Teknoloji

MariaDB vs MySQL vs PostgreSQL: WordPress, WooCommerce ve Laravel İçin Doğru Veritabanı Motoru Seçimi

İçindekiler

Tek Satırda Karar Vermeye Çalışmayın: Veritabanı Motoru Projenizi Taşır da Batırır da

WordPress, WooCommerce veya Laravel ile bir proje planlarken çoğu ekip; tema, eklenti, framework seçimine saatler harcıyor ama veritabanı motorunu neredeyse “varsayılan” ayarda bırakıyor. Oysa veritabanı motorunuz, sitenizin ne kadar hızlı ölçekleneceğini, büyük kampanyalarda ayakta kalıp kalamayacağını, yedekleme/geri dönüş süreçlerinin ne kadar acısız olacağını ve hatta altyapı maliyetinizi doğrudan belirliyor.

Biz DCHost tarafında, yeni bir WordPress mağazası veya Laravel tabanlı SaaS ürünü yayına alınmadan önce mutlaka kısa bir kapasite ve mimari değerlendirme yapıyoruz. Bu değerlendirmede ilk sorduğumuz sorulardan biri şu oluyor: “MariaDB mi, MySQL mi, PostgreSQL mi kullanacağız?” Cevap sadece teknik değil, aynı zamanda iş hedeflerinize, ekip tecrübenize ve büyüme planlarınıza da bağlı.

Bu yazıda, teorik özellik karşılaştırmasından çok, gerçek dünyadaki WordPress, WooCommerce ve Laravel senaryoları üzerinden üç motoru yan yana koyacağız. Hangi durumda hangisini seçmenin mantıklı olduğunu, DCHost altyapısında yıllardır gördüğümüz örneklerle sade şekilde anlatacağım. Yazının sonunda; küçük bir blog, orta ölçekli bir WooCommerce mağazası, yüksek trafikli içerik sitesi veya Laravel tabanlı çok kiracılı (multi-tenant) SaaS için hangi veritabanı motorunun daha mantıklı olduğuna dair net bir çerçeveniz olacak.

MariaDB, MySQL ve PostgreSQL’i Konumlandırmak

Ortak Noktalar: Üçü de İşinizi Görür, Sorun Detaylarda Başlar

Önce sakinleşelim: Üç veritabanı motoru da olgun, üretim ortamında yıllardır kullanılan, büyük ekosistemlere sahip çözümler. Küçük bir blog veya kurumsal site için, doğru yapılandırılmış bir MariaDB, MySQL veya PostgreSQL ile gayet rahat yaşayabilirsiniz.

Ortak özellikler kısaca şöyle:

  • ACID uyumlu işlemler (transaction) ile güvenli veri yazma
  • SQL dilini destekleme
  • Replikasyon, yedekleme, rol/izin yönetimi gibi temel kurumsal özellikler
  • Linux ekosistemi ve PHP ile olgun entegrasyon

Yani mesele, “hangisi çalışır” değil; hangi motor, sizin iş yükünüzde daha az sorun ve daha iyi performans üretecek meselesi. Daha teorik bir genel değerlendirme okumak isterseniz, önce web uygulamaları için MariaDB, MySQL ve PostgreSQL karşılaştırması yaptığımız yazıya göz atıp, sonra bu daha pratik rehbere devam edebilirsiniz.

Temel Farklar: Mimari, Lisans ve Özellik Seti

Detaya inmeden önce, seçimleri etkileyen büyük resim farklarını netleştirelim:

  • MariaDB: MySQL’den çatallanmış, bazı senaryolarda daha hafif ve hızlı olabilen, özellikle okuma ağırlıklı iş yüklerinde ve klasik LAMP/PHP projelerinde sık tercih edilen bir motor. MySQL ile büyük oranda uyumlu olduğu için WordPress ve çoğu PHP uygulamasında sorunsuz çalışır.
  • MySQL: Özellikle 5.7 ve 8.x sürümleriyle birlikte, daha gelişmiş sorgu iyileştirmeleri, JSON desteği, gelişmiş replikasyon ve güvenlik özellikleri ile kurumsal tarafta güçlü. Bugün WordPress ekosistemindeki varsayılan referans hâlâ MySQL uyumlu veritabanıdır.
  • PostgreSQL: Çoğu zaman “açık kaynak dünyasının kurumsal veritabanı” olarak anılır. Gelişmiş veri tipleri, güçlü sorgu iyileştirici, JSONB, GIS (coğrafi veriler) ve karmaşık raporlama senaryolarında öne çıkar. Laravel tarafında özellikle analitik ve SaaS projelerinde sık tercih edilir.

Şimdi işi teoriden çıkarıp, tek tek WordPress, WooCommerce ve Laravel üzerinden somutlaştıralım.

WordPress İçin MariaDB vs MySQL vs PostgreSQL

WordPress Çekirdeği Ne Bekliyor?

WordPress çekirdeği tarihsel olarak MySQL üzerine inşa edildi. Bugün de resmi dokümantasyonda MySQL veya MySQL uyumlu (drop-in) veritabanı motoru tavsiye edilir. MariaDB, MySQL ile protokol uyumlu olduğu için WordPress tarafında genellikle hiçbir ek ayar yapmadan çalışır.

PostgreSQL için ise durum farklı. Çekirdek düzeyde resmi bir PostgreSQL desteği yok. Bazı eklentiler ve yamalarla PostgreSQL üzerinde WordPress koşturmak mümkün, ama:

  • Çoğu popüler eklenti sadece MySQL/MariaDB ile test ediliyor.
  • Bakım maliyeti artıyor, güncelleme geçişleri zorlaşabiliyor.
  • Problem yaşadığınızda topluluk desteği çok daha sınırlı.

Bu nedenle WordPress için pratikte gerçekçi seçenekler MariaDB ve MySQL. PostgreSQL’i WordPress projelerinde önermiyoruz; özel bir sebeple seçmeniz gerekiyorsa bunun bilerek, tüm riskleriyle birlikte yapılması gerekiyor.

Küçük ve Orta Ölçekli WordPress Siteleri: Hangi Motor Daha Mantıklı?

Günlük 1.000–10.000 sayfa görüntülemesi alan bir blog, kurumsal site veya içerik sitesi için genellikle hem MariaDB hem MySQL işinizi görecektir. Farkı daha çok şu alanlarda hissedersiniz:

  • Hosting panel entegrasyonu: cPanel/DirectAdmin gibi panellerde hem MariaDB hem MySQL için yerleşik destek var; DCHost platformunda her ikisiyle de sorunsuz çalışıyoruz.
  • Alışkanlık ve araç ekosistemi: Geliştirici ekibinizin aşina olduğu araçlar (örneğin kullandığınız yönetim arayüzü, CLI araçları) seçimde belirleyici olabilir.
  • Varsayılan ayarlar: Çoğu paylaşımlı hosting ve giriş seviyesi VPS imajlarında MySQL veya MariaDB, WordPress için makul varsayılanlarla gelir. İnnoDB (veya MariaDB’de InnoDB/XtraDB) varsayılan olduğu sürece, küçük projelerde ikisinin de farkını hissetmezsiniz.

Küçük sitelerde asıl kazancı, veritabanı motorundan çok önbellekleme ve sorgu optimizasyonundan elde edersiniz. Bu noktada mutlaka WordPress veritabanı optimizasyonu ve wp_options/autoload şişmesini temizleme rehberimize göz atmanızı öneririm; çoğu yavaşlık şikâyetini, motor değiştirmeden sadece bu ayarlarla çözüyoruz.

Yüksek Trafikli WordPress ve Haber Siteleri: Okuma Ağırlıklı Yüklerde Ne Değişiyor?

Haber siteleri, büyük blog ağları ve içerik portalları genellikle okuma ağırlıklı trafik alır: Ziyaretçi sayfaları okur, admin panelinden nispeten az yazı eklenir. Bu tip projelerde performansın çoğunu;

  • Tam sayfa önbellekleme (Nginx FastCGI cache, LiteSpeed Cache vb.)
  • Object cache (Redis/Memcached)
  • Doğru indekslenmiş ve temiz bir veritabanı şeması

belirler. Yine de veritabanı tarafında bazı farklar ortaya çıkabiliyor:

  • MariaDB, bazı sürümlerde daha agresif sorgu iyileştirmeleri ve thread pool seçenekleriyle okuma yoğun yüklerde avantaj sağlayabiliyor.
  • MySQL 8.x, gelişmiş optimizer ve histogram desteğiyle karmaşık sorguları daha istikrarlı çalıştırabiliyor.

DCHost tarafında gözlemimiz; iyi yapılandırılmış bir MySQL veya MariaDB, doğru önbellekleme ile çoğu WordPress sitesi için fazlasıyla yeterli. Çok yüksek trafik ve çok sayıda eşzamanlı admin işlemi olan yapılarda ise MySQL 8’in bazı gelişmiş özelliklerinden faydalandığımız senaryolar oldu.

WordPress tarafında veritabanını zorlayan sorgularınız varsa, önce kod ve eklenti tarafını iyileştirmenizi; ardından PHP-FPM, Redis ve MySQL ile sunucu tarafı optimizasyon rehberimizi incelemenizi öneririm. Çoğu zaman, motoru değiştirmeden ciddi kazanımlar elde ediliyor.

WooCommerce İçin MariaDB vs MySQL vs PostgreSQL

Neden WooCommerce’te PostgreSQL Pratik Değil?

WooCommerce, doğrudan WordPress üzerine kurulan bir eklenti. Yani çekirdek olarak yine MySQL uyumlu bir veritabanı bekliyor. PostgreSQL ile WooCommerce çalıştırmak; hem WordPress’in PostgreSQL ile çalıştırılması hem de WooCommerce’in sorgularının uyarlanmasını gerektiriyor. Bu da:

  • Güncellemelerde kırılma riski,
  • Eklenti uyumsuzlukları,
  • Destek ve dokümantasyon eksikliği

demek. Bu yüzden WooCommerce için PostgreSQL’i neredeyse hiç önermiyoruz. PostgreSQL’in gerçek avantajları (karmaşık raporlama, JSONB, GIS vb.) WooCommerce tarafında çok sınırlı kullanılıyor; buna karşılık bakım maliyeti ciddi şekilde artıyor.

Katalog Büyüdükçe MariaDB ile MySQL Arasındaki Farklar

WooCommerce iş yükü, WordPress’e göre çok daha ağırdır: Sepet işlemleri, stok güncellemeleri, sipariş kayıtları, kupon kontrolleri, vergi hesapları… Yani daha fazla yazma (write) ve kilitlenme (lock) ihtimali oluşur. Burada iki nokta kritik:

  • İyi tasarlanmış indeksler
  • Doğru InnoDB/MariaDB ayarları

Bu konuda detaylı teknik örnekler görmek isterseniz, mutlaka WooCommerce ve büyük katalog siteleri için MySQL indeksleme ve sorgu optimizasyonu rehberimize göz atın. Gerçek mağazalardan alınmış yavaş sorgu örneklerini nasıl iyileştirdiğimizi adım adım gösteriyoruz.

Motor seçimine geri dönersek:

  • MariaDB: Bazı sürümlerde daha hafif kaynak kullanımı ve yüksek eşzamanlı bağlantılarda daha esnek davranışıyla orta ölçekli WooCommerce mağazalarında gayet iyi iş çıkarıyor.
  • MySQL 8: Büyük kataloglar (100.000+ ürün), karmaşık filtreler ve çok yoğun sorgu kombinasyonları olan mağazalarda, optimizer ve InnoDB geliştirmeleriyle daha öngörülebilir performans sunabiliyor.

DCHost’ta tipik yaklaşımımız şöyle:

  • Yeni ve orta ölçekli WooCommerce mağazaları için MariaDB veya MySQL, ekip tecrübenize göre esnek bırakılır; doğru indeksleme ve önbellekleme ile her ikisi de rahat yeter.
  • Çok büyük katalog ve yoğun kampanya trafiği olan projeler için MySQL 8 ve daha agresif InnoDB tuning tercih ettiğimiz senaryolar daha fazla.

WooCommerce’te Ölçeklenebilirlik ve Replikasyon

Mağaza büyüdükçe kaçınılmaz soru gelir: “Okuma/yazma yükünü nasıl dağıtacağız?” WooCommerce’te tipik strateji, WordPress’in veritabanı sorgularını doğrudan değiştirmek değil, arka planda MySQL/MariaDB replikasyonu ile okuma replikaları oluşturmak şeklindedir.

MySQL ve PostgreSQL replikasyonuna dair adım adım örnekleri, VPS üzerinde MySQL ve PostgreSQL replikasyon kurulumu ve yüksek erişilebilirlik rehberimizde detaylı anlattık. WooCommerce için de benzer prensipler geçerli: Ana (primary) sunucuya yazma trafiğini, replikalara ise raporlama ve bazı okuma sorgularını taşıyabilirsiniz.

DCHost altyapısında genellikle şu modeli görüyoruz:

  • Uygulama (WordPress+WooCommerce) için bir veya birkaç web/PHP sunucusu,
  • Arkada ayrı bir veritabanı VPS’i veya dedicated sunucu,
  • Yoğun projelerde ek okuma replikaları.

Hangi modelin sizin için mantıklı olduğuna karar veremiyorsanız, WooCommerce için ayrı veritabanı ve önbellek sunucusunun ne zaman mantıklı olduğunu anlattığımız yazıya da mutlaka göz atın.

Laravel ve Özel PHP Uygulamaları İçin MariaDB vs MySQL vs PostgreSQL

Laravel’in Gücü: Üç Motoru da Doğal Olarak Destekliyor

Laravel, WordPress’ten farklı olarak veritabanı motoruna bu kadar sıkı bağlı değil. Framework seviyesinde; MySQL/MariaDB, PostgreSQL, SQLite ve SQL Server için ilk günden destek mevcut. Bu da bize mimari anlamda ciddi özgürlük sağlıyor.

Laravel projelerinde seçim yaparken şu sorulara bakmak mantıklı:

  • İş yükünüz daha çok OLTP (çok sayıda küçük işlem) mi, yoksa raporlama/analitik mi?
  • JSON verisi, coğrafi veriler (GIS) veya karmaşık sorgular yoğun mu kullanılıyor?
  • Ekibinizin hâlihazırda tecrübeli olduğu motor hangisi?

Klasik CRUD Uygulamaları ve SaaS Panelleri

Müşteri paneli, yönetim arayüzü, basit SaaS uygulamaları gibi klasik CRUD ağırlıklı projelerde MariaDB veya MySQL genellikle gayet yeterli. Laravel’in Eloquent ORM’i ile birlikte çalışırken:

  • Migration, seeding, transaction yapıları üç motorda da benzer şekilde işliyor.
  • Performansın çoğu, sorgu sayısını azaltma ve doğru indeksleme ile geliyor.

Küçük ekipler ve klasik kurumsal paneller için, DCHost tarafında genellikle Laravel + MySQL/MariaDB + tek VPS veya uygulama VPS’i + ayrı veritabanı VPS’i şeklinde ilerliyoruz. Veritabanı motoru özel bir gereksinim kapsamıyorsa, alışkanlık ve ekosistem genellikle MySQL/MariaDB yönünde ağır basıyor.

Analitik, Raporlama ve Karmaşık Veri Modelleri: PostgreSQL Öne Çıkıyor

Laravel projenizde aşağıdakilere benzer ihtiyaçlar varsa PostgreSQL ciddi şekilde masaya gelir:

  • Yoğun JSONB kullanımı (yarı yapısal veriler, günlüğe alınan olaylar vb.)
  • Coğrafi veriler (GIS), harita uygulamaları, rota hesaplama
  • Karmaşık CTE (WITH ifadeleri), pencere fonksiyonları ve gelişmiş raporlama
  • Çok kiracılı (multi-tenant) yapıda schema bazlı izolasyon gibi gelişmiş modeller

Bu senaryolarda PostgreSQL’in sorgu iyileştiricisi, veri tipleri ve eklenti ekosistemi ciddi avantaj sağlıyor. DCHost’ta PostgreSQL kullanan Laravel müşterilerimizin önemli bir kısmı; raporlama, dashboard ve SaaS analitik modülleri nedeniyle bu yolu seçmiş durumda.

PostgreSQL tuning konusunda daha derine inmek isterseniz, VPS üzerinde PostgreSQL performans ayarlarını anlattığımız rehber iyi bir başlangıç noktası olacaktır.

Ölçeklenebilirlik, Replikasyon ve Yüksek Erişilebilirlik Perspektifi

MySQL/MariaDB Dünyası

WordPress ve WooCommerce ağırlıklı projelerde, ekosistem ve topluluk deneyimi nedeniyle MySQL/MariaDB replikasyon mimarileri çok daha yaygın. Tipik desenler:

  • Primary-replica (master-slave) replikasyon
  • Yalnızca okuma amaçlı replikalar (raporlar, yoğun SELECT’ler)
  • ProxySQL, HAProxy gibi katmanlarla read/write ayrımı

MySQL/MariaDB ile yüksek erişilebilirlik (HA) tasarlarken; veritabanı motoru seçiminden çok, replikasyon tipi, failover stratejisi ve yedekleme mimarisi kritik hâle geliyor. DCHost’ta yüksek trafikli WooCommerce/Laravel müşterilerinde genellikle:

  • Bir primary veritabanı sunucusu
  • Bir veya daha fazla replica
  • Uygulama tarafında read/write ayrımı veya sadece raporlama trafiğini replikalara taşıma

modeliyle ilerliyoruz.

PostgreSQL Dünyası

PostgreSQL tarafında da hem streaming replication hem de çeşitli cluster çözümleriyle HA kurmak mümkün. Özellikle Laravel tabanlı SaaS projelerinde; ana veritabanının yanında bir veya daha fazla replica ile okuma yükünü dağıtmak oldukça yaygın bir desen hâline geliyor.

PostgreSQL için HA ve yedekleme konusunu daha ayrıntılı görmek isterseniz, pgBackRest ile PostgreSQL yedekleme ve Point-in-Time Recovery rehberimize mutlaka göz atın. Kritik verisi olan SaaS projelerinde, sadece günlük full yedek değil, zaman noktasına geri dönüş (PITR) desteğini de standart hâle getirmeyi öneriyoruz.

Güvenlik, Yedekleme ve Bakım Perspektifinden Seçim

Güvenlik

Üç motor da temel güvenlik ihtiyaçlarını karşılıyor: rol tabanlı yetkilendirme, şifreli bağlantı (TLS), IP tabanlı erişim kontrolü vb. Gerçek hayatta asıl farkı şunlar yaratıyor:

  • Şifreleme ve bağlantı zorunluluğunu gerçekten uygulamaya koymak
  • Uygulama kullanıcı hesabına gereksiz yetkiler vermemek
  • Düzenli güncelleme ve güvenlik yamalarını aksatmamak

DCHost’ta bu yüzden veritabanı erişimi için ayrı kullanıcılar ve minimum yetki prensibini, hem WordPress hem Laravel müşterilerimiz için standart hâle getirmeye çalışıyoruz.

Yedekleme ve Geri Dönüş

Yedeklemede asıl konu motor seçimi değil, stratejidir. Hangi motoru seçerseniz seçin, şu sorulara net cevaplarınız olmalı:

  • Günlük tam (full) yedek alınıyor mu?
  • Binlog/WAL bazlı ince taneli geri dönüş imkânı var mı?
  • Yedekler farklı bir lokasyonda mı saklanıyor?
  • Geri dönüş senaryosu (runbook) test edilmiş mi?

Bu konuyu hem MySQL hem PostgreSQL açısından uygulamalı anlattığımız uygulama-tutarlı yedek alma rehberine de mutlaka göz atmanızı tavsiye ederim.

Senaryolara Göre Pratik Öneriler

1) Küçük/Orta Ölçekli WordPress Blog veya Kurumsal Site

  • Önerilen motor: MariaDB veya MySQL (ekibiniz hangisine alışkınsa)
  • Mimari: Paylaşımlı hosting veya tek VPS, tek veritabanı sunucusu
  • Dikkat edilmesi gerekenler: wp_options şişmesi, object cache (Redis), doğru PHP-FPM ayarları

Bu senaryoda veritabanı motorundan çok, hosting mimarisi ve temel optimizasyonlar fark yaratır. DCHost’ta WordPress odaklı hosting paketlerinde MariaDB/MySQL varsayılan ayarları, tipik blog ve kurumsal siteler için hazır olarak geliyor.

2) Büyüyen WooCommerce Mağazası (10.000+ Ürün, Kampanyalı Trafik)

  • Önerilen motor: MySQL 8 veya MariaDB (iyi InnoDB/MariaDB tuning ile)
  • Mimari: En az bir uygulama VPS’i + ayrı veritabanı VPS’i; ileride replica eklemeye hazır tasarım
  • Dikkat edilmesi gerekenler: İndeksler, yavaş sorgu (slow query) analizi, önbellek (Redis, tam sayfa cache), MySQL/MariaDB buffer pool ayarları

Bu aşamada DCHost ekibiyle birlikte; hem veritabanı motoru hem de “uygulama ve veritabanını ayrı sunuculara ayırma” kararını aynı masada değerlendiriyoruz. Tek güçlü sunucu mu, yoksa birden çok daha küçük sunucu mu sorusuna, yüksek erişilebilirlik mi güçlü tek sunucu mu rehberimizde daha geniş açıdan da bakabilirsiniz.

3) Yüksek Trafikli İçerik/Haber Sitesi (WordPress)

  • Önerilen motor: MariaDB veya MySQL (okuma ağırlıklı yük için iyi ayarlanmış bir yapı)
  • Mimari: Birden fazla web sunucusu + tek primary veritabanı, ileride okuma replikaları eklenebilir
  • Dikkat edilmesi gerekenler: Tam sayfa önbellek, CDN, veritabanı replikasyon stratejisi

Bu senaryoda motor seçimi kadar, önbellekleme ve CDN stratejisi de hayati önem taşıyor. DCHost altyapısında, yüksek trafikli WordPress sitelerini genellikle CDN + tam sayfa cache + optimize edilmiş MySQL/MariaDB üçlüsüyle taşıyoruz.

4) Laravel Tabanlı Kurumsal Panel veya SaaS (CRUD Ağırlıklı)

  • Önerilen motor: MariaDB veya MySQL (ekip deneyimine göre)
  • Mimari: Laravel için optimize edilmiş bir veya birkaç VPS; büyüme aşamasında ayrı veritabanı sunucusuna geçiş
  • Dikkat edilmesi gerekenler: N+1 sorgu problemleri, indeksler, connection pool (ör. PgBouncer benzeri çözümler seçilen motora göre)

Klasik kurumsal projelerde, PostgreSQL’e özgü özellikleri kullanmıyorsanız, MySQL/MariaDB ile başlamak çoğu zaman daha hızlı yol almanızı sağlar. İleride mikroservis/raporlama tarafında PostgreSQL eklemek her zaman mümkün.

5) Laravel + Analitik / Raporlama Ağırlıklı SaaS

  • Önerilen motor: PostgreSQL (özellikle JSONB, CTE, karmaşık raporlar kullanılıyorsa)
  • Mimari: Ayrı veritabanı sunucusu (VPS veya dedicated), mümkünse replica ile okuma yükünü dağıtma
  • Dikkat edilmesi gerekenler: Autovacuum ayarları, indeks bloat yönetimi, connection pool, düzenli bakım script’leri

PostgreSQL ile çalışan Laravel projelerinde, doğru tuning ile çok ciddi performans elde etmek mümkün. Burada da DCHost tarafında paylaşmış olduğumuz autovacuum tuning ve bloat yönetimi rehberi oldukça işinize yarayacaktır.

DCHost’ta Doğru Veritabanı Motorunu Seçmek

Özetleyelim:

  • WordPress ve WooCommerce için pratikte gerçekçi seçenekler MariaDB ve MySQL’dir. PostgreSQL’i burada pek önermiyoruz.
  • Laravel tarafında üç motor da güçlü adaydır; analitik ve karmaşık veri modellerinde PostgreSQL öne çıkar.
  • Motor seçimi kadar; önbellekleme, indeksleme, replikasyon ve yedekleme stratejisi de en az o kadar kritiktir.

DCHost olarak bizim yaklaşımımız; “Herkese her yerde PostgreSQL” veya “Her proje MySQL ile uçuyor” gibi sloganik cevaplar yerine, projenin gerçek yükünü, büyüme planını ve ekip tecrübesini beraber değerlendirip karar vermek. Paylaşımlı hosting’den başlayıp, ayrı veritabanı VPS’lerine ve hatta dedicated veritabanı sunucularına kadar uzanan bir yelpazede; aynı veritabanını yukarı taşıyabileceğiniz bir yol haritası planlıyoruz.

Eğer elinizde yeni başlayacağınız bir WordPress/WooCommerce mağazası veya Laravel tabanlı SaaS fikri varsa ve “MariaDB mi, MySQL mi, PostgreSQL mi?” sorusu kafanızı kurcalıyorsa, birkaç dakika ayırıp proje gereksinimlerinizi DCHost ekibine anlatmanız yeterli. Birlikte, sadece bugün değil, önümüzdeki 2–3 yıl boyunca rahat edebileceğiniz bir veritabanı motoru ve hosting mimarisi çıkarabiliriz. Böylece siz işinizi büyütmeye odaklanırken, veritabanı tarafı sessiz ve stabil şekilde arka planda çalışmaya devam eder.

Sıkça Sorulan Sorular

Teknik olarak çeşitli eklentiler ve yamalarla WordPress’i PostgreSQL üzerinde çalıştırmak mümkün, ancak pratikte çoğu zaman mantıklı değil. WordPress çekirdeği MySQL uyumlu veritabanları için tasarlandığı için, popüler eklentilerin büyük bölümü sadece MySQL/MariaDB üzerinde test ediliyor. PostgreSQL kullandığınızda güncellemelerde kırılma riski artıyor, hata aldığınızda topluluk desteği çok daha sınırlı kalıyor ve her sürüm geçişinde ekstra test yükü oluşuyor. Bu yüzden WordPress ve WooCommerce projelerinde genellikle MariaDB veya MySQL öneriyoruz; PostgreSQL’i ise daha çok Laravel tabanlı analitik/raporlama ağırlıklı projelere saklamak daha sağlıklı.

Tek başına “mağaza büyüyor” diye motor değiştirmek şart değil. Önce mevcut MariaDB kurulumunuzda indeksleme, yavaş sorgu analizi, InnoDB ayarları ve önbellekleme (Redis, tam sayfa cache) gibi konuları iyileştirmenizi tavsiye ederiz. Çoğu WooCommerce mağazasında, bu optimizasyonlardan sonra uzun süre sorunsuz devam etmek mümkün. Çok büyük kataloglar (100.000+ ürün), karmaşık filtreler ve agresif kampanya trafiğinde MySQL 8’in bazı optimizer avantajları devreye girebiliyor. Yeni bir mimari tasarlarken veya büyük bir altyapı güncellemesi planlarken MySQL’e geçmek masaya yatırılabilir, ancak bu karar mutlaka detaylı bir performans analiziyle birlikte verilmelidir.

Cevap, projenizin veri modeline ve büyüme planına bağlı. Klasik CRUD ağırlıklı paneller, müşteri yönetimi, basit abonelik sistemleri gibi iş yüklerinde MariaDB veya MySQL genellikle fazlasıyla yeterli; ekibiniz hangi motora alışkınsa onunla başlamak mantıklı. Eğer yoğun JSONB kullanımı, karmaşık raporlar, coğrafi veriler (GIS) veya gelişmiş CTE/pencere fonksiyonları gibi ihtiyaçlarınız varsa PostgreSQL ciddi avantaj sağlar ve Laravel ile gayet olgun şekilde çalışır. DCHost tarafında tipik yaklaşımımız; önce iş yükünü ve uzun vadeli ihtiyaçları birlikte analiz etmek, ardından hem veritabanı motorunu hem de VPS/dedicated mimarisini buna göre şekillendirmektir.

Çoğu projede performans sorunları, motor seçiminden çok yanlış yapılandırma ve gereksiz sorgulardan kaynaklanır. Öncelikle wp_options ve autoload alanındaki şişmeleri temizlemek, doğru indeksleri eklemek ve yavaş sorgu (slow query) loglarını incelemek gerekir. Ardından object cache (Redis/Memcached), tam sayfa önbellekleme (Nginx FastCGI cache, LiteSpeed Cache vb.) ve PHP-FPM/OPcache ayarları devreye sokulmalıdır. Ayrıca, veritabanını ayrı bir VPS’e taşımak ve okuma/yazma yükünü ayırmak da ciddi kazanımlar sağlar. Bunları uyguladıktan sonra hâlâ tıkanıyorsanız, o zaman MariaDB ↔ MySQL geçişi veya daha ileri mimari değişiklikler konuşulmalıdır.

Evet, ancak kolaylığı projenin yapısına bağlı. WordPress ve WooCommerce için MariaDB ↔ MySQL geçişi genellikle sorunsuzdur; ikisi de MySQL uyumlu olduğu için çoğu zaman dump/restore ile geçiş yapılabilir. Laravel ve özel PHP uygulamalarında ise PostgreSQL’e geçerken veri tipleri, migration’lar ve bazı sorguların uyarlanması gerekir; bu yüzden daha dikkatli bir planlama şarttır. DCHost tarafında yeni bir mimari tasarlarken, ileride motor değişimine izin verecek şekilde soyutlama katmanları (ORM kullanımı, ham SQL’i sınırlama, test süreçleri) öneriyoruz. Böylece motor değişimi gerektiğinde, kesintisiz veya minimum kesintiyle geçiş yapmak çok daha mümkün hâle geliyor.