı yoğun istek,
  • Güvenlik duvarı loglarında sürekli tetiklenen kural setleri.

Bu noktada; rate limiting, Fail2ban, IP/ülke bazlı kısıtlama ve iki faktörlü kimlik doğrulama gibi önlemler çok etkili. Özellikle WordPress sitelerde, wp-login.php brute force saldırılarını sınırlamaya yönelik rehberimizde pratik bir yapılandırma örneği bulabilirsiniz.

Web uygulama açıkları: SQL Injection, XSS, RCE

İstatistikler değişse de tablo çok değişmiyor: Web uygulaması açıkları hala ciddi oranda istismar ediliyor. En çok karşılaşılanlar:

  • SQL Injection: Kullanıcıdan alınan verinin filtrelenmeden veritabanına gönderilmesiyle, saldırganın sorguyu manipüle ederek veri okuması, silmesi veya değiştirmesi.
  • XSS (Cross-Site Scripting): Ziyaretçinin tarayıcısında kötü niyetli script çalıştırılması; çerez çalma, oturum devralma gibi sonuçlara yol açabilir.
  • RCE (Remote Code Execution): En kritik senaryo; saldırganın sunucuda komut çalıştırabilmesi ve genellikle tam yetki almaya kadar giden süreç.

Bu tür saldırılara karşı ilk bariyer, uygulama seviyesindeki güvenli kodlama pratikleri. Ancak sunucu tarafında da WAF (Web Application Firewall), güvenlik başlıkları ve doğru konfigürasyonla önemli bir ek katman sağlayabilirsiniz. Örneğin, HTTP güvenlik başlıkları rehberimizde HSTS, CSP ve diğer başlıkları doğru kurgulayarak XSS ve benzeri saldırıların etkisini nasıl azaltabileceğinizi anlattık.

Fidye yazılımlar ve veri sızıntıları

Fidye yazılımlar (ransomware), özellikle veritabanlarının ve dosya depolama alanlarının hedef alındığı saldırılarda karşımıza çıkıyor. Tipik senaryo şöyle gelişiyor:

  1. Saldırgan zayıf parola, eski bir eklenti zafiyeti veya panel erişimiyle içeri giriyor.
  2. Verileri şifreleyip, bazen de dışarıya sızdırıp kopyasını alıyor.
  3. Hem şifre çözme anahtarı hem de sızdırılan verilerin yayımlanmaması için fidye talep ediyor.

Burada en kritik nokta şu: Sağlam bir yedekleme stratejiniz varsa, fidye yazılım saldırılarının etkisini dramatik şekilde azaltabilirsiniz. Özellikle çok sayıda site barındıran reseller veya ajans yapılarında, 3-2-1 yedekleme stratejisi yazımızda anlattığımız model pratik bir başlangıç sağlar.

Sunucu ve hosting tarafında atılması gereken temel adımlar

Tehditlerin arttığını kabul etmek, resmin sadece ilk yarısı. İkinci yarı, “Peki ne yapıyoruz?” sorusuna verdiğiniz cevapta gizli. Bu bölümde; paylaşımlı hosting, VPS ve dedicated/colocation senaryolarında, DCHost ekibi olarak en çok önerdiğimiz ve sahada işe yaradığını gördüğümüz adımları özetleyelim.

Erişim güvenliği: Kapıyı kilitlemeden alarmı konuşmayın

Ne kadar gelişmiş WAF, IDS/IPS veya izleme sisteminiz olursa olsun, yönetim panelleriniz, SSH/RDP erişimleriniz ve veritabanı bağlantılarınız zayıfsa her şey boşa gidebilir. Dikkat etmeniz gereken başlıklar:

  • Parola politikası: Uzun (tercihen 14+ karakter), tahmin edilmesi zor, her servis için farklı parola kullanın.
  • İki faktörlü kimlik doğrulama (2FA): cPanel, Plesk, DCHost müşteri paneli gibi kritik girişlerde 2FA’yı zorunlu hale getirin.
  • IP kısıtlama: Yönetim panellerine sadece belirli IP veya IP bloklarından erişime izin vermeyi düşünün.
  • SSH sertifika tabanlı erişim: Özellikle VPS ve dedicated sunucularda, şifre ile SSH erişimini kapatıp anahtar tabanlı (key-based) erişim kullanın.

Bu adımları pratik örneklerle anlattığımız VPS sunucu güvenliği kontrol listemizde hem temel hem de ileri seviye ayarları bulabilirsiniz.

Güncellemeler ve yama yönetimi: “Şimdilik dursun” en pahalı cümle olabilir

Sunucu güvenliğinde gördüğümüz en yaygın risklerden biri, güncellemeleri erteleme alışkanlığı. Özellikle üretim ortamında “bir şey bozulur mu?” endişesiyle çekingen davranıldığını biliyoruz. Burada önerdiğimiz yol haritası:

  • Staging ortamı kurun: Mümkünse üretimle benzer yapıdaki bir test sunucusunda güncelleme öncesi deneme yapın.
  • Bakım penceresi planlayın: Haftalık veya aylık belirli zaman aralıklarında güncellemeleri planlı şekilde uygulayın.
  • Otomatik güvenlik güncellemelerini açın: Linux dağıtımınızın sunduğu güvenlik yama mekanizmalarını aktifleştirin.
  • CMS ve eklentileri takip edin: WordPress, eklentiler, tema güncellemeleri için sorumlu belirleyin ve süreç oluşturun.

Bu yaklaşım, hem zafiyetlerin kapatılmasını hızlandırır hem de “yıllardır tutulmamış” sistemlerin biriktiği teknik borcu azaltır.

Ağ güvenliği: Güvenlik duvarı, WAF ve oran sınırlama (rate limiting)

Sunucuya gelen her bağlantı isteğini kabul etmek zorunda değilsiniz. Aksine, çoğu zaman saldırıları daha sunucuya ulaşmadan filtrelemek mümkün. Önerdiğimiz üç katmanlı yaklaşım:

  • Temel güvenlik duvarı (L3/L4): İhtiyaç duymadığınız tüm portları kapatın, sadece gerçekten kullanılan servisleri açık bırakın.
  • WAF (Web Application Firewall): SQLi, XSS gibi uygulama seviyesindeki birçok saldırıyı imza ve davranış analiziyle engelleyin.
  • Rate limiting: Aynı IP’den gelen aşırı istekleri sınırlayarak brute force ve basit DoS denemelerini baskılayın.

Özellikle WAF, ModSecurity ve Fail2ban üçlüsünü birlikte kullanarak nasıl dengeli bir koruma sağlayabileceğinizi WAF ve bot koruması rehberimizde detaylı anlattık. Oradaki mimariyi kendi DCHost VPS veya dedicated sunucunuzda rahatlıkla uygulayabilirsiniz.

Yedekleme ve felaket kurtarma: Tehdit artarken sigortayı artırmak

Tehditler artıyorsa, yedeklerinizin önemi katlanarak artıyor demektir. Burada kritik noktalar şunlar:

  • Düzenli otomatik yedek: Manuel yedek asla yeterli değildir; otomatik ve doğrulanmış (restore testi yapılmış) yedek planı kurun.
  • Farklı lokasyon: Yedeklerinizi mutlaka üretim ortamından fiziksel veya mantıksal olarak ayrılmış başka bir lokasyonda tutun.
  • Saklama süresi: Sadece son 1-2 yedeği değil, belirli bir süre geriye gidebileceğiniz saklama politikası belirleyin.
  • Geri dönüş planı: Bir sorun anında kim, neyi, hangi sırayla geri yükleyecek? Bu sorunun cevabını dokümante edin.

DCHost tarafında, paylaşımlı hosting, VPS ve dedicated sunucular için müşterilerimize otomatik yedek senaryoları tasarlarken sıklıkla 3-2-1 yedekleme stratejisini temel alıyoruz. Bu modeli kendi altyapınızda uygulamak, fidye yazılım ve veri kaybı riskini ciddi şekilde düşürür.

İzleme, loglama ve alarm: Fark etmediğiniz saldırıyı savunamazsınız

Tehditlerin arttığı bir dünyada, “log var ama kimse bakmıyor” senaryosu maalesef hala çok yaygın. Oysa basit bir izleme ve alarm kurgusuyla:

  • CPU, RAM, disk, bant genişliği anormalliklerini,
  • HTTP 4xx/5xx hata oranlarındaki artışları,
  • SSH/panel giriş denemelerindeki ani sıçramaları

erken fark etmek mümkün. DCHost’ta, özellikle VPS ve dedicated müşterilerimizle çalışırken; Prometheus, Grafana, Uptime izleme araçları ve merkezi loglama çözümleriyle bütünleşik senaryolar kuruyoruz. İzleme tarafında daha derine inmek isterseniz, Prometheus ve Grafana ile VPS izleme rehberimize göz atabilirsiniz.

Organizasyonel tarafta yapmanız gerekenler

Siber güvenlikte sadece teknik önlem almak yeterli değil; süreç ve sorumluluklar da netleşmeli. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde şu üç eksik sık görülüyor:

  • Net sahiplik: “Sunucu güvenliğinden kim sorumlu?” sorusunun cevabı çoğu zaman belirsiz.
  • Dokümantasyon eksikliği: Hangi sunucu ne iş yapıyor, nerede barınıyor, hangi domain hangi sunucuya işaret ediyor; yazılı değil.
  • Olay müdahale planı yokluğu: Bir ihlal fark edildiğinde ilk 30 dakikada ne yapacağınız belli değil.

Burada uygulanabilir bazı adımlar:

  • Tüm sunucu ve hizmetlerin envanterini çıkarın (hostname, IP, lokasyon, rol, sorumlu kişi).
  • Güvenlik konfigürasyonları için minimum standart belirleyin (ör. tüm VPS’lerde UFW/nftables aktif, tüm panellerde 2FA zorunlu vb.).
  • Basit bir olay müdahale runbook’u yazın: İhlal şüphesi olduğunda kimler aranacak, hangi servisler durdurulacak, hangi loglar yedeklenecek.
  • Yılda en az bir kez masaüstü (tabletop) tatbikatı yaparak bu planı test edin.

DCHost altyapısında artan tehditlere nasıl hazırlanıyoruz?

DCHost ekibi olarak, hem kendi çekirdek altyapımız hem de müşterilerimizin hosting, VPS, dedicated ve colocation ortamları için tehdit artışını günlük hayatın bir gerçeği olarak kabul ediyoruz. Bunu yaparken odaklandığımız bazı başlıklar:

  • Ağ seviyesinde koruma: Veri merkezlerimizde DDoS azaltma (mitigation) politikaları ve sıkı ağ segmentasyonu uyguluyor, gereksiz trafiği mümkün olduğunca kaynağa yakın noktada filtreliyoruz.
  • Güvenlik sertleştirme (hardening): Yeni kurulan sunucularda varsayılan olarak sıkı güvenlik duvarı kuralları, SSH ayarları ve güncel yazılım sürümleriyle başlıyoruz.
  • Yedekleme ve çoğaltma: Kritik sistemler için çok katmanlı yedekleme stratejileri ve gerektiğinde coğrafi yedeklilik (farklı veri merkezleri) kullanıyoruz.
  • İzleme ve uyarı: Altyapı bileşenlerinin tamamını merkezi izleme sistemleriyle takip ediyor, anormalliklerde otomatik uyarılar üretiyoruz.
  • Müşteri odaklı rehberlik: Blog yazıları, kontrol listeleri ve bire bir danışmanlıklarla; müşterilerimizin hem teknik hem süreç tarafında seviye atlamasını hedefliyoruz.

Bu yazıda bahsettiğimiz birçok konuyu, daha teknik detaylarla parçalara ayırdığımız diğer içeriklerimizle destekliyoruz. Örneğin; HTTP başlıkları, WAF, SSH sertifikaları gibi spesifik konularda adım adım uygulama rehberlerimize ulaşıp kendi DCHost ortamınıza uyarlayabilirsiniz.

Sonuç: Tehditler artıyor, panik zamanı değil; plan zamanı

Siber güvenlik tehditlerinde artış artık tartışma konusu değil; elimizde yeterince veri var. Ancak bu artışı “kaçınılmaz felaket” gibi görmek yerine, riskleri bilinçli yönetme fırsatı olarak ele aldığınızda tablo değişiyor. En sık gördüğümüz ihlallerin önemli bir bölümü; zayıf parola, güncellenmemiş yazılım, yanlış yapılandırılmış güvenlik duvarı veya eksik yedekleme gibi, aslında önlenebilir sebeplerden kaynaklanıyor.

Sunucu ve hosting tarafında atacağınız birkaç sistematik adımla; DDoS’tan brute force’a, fidye yazılımdan veri sızıntılarına kadar pek çok tehdidin etkisini ciddi şekilde azaltabilirsiniz. DCHost olarak, ister basit bir kurumsal web sitesi, ister yüksek trafikli bir e-ticaret altyapısı, ister özel bir uygulama için VPS/dedicated/colocation ortamı yönetin; hem altyapı hem de en iyi uygulamalar konusunda yanınızdayız.

Mevcut ortamınızda risklerin nerede yoğunlaştığını görmek, doğru yedekleme ve güvenlik stratejisini birlikte tasarlamak veya yeni bir projeyi baştan güvenli mimariyle kurmak istiyorsanız, DCHost ekibiyle iletişime geçebilirsiniz. Birlikte, tehditlerin arttığı bu dönemi, altyapınızı güçlendirmek için bir fırsata çevirebiliriz.

Sıkça Sorulan Sorular

Artan siber güvenlik tehditleri en çok internete doğrudan açık sistemleri etkiliyor. Kurumsal web siteleri, e-ticaret altyapıları, API’ler, uzaktan çalışma için kullanılan VPN ve RDP/SSH erişimleri ilk sırada geliyor. Paylaşımlı hosting ortamlarındaki zayıf parolalar ve güncellenmemiş CMS kurulumları, otomatik tarama botlarının kolay hedefi oluyor. VPS ve dedicated sunucularda ise yanlış yapılandırılmış güvenlik duvarı, herkese açık yönetim panelleri ve temel sertleştirme adımlarının atlanması ciddi risk oluşturuyor. Özetle; internete açık, kritik veri barındıran ve düzenli güncellenmeyen her sistem bu artıştan doğrudan etkileniyor.

İlk 30 gün için hedefiniz, temelleri hızla sağlamlaştırmak olmalı. Öncelikle tüm yönetim panelleri, SSH/RDP ve veritabanı erişimleri için parola ve 2FA politikanızı gözden geçirin; zayıf parolaları değiştirip kritik panellere iki faktörlü kimlik doğrulama ekleyin. Ardından, tüm sunucularda ve CMS’lerde güvenlik güncellemelerini uygulayın ve gereksiz servisleri kapatın. Basit bir güvenlik duvarı ve, mümkünse, WAF yapılandırmasını devreye alın. Son olarak; otomatik, düzenli ve test edilmiş bir yedekleme planı kurun. Bu adımlar, daha ileri seviye güvenlik yatırımlarına geçmeden önce tehdit yüzeyinizi anlamlı ölçüde daraltacaktır.

Güvenlik açısından hangi modelin daha iyi olduğu, altyapıyı nasıl yönettiğinize bağlı. Paylaşımlı hosting’de altyapı güvenliğinin önemli bir kısmı sağlayıcı tarafından yönetilir; siz daha çok parola, CMS güncellemeleri ve eklenti seçimi gibi uygulama tarafına odaklanırsınız. VPS’te ise işletim sistemi, güvenlik duvarı, servisler ve güncellemeler tamamen sizin kontrolünüzdedir; doğru yapılandırılırsa çok güçlü ve esnek bir güvenlik katmanı sağlar. Yönetim ekibiniz teknik olarak yetkinse, iyi sertleştirilmiş bir VPS genelde daha esnek ve güvenlidir. Teknik ekibiniz sınırlıysa, DCHost benzeri güçlü altyapı ve destek sunan paylaşımlı hosting çözümleri daha pratik olabilir.

DCHost üzerinde barındırdığınız siteler için önce erişim güvenliğini sıkılaştırmanızı öneriyoruz: Müşteri paneli, cPanel/Plesk ve varsa SSH erişimlerinizde güçlü parola ve 2FA kullanın. Ardından, kullandığınız uygulamaları (özellikle WordPress, tema ve eklentiler) güncel tutun ve gereksiz eklentileri kaldırın. Kaynaklarınız el veriyorsa, WAF ve oran sınırlama (rate limiting) gibi önlemleri etkinleştirin; bu konuda blogumuzdaki WAF, HTTP güvenlik başlıkları ve VPS güvenliği rehberlerinden yararlanabilirsiniz. Son olarak, DCHost tarafında sunulan otomatik yedekleme ve izleme seçeneklerini değerlendirerek, olası bir saldırıda hızlı geri dönüş yapabilecek bir yapı kurmanızı tavsiye ederiz.

Tehditlerin artması, sadece teknik değil, hukuki ve finansal sonuçları da beraberinde getiriyor. KVKK ve GDPR gibi regülasyonlar kapsamında kişisel verilerin korunması için makul teknik ve idari tedbirleri almakla yükümlüsünüz; bir ihlal durumunda bu tedbirleri almadığınız ortaya çıkarsa ciddi idari para cezaları ve itibar kaybı söz konusu olabilir. Ayrıca bazı siber sigorta poliçeleri, teminat sağlamak için belirli güvenlik kontrollerinin uygulanmış olmasını şart koşuyor. Özetle; güçlü parola politikası, güncelleme süreçleri, yedekleme ve izleme gibi önlemler sadece teknik açıdan değil, yasal uyum ve sigorta tarafında da kritik hale gelmiş durumda.