Hosting

IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artış: Zamanlamayı ve Yol Haritasını Nasıl Ayarlamalısınız?

IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artış Neden Şu An Gündeminizde Olmalı?

Son birkaç yılda kapasite planlama ya da yeni proje mimarisi konuştuğumuz neredeyse her toplantıda aynı soru karşımıza çıkıyor: “IPv6’yı ne zaman ciddiye almamız gerekiyor?” Cevap artık oldukça net: IPv6 benimseme oranları dünya genelinde %40’ların üzerine çıktı ve mobil ağlarda bu oran pek çok ülkede %60-70&rsquoleri zorluyor. Yani kullanıcılarınızın hatırı sayılır bir kısmı size zaten IPv6 üzerinden ulaşıyor olabilir.

Bu tabloya bir de IPv4 adres fiyatlarındaki keskin artışı ekleyince, işletmeler için fotoğraf daha da netleşiyor. IPv4 havuzu daralıyor, maliyetler yükseliyor ve NAT katmanları giderek karmaşıklaşıyor. Buna karşılık IPv6, devasa adres alanı, daha sade yönlendirme modeli ve geleceğe dönük uygulama mimarileri için çok daha temiz bir zemin sunuyor. DCHost olarak veri merkezinde yaptığımız her yeni tasarımda artık IPv6’yı varsayılan bir bileşen olarak düşünüyoruz; IPv4 ise giderek “uyumluluk katmanı” rolüne çekiliyor.

Bu yazıda, IPv6 benimseme oranlarındaki artışın arka planını, küresel ve yerel trendleri, işletmeler açısından somut etkileri ve pratik bir geçiş takvimini birlikte netleştireceğiz. Amacımız, “IPv6’ya geçmeliyim” gibi soyut bir kaygıyı, ölçülebilir adımlara ve uygulanabilir bir yol haritasına dönüştürmek.

Küresel ve Yerel IPv6 Benimseme Trendleri

IPv6 benimsemesini anlamak için önce oyunun aktörlerine bakmak gerekiyor: internet servis sağlayıcıları (ISS’ler), büyük içerik sağlayıcılar, CDN&rsquoler, mobil operatörler ve veri merkezleri. Benimseme oranı temelde iki eksende ölçülüyor:

  • Son kullanıcı tarafı: Kullanıcıların IPv6 ile internete bağlanma oranı (genellikle ISS ve mobil operatörlerin altyapısıyla ilgilidir).
  • Sunucu / hizmet tarafı: Web sitelerinin, API’lerin, e-posta sunucularının IPv6 üzerinden de erişilebilir olup olmadığı.

Küresel ölçekte büyük içerik platformlarının neredeyse tamamı IPv6 destekli hale geldi. Bu, tarayıcıların ve uygulamaların “önce IPv6 dene” davranışını güçlendiriyor. Yani siz sunucu tarafında IPv6 desteği vermediğinizde, aslında ağ yığınınızdaki en modern yolu kullanmamış oluyorsunuz.

Mobil tarafta ise tablo daha da net. Pek çok ülkede mobil operatörler taşıyıcı seviyesinde IPv6 (ve hatta IPv6-only + NAT64/DNS64) dağıtımına geçti. Bu da şu anlama geliyor: Kullanıcınızın cebindeki telefon, IPv4 dünyasına çeviri katmanları üzerinden erişiyor; oysa siz sitenizi ya da API’nizi IPv6 ile yayınlasanız, doğrudan, daha sade bir bağlantı kurabilecek.

Veri merkezleri ve hosting tarafında da benzer bir yükseliş var. IPv4 fiyatlarının artışı ile birlikte IPv4 tükenmesi ve fiyat artışları artık sadece ağ yöneticilerinin değil, finans ekiplerinin de gündeminde. Bu baskı, sunucu sağlayıcılarını IPv6’yı daha agresif biçimde yaymaya zorluyor. DCHost altyapısında da her yeni ağ segmentini tasarlarken IPv6’yı en baştan dahil ediyor, eski segmentleri de kademeli olarak dual-stack (IPv4+IPv6) hale getiriyoruz.

IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artışın İşletmeler İçin Somut Etkileri

“Küresel benimseme oranları artıyor” ifadesi tek başına soyut kalabiliyor. Gelin, bu artışı işletme tarafında doğrudan hissedeceğiniz 6 başlıkta netleştirelim.

1. IPv4 Tükenmesi ve Maliyet Baskısı

IPv4 adres havuzunun tükenmesi, sadece “adres bulamıyoruz” sorunu değil, doğrudan bütçeyi etkileyen bir maliyet kalemi haline geldi. Piyasadaki birim IPv4 adres fiyatı son yıllarda ciddi oranda yükseldi ve trend yukarı yönlü. DCHost tarafında da yeni projeler tasarlarken müşterilerimizin zorlandığı en kritik noktalardan birinin IP adres maliyetleri olduğunu görüyoruz.

IPv6 ise 128-bit adres alanı sayesinde neredeyse sınırsız ölçek sunuyor. Bir işletme için tipik senaryo; her sunucuya, her konteynere, hatta her müşteriye ayrı IPv6 blokları atayabilmek. Bu sayede:

  • Paylaşımlı IPv4 adresi üzerinde NAT yapmak yerine, her servise özgü IPv6 adresleri verebiliyorsunuz.
  • Yeni proje ya da müşteri geldiğinde, “IP adresi bulabilecek miyiz?” stresi ortadan kalkıyor.
  • Uzun vadede, pahalı IPv4 adres havuzunu minimumda tutup, geniş ölçeklemeyi IPv6 üzerinde yapabiliyorsunuz.

IPv4 fiyatlarındaki artışın işletme üzerindeki etkisini daha detaylı görmek isterseniz, IPv4 adres fiyatları ve çözüm stratejileri üzerine hazırladığımız rehbere de mutlaka göz atın.

2. Performans, NAT Katmanları ve Ağ Basitleştirme

IPv4 dünyasında neredeyse her şey NAT’ın arkasında. Ofis ağları, ev modemleri, hatta bazı veri merkezi senaryolarında ek çeviri katmanları devreye giriyor. Bu durum:

  • Bağlantı kurulumunda ekstra gecikme (latency),
  • Debug ve log analizinde karmaşa,
  • Gerçek istemci IP’sini görmek isteyen uygulamalar için ek mühendislik

anlamına geliyor.

IPv6 benimseme oranları arttıkça, “uçtan uca adreslenebilirlik” yeniden gerçeğe dönüşüyor. Kullanıcı tarafında IPv6 etkinse ve siz de sunucularınızı IPv6 ile yayınlıyorsanız, arada ekstra çeviri basamakları olmadan, daha sade bir yol üzerinden haberleşiyorsunuz. Özellikle yüksek trafikli WordPress/Laravel sitelerinde yaptığımız TCP tuning ve ağ iyileştirme çalışmalarında, IPv6 üzerinden çalışan bağlantıların daha öngörülebilir davrandığını sık sık görüyoruz.

3. Güvenlik, Saldırı Yüzeyi ve Filtreleme Mantığı

IPv6’nın sık yapılan bir yanlış yorumu, “kendiliğinden daha güvenli” olduğu yönünde. Adres alanının devasa büyüklüğü, rastgele port taramalarını zorlaştırsa da, zayıf şifreler, açık panel portları, yamalanmamış uygulamalar IPv6 üzerinde de aynı derecede riskli.

Fakat IPv6 benimseme oranlarının artması, güvenlik mimarinizde de bazı değişiklikleri zorunlu kılıyor:

  • Güvenlik duvarı kurallarınızda IPv6 (örneğin nftables’ta ip6 aile kuralları) tanımlı değilse, hizmetleriniz ya tamamen kapalı ya da beklemediğiniz kadar açık olabilir.
  • IPS/WAF çözümlerinizin IPv6 trafiğini doğru şekilde gördüğünden ve logladığından emin olmanız gerekiyor.
  • Fail2ban, rate limiting gibi IPv4 için kurduğunuz korumaların IPv6 tarafında da paralel şekilde çalıştığını doğrulamalısınız.

Bu açıdan bakıldığında, IPv6 geçişini “sadece adres planlama” değil, aynı zamanda güvenlik politikalarının da güncelleneceği bir proje olarak ele almak gerekiyor.

4. Mobil Trafik, Operatör Ağları ve IPv6-Only Senaryoları

Bugün birçoğumuz farkında olmadan mobilde IPv6 kullanıyoruz. Cihazınızdaki 4G/5G bağlantısı operatör tarafından IPv6 olarak sağlanıp, IPv4’e NAT64/DNS64 gibi mekanizmalarla çevrilebiliyor. Bu durumun işletmeniz için anlamı şu:

  • Uygulamanız ya da siteniz IPv6 desteklemiyorsa, kullanıcı IPv4 dünyasına her zaman bir çeviri katmanıyla erişiyor.
  • Bu çeviri katmanı yoğun saatlerde darboğaz oluşturabiliyor; gecikme ve zaman zaman bağlantı problemleri gerçek kullanıcının üstüne yıkılıyor.
  • Eğer siz de IPv6 sunarsanız, mobil kullanıcı doğrudan sizin IPv6 adresinize bağlanarak daha kısa ve sade bir yol kullanıyor.

Özellikle API tabanlı SaaS uygulamalarında, mobil istemci trafiğinin büyük kısmının IPv6 ile geldiğini loglarda net biçimde görüyoruz. Bu yüzden yeni nesil mimarileri planlarken, IPv6&rsquoyı artık “nice to have” değil, temel kabullerden biri olarak ele almak gerekiyor.

5. E-Posta Teslimi, IPv6 ve İtibar Yönetimi

E-posta altyapısı IPv6 geçişinde en nazik alanlardan biri. Bir yandan IPv6&rsquodan gönderim yapmanın RBL listeleri ve itibar yönetimi açısından dinamikleri farklı; diğer yandan yanlış yapılandırılmış bir IPv6 e-posta sunucusu teslim edilebilirliği ciddi şekilde zedeleyebiliyor.

DCHost tarafında hem kendi altyapımızda hem de müşterilerimizin VPS sunucularında şunu sık görüyoruz: SPF, DKIM, DMARC ayarları IPv4 için kusursuz; ancak IPv6 PTR kaydı, HELO adı, SPF&rsquote IPv6 tanımları eksik olduğu için bazı sağlayıcılar IPv6 üzerinden gelen postaları daha şüpheyle karşılıyor.

Bu konuyu detaylı ele aldığımız iki rehberi özellikle öneririm:

IPv6 benimseme oranları arttıkça, büyük e-posta sağlayıcıları da IPv6 trafiğini daha yoğun görmeye başladı. Bu yüzden uzun vadeli e-posta stratejinizde, IPv6&rsquoyı da birincil vatandaş olarak ele almak, IP ısınma, itibar yönetimi ve log takibini buna göre planlamak gerekiyor.

6. Uyumluluk, Loglama ve Şeffaflık

KVKK, GDPR ve benzeri regülasyonlar, sistemlerinizde ne olup bittiğini daha net şekilde izleyebilmenizi, gerektiğinde geriye dönük kayıt sunabilmenizi şart koşuyor. IPv6&rsquonın geniş adres alanı, doğru tasarlandığında loglama ve izlenebilirlikte önemli avantajlar sağlayabiliyor:

  • Her mikrosite, her müşteri, hatta her servis için ayrı IPv6 blokları tahsis edip, trafik analizini bu bloklar üzerinden gruplayabiliyorsunuz.
  • Kaynak IP adresi çakışmalarını azaltarak, olay analizini sadeleştiriyorsunuz.
  • Ayrı IPv4 adresi satın almadan, farklı iş yüklerini mantıksal olarak birbirinden ayırabiliyorsunuz.

Tabii bu avantajları yakalayabilmek için, IPv6 adres planlamasını gelişigüzel değil, bilinçli bir hiyerarşiyle yapmak önemli. Aksi halde devasa adres alanı, okunması zor log satırları ve karmaşık firewall kurallarıyla geri dönebiliyor.

IPv6 Benimseme Artışına Teknik Olarak Nasıl Hazırlanılır?

IPv6&rsquoyı gündemine alan çoğu ekip benzer bir noktada takılıyor: “Nereden başlamalıyız ve ne kadar agresif olmalıyız?” Biz DCHost&rsquota IPv6 projelerini genellikle şu dört adımlı çerçeveyle planlıyoruz:

  1. Envanter ve durum tespiti
  2. Dual-stack (IPv4+IPv6) tasarım
  3. Güvenlik ve DNS katmanı uyarlamaları
  4. İzleme, loglama ve kademeli optimizasyon

Bu çerçevenin daha operasyonel bir versiyonunu adım adım ele aldığımız IPv6 benimseme hızlanıyor, geçiş sürecini planlama rehberini mutlaka okumanızı öneririm. Burada ise öne çıkan başlıklara odaklanalım.

Envanter: Nerede IPv4’e Bağımlısınız?

İlk aşama, “IPv6 nerede işimize yarar?” değil, “Nerede IPv4&rsquoe sıkı sıkıya bağlıyız?” sorusunu sormak. Örneğin:

  • WordPress, WooCommerce, Laravel, Node.js gibi uygulamalarınız hangi sunucularda çalışıyor?
  • Bu sunuculara gelen trafik çoğunlukla web mi, API mi, e-posta mı?
  • DNS kayıtlarınızda AAAA kayıtları var mı, yoksa sadece A kayıtları mı tanımlı?
  • Mevcut firewall ve WAF kurallarınızda IPv6 ailesi için ayrı politikalar tanımlı mı?

Bu envanteri çıkarmadan, IPv6 geçişi genellikle “birkaç AAAA kaydı açtık” seviyesinde kalıyor ve beklenen faydayı getirmiyor.

Dual-Stack Tasarım: IPv4&rsquoü Bir Anda Terk Etmek Zorunda Değilsiniz

IPv6 benimseme oranlarındaki artış, IPv4&rsquoü bir gecede devre dışı bırakacağımız anlamına gelmiyor. Pratik ve güvenli yol, uzun bir süre dual-stack çalışmak:

  • Sunucularınıza hem IPv4 hem IPv6 adresleri vermek,
  • DNS&rsquote aynı alan adı için hem A hem AAAA kayıtları tanımlamak,
  • Uygulama seviyesinde IP bağımlı sabit kodlanmış kısımları (whitelist, callback URL, ödeme entegrasyonu vb.) gözden geçirmek.

Özellikle VPS ya da dedicated sunucu kullanıyorsanız, bu aşamada VPS sunucunuzda IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberimiz size ciddi zaman kazandıracaktır. Orada hem Linux ağ ayarlarını hem de yaygın web sunucularının IPv6 yapılandırmalarını adım adım anlattık.

DNS, PTR, SPF: Küçük Görünen Ama Kritik Detaylar

IPv6&rsquoyı sunucu arayüzüne eklemek yetmiyor; DNS tarafını da aynı titizlikle ele almak gerekiyor:

  • Alan adınız için AAAA kayıtlarını doğru IPv6 adreslerine işaret edecek şekilde tanımlayın.
  • E-posta gönderimi yapıyorsanız, IPv6 adresiniz için PTR (reverse DNS) kaydını FQDN ile eşleştirin.
  • SPF kaydınızda IPv6&rsquodan göndereceğiniz IP bloklarını da ip6: biçiminde ekleyin.
  • Monitoring ve uptime kontrollerinizin IPv6 endpoint’leri de yoklamasını sağlayın.

DNS tarafını doğru kurmak, “IPv6 aktif” kutusunu işaretlemekten çok daha kritik. Aksi halde kimi istemciler IPv6&rsquoyı tercih ederken, siz o adrese düzgün yanıt veremiyor ve zaman zaman anlamsız kesintilerle uğraşıyorsunuz.

Güvenlik Duvarı ve WAF Kurallarını Paralel Tutmak

IPv6 geçiş projelerinde en sık gördüğümüz hatalardan biri, IPv4 için özenle hazırlanmış firewall kurallarının IPv6&rsquoya yansıtılmaması. Örneğin:

  • nftables&rsquota sadece ip ailesi için zincirler tanımlı, ip6 ailesi boş bırakılmış.
  • Fail2ban sadece IPv4 loglarından kural üretiyor, IPv6&rsquodan gelen denemeleri görmüyor.
  • WAF arkasındaki gerçek istemci IP&rsquosi IPv6 olduğunda, beyaz liste / kara liste mantığı şaşabiliyor.

IPv6 benimseme oranları arttıkça, saldırı trafiğinin de doğal olarak IPv6&rsquoya kayacağını hesaba katmak gerekiyor. DCHost altyapısında müşterilerin yönetim panellerini korurken sık kullandığımız nftables ile IPv6 kuralları rehberine göz atarak, kendi VPS veya dedicated sunucunuzda benzer bir yapı kurabilirsiniz.

IPv6-Only Senaryoları ve NAT64/DNS64 Köprüleri

Benimseme oranları yükseldikçe, IPv6-only altyapıların yaygınlaşması kaçınılmaz. Bugün bile bazı mobil operatörler ve kurumsal ağlar, içeride sadece IPv6 tutup, IPv4 dünyasına NAT64/DNS64 üzerinden çıkış yapıyor. Bu yaklaşım, veri merkezlerinde de giderek daha cazip hale geliyor.

Eğer siz de gelecekte maliyeti düşük, IPv6-only VPS kümeleri üzerinde uygulama barındırmayı düşünüyorsanız, IPv6-only VPS üzerinde web sitesi yayınlama rehberimizde NAT64/DNS64 köprülerini detaylı şekilde anlattık. Böylece içeride tamamen IPv6 adresleriyle sade bir dünya kurup, dışarıya hâlâ IPv4 ile de erişilebilir olabilirsiniz.

Benimseme Seviyesine Göre IPv6 Yol Haritası

Her işletmenin IPv6 olgunluk seviyesi farklı. Aynı reçeteyi herkese uygulamak gerçekçi değil. DCHost&rsquota danıştığımız projelerde kabaca üç senaryo üzerinden ilerliyoruz.

Senaryo 1: Sadece Web Sitesi Olan Küçük İşletme

Bu senaryoda genellikle tek ya da birkaç web sitesi, basit bir e-posta kullanımı ve paylaşımlı hosting ya da temel VPS söz konusu. IPv6 için önerdiğimiz adımlar:

  • Kullandığınız hosting paketinin IPv6 desteği olup olmadığını kontrol edin.
  • Varsa, cPanel/DirectAdmin üzerinden alan adınıza AAAA kaydı ekleyin.
  • Sunucu üzerindeki web sunucusunun (Apache, Nginx, LiteSpeed) IPv6 arayüzünde dinlediğini doğrulayın.
  • Basit bir ping ve tarayıcı testiyle sitenize IPv6 üzerinden erişebildiğinizden emin olun.

Bu seviyede bile, özellikle mobil kullanıcılarınız için daha sade bir bağlantı yolu sunmuş oluyorsunuz. Aynı zamanda gelecekte hosting paketinizi yükseltirken ya da paylaşımlı hosting’den VPS’e geçiş yaparken IPv6&rsquoyı baştan kültürünüze katmış oluyorsunuz.

Senaryo 2: VPS veya Dedicated Üzerinde Çalışan Uygulama

Bu noktada genellikle birden çok site, API, arka plan işçileri, belki ayrı veritabanı sunucuları devreye giriyor. IPv6 geçişi için daha sistematik bir yaklaşım gerekli:

  • DCHost üzerinden kullandığınız VPS veya dedicated sunuculara IPv6 bloklarınızı tanımlayın.
  • Her servis (web, API, admin paneli) için net bir IPv6 adresleme şeması oluşturun.
  • DNS&rsquote hem A hem AAAA kayıtlarıyla dual-stack yayına geçin.
  • Güvenlik duvarı, WAF, Fail2ban, log toplama (Loki, Promtail vb.) gibi bileşenlerin IPv6 trafiğini doğru işlediğinden emin olun.

Bu seviyede, IPv6&rsquoyı sadece “açılmış bir özellik” değil, mimarinin temel bir bileşeni olarak düşünmek kritik. Özellikle WooCommerce, Laravel, Node.js gibi iş yüklerinin kaynak ihtiyacını planlarken doğru VPS kaynaklarını seçme rehberimizdeki metodolojiyi IPv6 adres planlamasıyla birleştirmek iyi sonuç veriyor.

Senaryo 3: SaaS, Çok Kiracılı Platform veya Ajans Altyapısı

Bu kategoride genellikle onlarca, hatta yüzlerce alan adı, çok kiracılı (multi-tenant) uygulamalar ve ajansların yönettiği müşteri siteleri görüyoruz. IPv6 benimseme oranlarındaki artış bu tip yapılarda iki açıdan kritik hale geliyor:

  • Her müşteri ya da tenant için ayrı bir IPv6 bloğu ayırarak, loglama ve güvenlik politikalarını sadeleştirebiliyorsunuz.
  • IPv4 adreslerini sadece gerçekten ihtiyaç duyulan uç noktalar için kullanıp, geri kalan her şeyi IPv6&rsquoya taşıyarak maliyeti kontrol altında tutabiliyorsunuz.

Böyle yapılarda genellikle şu stratejiyi öneriyoruz:

  1. Yeni açılan müşterileri önce IPv6 destekli olarak yayına alın, IPv4&rsquoü sadece uyumluluk için ekleyin.
  2. Mevcut müşteriler için ekip ekip ilerleyen, kontrollü bir dual-stack geçiş takvimi hazırlayın.
  3. Merkezi izleme, loglama ve güvenlik kurallarını IPv6 blok hiyerarşisiyle uyumlu hale getirin.

DCHost Altyapısında IPv6 Benimsemeyi Hızlandırmak

IPv6 benimseme oranlarının artması, sadece “dünya bu yöne gidiyor” demek değil; aynı zamanda sizin somut adımlar atabileceğiniz bir pencere anlamına geliyor. DCHost olarak:

  • VPS ve dedicated sunucu hizmetlerimizde IPv6 adreslerini standart olarak sunuyor, talep eden müşterilerimize ek bloklar tahsis ediyoruz.
  • Veri merkezlerimizdeki ağ segmentlerini dual-stack mimariyle tasarlıyor, IPv6-only senaryolarına uygun NAT64/DNS64 altyapılarını hazır tutuyoruz.
  • IPv6 geçiş projelerinde müşterilerimize adres planlama, firewall politikaları, DNS tasarımı ve e-posta tarafı ayarları konusunda saha deneyimine dayalı rehberlik sağlıyoruz.

Eğer bugün elinizde bir VPS ya da dedicated sunucu varsa ve IPv6&rsquoya adım atmak istiyorsanız, önce mevcut sunucunuzda temel yapılandırmayı yapıp, ardından DNS ve güvenlik katmanını güncellemeniz genellikle yeterli oluyor. Adım adım kurulumu görmek için IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberimizi inceleyebilirsiniz.

Sonuç: IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artışı Avantaja Çevirmek

IPv6 benimseme oranları artık tartışma götürmeyecek kadar yükseldi. Bu noktadan sonra soru, “IPv6&rsquoya geçmeli miyim?” değil, “Ne kadar hızlı ve hangi sırayla geçmeliyim?” sorusu. Kısa vadede hiç IPv6 adımı atmasanız da siteniz ve uygulamalarınız çalışmaya devam edecek; ancak her geçen yıl artan IPv4 maliyetleri, NAT karmaşası ve mobil trafikteki ek çeviri katmanları sizi daha fazla sıkıştıracak.

Önerimiz şu:

  • Önümüzdeki 3-6 ay içinde en azından kritik web sitelerinizi ve API uçlarınızı dual-stack hale getirin.
  • 12-24 ay içinde yeni projeleri “önce IPv6, sonra IPv4 uyumluluğu” yaklaşımıyla tasarlamaya başlayın.
  • E-posta, loglama ve güvenlik duvarı kurallarınızı IPv6&rsquoya uyumlu hale getirerek, operasyonel sürprizleri en aza indirin.

IPv6 geçişini kendi ağınız için daha detaylı planlamak isterseniz, hem IPv6 dalgasının ağınıza ne zaman çarpacağını anlattığımız yazımıza hem de ağınızı geri kalmadan dönüştürme rehberimize göz atabilirsiniz.

Eğer elinizde somut bir proje varsa (yeni bir e-ticaret sitesi, SaaS platformu, ajans altyapısı vb.) ve “IPv6 tarafını doğru kurgulamak istiyorum” diyorsanız, DCHost ekibi olarak bu planı birlikte çıkarmaktan memnuniyet duyarız. IPv6&rsquoyı rakamlardaki bir “benimseme oranı” olmaktan çıkarıp, sizin için somut maliyet ve performans avantajına dönüştürelim.

Sıkça Sorulan Sorular

IPv6 benimseme oranları küresel ölçekte artık %40’ların üzerine çıkmış durumda; bazı ülkelerde mobil ağlarda bu oran %60-70 seviyelerini zorluyor. Bu oranlar genellikle büyük içerik sağlayıcılarının ve tarayıcı üreticilerinin paylaştığı istatistikler üzerinden, “kullanıcıların internete bağlanırken IPv6 mı, IPv4 mü tercih ettiği” temelinde ölçülüyor. Diğer tarafta, sunucu tarafındaki benimseme; DNS’te AAAA kayıtlarının varlığı, web sitelerinin ve API’lerin IPv6 ile yayınlanması ve e-posta altyapısının IPv6 desteği gibi göstergelerle değerlendiriliyor. Yani sadece kullanıcıya bakmak yetmiyor; hizmetlerin de IPv6 konuşuyor olması gerekiyor.

Kısa vadede hiçbir şey yapmasanız da siteniz ve uygulamanız IPv4 üzerinden çalışmaya devam eder; yani ertesi gün kapalı kalmazsınız. Ancak her yıl artan IPv4 adres maliyetleri, NAT karmaşası ve mobil ağlardaki çeviri katmanları performans ve operasyonel açıdan sizi daha fazla zorlamaya başlar. Özellikle yoğun kampanya dönemlerinde, mobil trafikteki ekstra gecikmeler ve ara sıra yaşanan bağlantı sorunları kullanıcı deneyimini sessizce bozar. Ayrıca yeni projeler için IP planlarken kısıtlar daha görünür hale gelir. Bu yüzden tamamen acil bir yangın gibi olmasa da, önümüzdeki 1-2 yıl içinde kademeli bir IPv6 yol haritası çıkarmak artık işin doğası gereği mantıklı bir adım.

Küçük bir işletme için IPv6 geçişini karmaşık bir proje haline getirmenize gerek yok. Önce kullandığınız hosting veya VPS hizmetinin IPv6 desteği olup olmadığını öğrenin. Varsa, en görünür alan olan web sitenizden başlayarak alan adınız için AAAA kaydı ekleyin ve sunucunuzun IPv6 arayüzünde dinlediğini doğrulayın. Ardından, basit bir testle sitenize IPv6 üzerinden erişilebildiğini kontrol edin. E-posta altyapınız da sizdeyse, IPv6 PTR ve SPF ayarlarını gözden geçirin. Son aşamada ise güvenlik duvarı kurallarınıza IPv6’yı da ekleyip, loglarınızı IPv6 adresleriyle okumaya alışın. Yani küçük, ölçülebilir adımlarla başlamak yeterli.

IPv6 ile e-posta göndermek, doğru yapılandırıldığında ekstra risk değil, uzun vadede bir esneklik sağlar; ancak kurulum hataları çok daha hızlı cezalandırılır. Özellikle PTR (reverse DNS) kaydınızın IPv6 adresinizle uyumlu olmaması, HELO adınızın DNS ile örtüşmemesi veya SPF kaydınızda IPv6 bloklarınızı tanımlamamanız, bazı sağlayıcıların postalarınızı daha agresif filtrelemesine yol açabilir. Bu yüzden IPv6’yı e-posta tarafında aktive etmeden önce, PTR, SPF, DKIM ve DMARC ayarlarınızı dikkatlice gözden geçirmeniz ve küçük hacimli kontrollü bir geçiş yapmanız önemli. Doğru kurgulandığında ise IPv6, artan IPv4 kısıtları karşısında teslim edilebilirliği korumanıza yardımcı olur.

Çoğu modern uygulama, işletim sistemi ve framework düzeyinde IPv6’yı zaten destekliyor; asıl sorun genellikle uygulama etrafındaki ekosistemde ortaya çıkıyor. Test ederken şunlara bakmalısınız: DNS’te AAAA kayıtları eklendiğinde uygulama doğru hostlara bağlanıyor mu, IP adresine sabitlenmiş whitelist/blacklist mantıkları sadece IPv4’e göre mi yazılmış, loglama ve güvenlik duvarı kuralları IPv6 adreslerini beklenen formatta gösteriyor mu? Ayrıca ödeme servisleri, kargo entegrasyonları ve üçüncü parti API’ler gibi dış sistemlerle haberleşirken IP bazlı kısıtlama kullanılıyorsa, bu listelere IPv6 adreslerinizi de eklemeyi unutmamak gerekiyor. Küçük bir staging ortamında IPv6 ile uçtan uca bir deneme yapmak, canlıya geçişten önce en sağlıklı adımdır.