Teknoloji

Kubernetes mi Klasik VPS Mimarisi mi? KOBİ ve SaaS İçin Gerçekçi Yol Haritası

İçindekiler

KOBİ ve SaaS Ekipleri İçin En Kritik Altyapı Kararı

KOBİ olarak yeni bir web uygulaması, SaaS ürünü ya da iç sistem geliştirirken en çok zorlanılan kararlardan biri altyapı mimarisidir. Bir yanda yıllardır bildiğimiz, kontrolü net şekilde sizde olan klasik VPS mimarisi; diğer yanda otomatik ölçeklenme, self-healing ve modern DevOps süreçleriyle öne çıkan Kubernetes dünyası. Son yıllarda toplantılarda sıkça şu cümleyi duyuyoruz: Kubernetes kullanmazsak geride mi kalırız?

Biz DCHost ekibi olarak onlarca KOBİ ve SaaS girişiminin hem tek VPS üzerinde, hem çoklu VPS mimarilerinde, hem de Kubernetes kümeleri üzerinde büyüdüğünü gördük. Deneyim bize şunu gösteriyor: Doğru cevap teknoloji trendinde değil, iş modelinizde, ekip yapınızda ve bütçenizde gizli. Yani sihirli bir genel cevap yerine, gerçekçi ve uygulanabilir bir karar çerçevesine ihtiyacınız var.

Bu yazıda teknik terimleri sadeleştirerek, Kubernetes ile klasik VPS mimarisini KOBİ ve erken aşama SaaS perspektifinden karşılaştıracağız. Hangi aşamada tek VPS yeter, ne zaman çoklu VPS mantıklı, Kubernetes hangi noktadan sonra gerçekten avantaj sağlar, operasyonel yük ve maliyet nasıl değişir, hepsini adım adım ele alacağız. Amacımız moda olanı değil, işinizi sürdürülebilir kılacak mimariyi birlikte netleştirmek.

Temeller: Klasik VPS Mimarisi ve Kubernetes’i Aynı Düzleme Koyalım

Klasik VPS mimarisi nedir?

Klasik VPS mimarisi, bir ya da birkaç sanal sunucu üzerinde uygulamanızı, veritabanınızı ve çevresel servislerinizi çalıştırdığınız düzendir. Örneğin:

  • Tek VPS üzerinde web sunucusu, PHP/Node.js runtime ve veritabanı birlikte çalışır.
  • Biraz büyüdüğünüzde uygulamayı bir VPS’e, veritabanını ayrı bir VPS’e ayırırsınız.
  • Daha da büyürseniz, yük dengeleyici + birden fazla uygulama VPS’i + ayrı veritabanı VPS’i gibi bir topoloji kurarsınız.

VPS tarafını daha önce detaylı incelediğimiz VPS hosting nedir yazımızda anlattığımız gibi, burada kaynaklar (CPU, RAM, disk, ağ) sanaldır ama sunucunun tamamı size ayrılmış gibidir. İşletim sistemi, güvenlik duvarı, yedekleme ve monitöring gibi konularda kontrol sizdedir.

Kubernetes mimarisi nedir?

Kubernetes ise konteyner tabanlı bir orkestrasyon platformudur. Uygulamalarınızı konteynerlere böler, bu konteynerleri bir küme (cluster) içindeki birden çok node’a (genellikle VPS veya dedicated sunucu) dağıtır. Kubernetes’in sunduğu temel kabiliyetler şunlardır:

  • Otomatik ölçeklendirme (yük arttıkça yeni pod’lar açma)
  • Self-healing (çöken pod’u otomatik yeniden ayağa kaldırma)
  • Rolling update ve rollback ile kesintisiz deploy
  • Servis keşfi ve dahili yük dengeleme
  • İzolasyonlu namespace yapısı ile çok kiracılı mimariler

Kubernetes’in kavramlarını ve bileşenlerini detaylı anlattığımız Kubernetes’in temellerini anlattığımız rehbere mutlaka göz atmanızı öneririz. Bu yazıda ise bu teknolojiyi KOBİ ve SaaS işletme gerçekleriyle birlikte değerlendireceğiz.

Üç Tipik Mimari: Tek VPS, Çoklu VPS ve Kubernetes Kümesi

KOBİ ve SaaS projelerinde sahada en sık gördüğümüz üç senaryoyu, karar verirken elinizde somut bir çerçeve olsun diye yan yana koyalım.

1) Tek VPS üzerinde her şey

Senaryo: Yeni bir SaaS ürünü, kurumsal web uygulaması veya basit bir e-ticaret projesi geliştiriyorsunuz. Henüz ilk müşterileri toplama aşamasındasınız, aylık ziyaretçi sayısı on binler seviyesinde bile değil.

  • 1 adet VPS: Nginx/Apache, PHP/Node.js, Redis/Memcached ve MySQL/PostgreSQL aynı sunucuda.
  • Basit yedekleme: Günlük otomatik snapshot veya veritabanı dump’ı.
  • Temel güvenlik: Güvenlik duvarı, SSH sertleştirme, güncel işletim sistemi.

Avantajları:

  • Kurulum ve yönetim çok basittir.
  • Maliyet en düşük düzeydedir.
  • İzleme, log ve yedek operasyonu sınırlı olduğu için ekip zamanı az harcanır.

Dezavantajları:

  • Tek nokta arızası: Sunucu çökerse her şey etkilenir.
  • Kaynaklar tek havuzdadır; CPU pikleri tüm servislere yansır.
  • Uzun vadede büyümeye başladığınızda yeniden mimari tasarlamanız gerekir.

2) Çoklu VPS ile klasik ölçeklenme

Senaryo: Uygulamanız artık yüzlerce müşteriye veya günlük on binlerce ziyaretçiye ulaştı. Trafik artışları hissedilir seviyede, bakım pencereleri ve kesintisiz güncelleme önem kazanmaya başladı.

  • Ön tarafta yük dengeleyici (LB) rolünde 1 VPS
  • Birden fazla uygulama VPS’i (web / API sunucuları)
  • Ayrı bir veritabanı VPS’i veya replikalı veritabanı yapısı
  • İsteğe bağlı: Ayrı cache, queue veya arama sunucuları

Bu mimariyi küçük SaaS uygulamaları için mimari karşılaştırması yaptığımız yazıda ayrıntılı ele almıştık. Kısaca, Kubernetes kullanmadan da gayet ciddi ölçeklere kadar büyümek mümkün.

Avantajları:

  • Tek VPS’e göre daha yüksek erişilebilirlik ve esneklik.
  • Kaynak ayırma daha kontrollü; örneğin veritabanına özel daha güçlü bir VPS alabilirsiniz.
  • Yönetim yükü Kubernetes’e göre çok daha düşüktür, öğrenme eğrisi daha yumuşaktır.

Dezavantajları:

  • Otomatik yatay ölçeklenme Kubernetes kadar esnek değildir, çoğu zaman manuel ek VPS eklemek gerekir.
  • Dağıtık log, merkezi izleme ve deployment otomasyonu için ekstra araçlar kurmanız gerekir.
  • Uygulama sayısı ve ekip büyüdükçe konfigürasyon karmaşası artabilir.

3) Kubernetes kümesi üzerinde microservice veya çok kiracılı SaaS

Senaryo: Uygulamanız microservice mimarisine evrildi veya çok kiracılı (multi-tenant) bir SaaS ürünü geliştiriyorsunuz. Sınırsız ölçeklenme, self-healing, mavi-yeşil deploy (blue/green) gibi kavramlar sizin için sadece lüks değil, iş gerekliliği olmaya başladı.

  • En az 3 node’dan oluşan bir Kubernetes kümesi (genelde 3 VPS iyi bir başlangıçtır)
  • Harici yönetilen veritabanı veya kümelenmiş veritabanı altyapısı
  • Ingress controller, servis mesh, merkezi log ve izleme bileşenleri
  • CI/CD pipeline ile otomatik deployment süreçleri

Bu mimarinin gerçekçi bir örneğini, adım adım anlattığımız 3 VPS ile K3s yüksek erişilebilirlik kümesi makalemizde bulabilirsiniz. Orada da göreceğiniz gibi, Kubernetes çok güçlü ama beraberinde ciddi bir operasyonel karmaşıklık da getiriyor.

Maliyet Perspektifi: Sadece Sunucu Fiyatına Bakmak Yanıltır

Kubernetes mi, klasik VPS mimarisi mi sorusunu yanıtlarken en sık yapılan hata, sadece VPS veya sunucu maliyetine bakmak. Gerçekte toplam maliyet üç ana kalemden oluşur:

  • Altyapı maliyeti (VPS, dedicated, depolama, trafik)
  • İnsan kaynağı maliyeti (DevOps, sistem yöneticisi, geliştirici zamanı)
  • Operasyonel risk ve kesinti maliyeti (SLA, itibar, kaybedilen müşteri)

Kubernetes’in görünmeyen maliyeti: Ekip zamanı

Kubernetes kullandığınızda, aşağıdaki işlere düzenli olarak zaman ayırmanız gerekir:

  • Cluster güncellemeleri ve güvenlik yamaları
  • Ingress, sertifika yönetimi, storage class, network policy tasarımı
  • Pod limitleri, request/limit ayarları ve node ölçeklendirmesi
  • Log, metrik ve trace altyapısının kurulması ve yönetimi
  • CI/CD pipeline’larının Kubernetes ile entegre çalışacak şekilde tasarlanması

Bunların önemli bir kısmı doğrudan ürün geliştirmeye katkı sunmaz; daha çok platform mühendisliği tarafında kalır. KOBİ’lerde ise genelde 2–3 kişilik bir yazılım ekibi vardır ve herkes birden fazla şapka takar. Bu durumda Kubernetes çoğu zaman lüks değil, ciddi bir zaman tuzağına dönüşebilir.

Klasik VPS’te maliyet daha öngörülebilir

Çoklu VPS mimarisinde ise çoğu iş kalemi daha tanıdıktır:

  • Sunucu güncellemeleri, güvenlik duvarı ve temel izleme
  • Basit yedekleme stratejileri (snapshot + veritabanı yedeği)
  • Nginx/HAProxy ile yük dengeleme ve SSL yönetimi

Bu işler için gerekli yetkinlik, orta seviye bir Linux yöneticisi veya DevOps geliştiricisinin rahatlıkla karşılayabileceği seviyededir. Yani ekip içinde tek bir kişiyle bile yönetilebilir. Özellikle erken aşama SaaS girişimlerinde, bu fark ciddi maaş ve danışmanlık maliyetlerini belirler.

Operasyonel Karmaşıklık ve Ekip Yetkinliği

Altyapı seçimi aslında şu soruya verilen cevaptır: Ekip olarak neyi güvenle yönetebiliriz?

Küçük ekip + hızlı ürün iterasyonu: Tehlikeli Kubernetes kombinasyonu

2–3 kişilik bir ekip düşünelim. Hem frontend, hem backend, hem müşteri desteği, hem de satışla ilgileniyorlar. Böyle bir ekipte Kubernetes kümesi kurmak, genellikle şu sonuçları doğuruyor:

  • İlk kurulumda çok zaman harcanıyor, ürün çıkışı erteleniyor.
  • Cluster sorunları geliştiricilerin odağını sürekli bölüyor.
  • Log ve izleme doğru kurgulanmadığı için hata çözümü zorlaşıyor.

Sonuç: Teoride çok güçlü olan bir platform, pratikte ekibi yoran ve yavaşlatan bir katmana dönüşüyor.

VPS tarafında öğrenme eğrisi daha yumuşak

Klasik VPS mimarisinde ise ekip genellikle şu alanlarda bilgi sahibi olmak zorunda:

  • Linux temel yönetimi (paket güncelleme, servis yönetimi, log inceleme)
  • Web sunucusu (Nginx/Apache) ve uygulama sunucusu (PHP-FPM, Node.js process manager) ayarları
  • Temel güvenlik sertleştirmesi (SSH, firewall, otomatik güncelleme)

Bu konuların büyük bölümünü, blogumuzdaki VPS sunucu güvenliği kontrol listesi gibi rehberlerle ekip içinde birkaç hafta içinde oturtmak mümkündür. Kubernetes için gereken bilgi seti ise çok daha geniş ve derindir.

Ölçeklenebilirlik ve Yüksek Erişilebilirlik: Ne Kadarına Gerçekten İhtiyacınız Var?

Bazen sunucu mimarisi konuşulurken, 7/24 küresel hizmet veren dev platformların ihtiyaçlarıyla KOBİ seviyesindeki projeler karıştırılıyor. Evet, Kubernetes yüksek erişilebilirlik (HA) sağlamakta çok güçlü; ama önce şu soruları sormak gerekir:

  • Aylık kaç saatlik toplam kesinti işinizi gerçekten zarar ettirir?
  • Müşterileriniz hangi saat aralıklarında yoğunlukta, gece 03:00’te kesinti yaşansa ne olur?
  • Altyapı bütçeniz ile işinizin ürettiği gelir arasında nasıl bir denge var?

VPS ile de ciddi seviyede yüksek erişilebilirlik mümkün

Örneğin şu senaryoya bakalım:

  • 1 adet yük dengeleyici VPS (LB)
  • 2 adet uygulama VPS’i (aynı kod, aynı konfigürasyon)
  • 1 adet güçlü veritabanı VPS’i, düzenli yedekler ve replikasyon

Bu mimaride uygulama katmanı, tek sunucu arızasında bile ayakta kalabilir. Veritabanı için replikasyon senaryoları eklenerek risk daha da azaltılabilir. Detaylı tartışmasını yüksek erişilebilirlik mi güçlü tek sunucu mu sorusunu ele aldığımız yazımızda paylaştık.

Kısacası, bir Kubernetes kümesi kurmadan da, çoğu KOBİ ve SaaS için fazlasıyla yeterli olan SLA seviyelerine ulaşmak mümkündür.

Kubernetes’in parladığı yer: Sık dağıtım, çok servis, çok kiracı

Kubernetes’in gerçekten parladığı tipik durumlar ise şunlardır:

  • Onlarca mikro servis, her biri farklı sıklıkta deploy ediliyor.
  • Her hafta veya her gün canlı ortama yeni sürüm çıkarılıyor.
  • Birden fazla coğrafi bölgede kullanıcı var ve esnek ölçeklenme şart.
  • Çok kiracılı SaaS’te her müşterinin kendi izolasyon sınırları bulunuyor.

Böyle bir ortamda, Kubernetes’in sunduğu deklaratif yapı, otomatik yeniden başlatma, rolling update ve yatay otomatik ölçeklenme ciddi operasyonel konfor sağlar. Ancak bu noktaya gelene kadar, klasik VPS mimarisiyle de yol alabileceğinizi unutmamak önemli.

Güvenlik, Yedekleme ve Uyumluluk Açısından Karşılaştırma

Hem Kubernetes’te hem klasik VPS mimarisinde güvenlik ve yedekleme sizin sorumluluğunuzda. Ancak odak noktaları farklı.

VPS tarafında odak: Sunucu sertleştirme ve yedek stratejisi

Klasik mimaride ana başlıklar şunlardır:

  • SSH güvenliği, güçlü anahtarlar ve iki faktörlü koruma
  • Firewall ve uygulama katmanı güvenlik (WAF, rate limiting vb.)
  • Düzenli tam ve artımlı yedekler, dış lokasyonda saklama
  • Logların merkezi toplanması ve anomali takibi

Bu konuları, blogumuzdaki güvenlik ve yedekleme rehberleriyle parça parça oturtmak mümkündür. Örneğin RPO/RTO odaklı yedekleme stratejisi yazımız, karar alırken size iyi bir çerçeve sunacaktır.

Kubernetes tarafında ek saldırı yüzeyi

Kubernetes’te ise bunlara ek olarak şunları düşünmeniz gerekir:

  • API sunucusunun güvenliği ve erişim kontrol politikaları (RBAC)
  • Namespace ve network policy ile mikro segmentasyon
  • Pod güvenliği, imaj imzalama, registry güvenliği
  • Cluster içindeki servisler arası TLS ve mTLS politikaları

Yani saldırı yüzeyi genişler ve takip etmeniz gereken güvenlik güncellemesi sayısı artar. Güçlü bir DevOps ve güvenlik kültürü olan, bu alana bütçe ayırabilen ekipler için bu ekstra katman yönetilebilir. KOBİ ve küçük SaaS ekiplerinde ise çoğu zaman bu seviyede kaynak ayırmak zordur.

DCHost Perspektifinden Karar Matrisi: Hangi Aşamada Ne Mantıklı?

Şimdi tüm teknik detayları sadeleştirelim ve KOBİ/SaaS odağında bir karar matrisi çıkaralım. Aşağıdakiler, sahada DCHost müşterileriyle birlikte gördüğümüz en sağlıklı ilerleme adımları.

Aşama 1: Fikir doğrulama ve MVP (0–100 müşteri)

  • Altyapı: Tek, güçlü bir VPS
  • Odak: Ürünü mümkün olan en hızlı şekilde canlıya almak
  • Öneri: Otomatik yedekleme, temel güvenlik sertleştirmesi, basit monitöring

Bu aşamada Kubernetes, genellikle ciddi bir zaman kaybı olur. Ürünü doğrulamak, müşteri bulmak ve nakit akışını oturtmak çok daha kritiktir. DCHost’ta kiralayacağınız NVMe diskli bir VPS, doğru yapılandırmayla rahatlıkla bu aşamayı taşır.

Aşama 2: Ürün-pazar uyumu ve kontrollü büyüme (100–1000 müşteri)

  • Altyapı: Çoklu VPS (yük dengeleyici + 2 uygulama sunucusu + veritabanı)
  • Odak: Temel yüksek erişilebilirlik, düzenli deploy ve izleme
  • Öneri: CI/CD ile otomatik dağıtım, merkezi loglama, daha gelişmiş izleme

Bu noktada halen Kubernetes’e geçmek zorunda değilsiniz. Aksine, çoklu VPS mimarisi hem yönetilebilirliği korur, hem de çoğu müşteri için yeterli SLA sunar. DCHost üzerinde farklı boyutlarda VPS’leri bir araya getirerek, maliyeti kademeli kontrol altında tutabilirsiniz.

Aşama 3: Hızlı ölçeklenme, çok kiracılı SaaS, microservice mimarisi

  • Altyapı: En az 3 node’lu Kubernetes kümesi (VPS veya dedicated üzerinde)
  • Odak: Otomatik ölçeklenme, kesintisiz deploy, izlenebilirlik
  • Öneri: Kademeli geçiş – önce stateless servisleri Kubernetes’e taşıyın

Eğer uygulamanız çok sayıda kiracıya hizmet veriyor, her hafta yeni özellik çıkarıyor ve dikey değil yatay ölçeklenmeye ihtiyaç duyuyorsanız, artık Kubernetes düşünmenin zamanı gelmiş olabilir. Bu noktada, 3 VPS ile k3s kümesi kurulum rehberimiz size iyi bir teknik başlangıç noktası sunar.

DCHost Üzerinde Pratik Mimariler: Örnek Senaryolar

Senaryo 1: Laravel + Vue tabanlı KOBİ CRM uygulaması

Profil:

  • İlk yıl hedefi 50–100 müşteri
  • Aylık giriş sayısı orta seviyede, yoğun anlar çok sınırlı
  • Ekip: 2 geliştirici, 1 iş geliştirme

Önerilen mimari:

  • 1 adet NVMe VPS (4 vCPU, 8 GB RAM seviyesinde)
  • Uygulama + veritabanı aynı sunucuda, düzenli yedekleme ile korunuyor
  • Temel izleme ve alarm mekanizmaları aktif

Bu senaryoda Kubernetes kesinlikle gereksiz karmaşıklık yaratacaktır. Ürününüz oturana kadar klasik VPS mimarisi fazlasıyla yeterli.

Senaryo 2: Çok kiracılı SaaS faturalama sistemi

Profil:

  • Hedef: Binlerce KOBİ’ye hizmet, gün boyu düzenli trafik
  • Her hafta yeni özellik yayına alınıyor
  • Ekip: 4–5 geliştirici, 1 DevOps/sistem mühendisi

Başlangıç mimarisi (0–1000 müşteri):

  • 1 yük dengeleyici VPS
  • 2 uygulama VPS’i (stateless servisler)
  • 1 güçlü veritabanı VPS’i + replikasyon

Daha sonra:

  • Uygulama katmanını kademeli olarak Kubernetes kümesine taşıma
  • Devamında arka plan işlerini (queue workers) ve raporlama servislerini Kubernetes’e aktarma

Böylece hem mevcut işinizi riske atmadan ilerler, hem de Kubernetes’in avantajlarını gerçekten ihtiyaç duyduğunuz noktada devreye almış olursunuz.

Özet ve Sonraki Adım: Modaya Değil, İhtiyaca Göre Seçin

Anlattıklarımızı birkaç maddede toparlayalım:

  • Kubernetes güçlüdür ama küçük ekipler ve erken aşama projeler için çoğu zaman gereksiz karmaşıklık ve maliyet getirir.
  • Klasik VPS mimarisi; tek VPS’ten, yük dengeleyici + çoklu VPS senaryolarına kadar uzanan geniş bir yelpazede, KOBİ ve SaaS girişimlerinin büyük çoğunluğu için yeterlidir.
  • Yüksek erişilebilirlik, iyi tasarlanmış çoklu VPS mimarileriyle de sağlanabilir; Kubernetes bu noktada zorunluluk değil, ileri seviye bir opsiyonudur.
  • Asıl belirleyici faktörler; ekip yetkinliği, bütçe, ürün aşaması ve beklenen ölçeklenme hızıdır.

DCHost olarak amacımız size sadece bir teknolojiyi önermek değil, işinizi uzun vadede ayakta tutacak mimariyi birlikte kurgulamak. İster tek VPS, ister çoklu VPS, ister Kubernetes kümesi olsun; kapasite planlamasından güvenliğe, yedeklemeden izlemeye kadar her adımda yanınızdayız.

Eğer şu an hangi yoldan devam etmeniz gerektiğine karar veremiyorsanız, mevcut mimarinizi ve hedeflerinizi birlikte değerlendirelim. Trafik tahminleriniz, ekip yapınız ve bütçeniz üzerinden; sizin için en sade ama geleceğe açık mimariyi adım adım planlayabiliriz.

Sıkça Sorulan Sorular

Erken aşamadaki çoğu SaaS projesi için Kubernetes genellikle gereğinden fazla karmaşık bir çözümdür. İlk hedefiniz ürün-pazar uyumunu yakalamak ve gelir üretmek olmalı; bu aşamada tek bir güçlü VPS veya basit çoklu VPS mimarisi hem daha ucuz hem de çok daha hızlı yönetilebilir olur. Kubernetes kümesi kurmak; cluster bakımı, güvenlik, izleme ve CI/CD entegrasyonu gibi ciddi operasyonel yükler getirir. Ancak kullanıcı sayınız binleri geçmeye, mimariniz microservice yapısına evrilmeye ve sık dağıtım ihtiyacı artmaya başladığında, kademeli olarak Kubernetes’e geçiş mantıklı hale gelir.

Klasik VPS mimarisinde Kubernetes’teki kadar esnek bir otomatik ölçeklendirme yoktur, ancak pratik çözümlerle benzer sonuçlara yaklaşabilirsiniz. Örneğin ön tarafta bir yük dengeleyici VPS kullanıp, arkasına birden fazla uygulama VPS’i yerleştirebilirsiniz. İzleme sisteminiz CPU, RAM veya cevap süreleri belirli eşikleri aştığında size alarm gönderir; siz de önceden tanımlanmış otomasyon script’leriyle yeni bir VPS ekleyip yük dengeleyiciye dahil edebilirsiniz. Bu tam anlamıyla anlık otomatik ölçeklenme olmasa da, KOBİ ve orta ölçekli SaaS’ler için çoğu zaman yeterli ve daha yönetilebilir bir yaklaşımdır.

Üretim ortamına yakın bir Kubernetes kümesi için, genellikle en az üç node tavsiye edilir. Bu node’lar çoğu zaman 3 adet VPS veya dedicated sunucu olarak tasarlanır; böylece kontrol bileşenleri ve workload’lar arasında temel bir yedeklilik sağlanır. Çok küçük projelerde tek node’lu kurulumlar teknik olarak mümkün olsa da, bu durumda Kubernetes’in sağladığı yüksek erişilebilirlik avantajlarının büyük kısmını kullanamazsınız. DCHost üzerinde 3 orta boy VPS ile k3s veya benzeri hafif dağıtımlar kullanarak, ilk üretim hazır Kubernetes kümenizi kurabilir; ilerleyen dönemde node sayısını ve kaynakları kademeli artırabilirsiniz.

DCHost tarafında erken aşama KOBİ projeleri ve yeni SaaS girişimleri için genellikle tek VPS veya çoklu VPS mimarisini öneriyoruz; çünkü kurulum hızlı, maliyet düşük ve yönetim yükü sınırlı oluyor. Günlük trafik dalgalanmaları makul seviyedeyse ve ekipte tam zamanlı bir DevOps mühendisi yoksa, klasik VPS mimarisi çok daha gerçekçi bir seçim. Buna karşılık çok kiracılı SaaS, microservice mimarisi, sık dağıtım ve yüksek ölçeklenme ihtiyacı olan projelerde Kubernetes’i gündeme alıyoruz. Bu noktada da genellikle 3 VPS üzerinde k3s ile başlamayı, daha sonra gerektiğinde dedicated sunuculara doğru büyümeyi birlikte planlıyoruz.