Hosting

IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artış: İşletmeler İçin Gerçekçi Yol Haritası

IPv6 artık teorik bir gelecek planı değil; birçok ülkede, operatörde ve veri merkezinde günlük hayatın parçası. Küresel IPv6 benimseme oranları yüzde 40’ları aşmış durumda ve bazı ağlarda IPv6 trafiği IPv4’ü çoktan geçmiş halde. Bu tablo, ister bir e‑ticaret sitesi, ister SaaS ürünü, ister kurumsal portal yönetin, ağ mimarinizi yeniden düşünmeniz gerektiği anlamına geliyor. Peki bu dönüşümü ne kadar ciddiye almalı, hangi hızda ilerlemeli ve pratikte nereden başlamalısınız?

DCHost ekibi olarak hem kendi altyapımızda hem de müşterilerimizin ağlarında IPv6 geçişlerini sahada yönetiyoruz. Gördüğümüz en büyük sorun, teknik zorluktan çok zamanlama ve planlama hataları. “Daha vakit var” diyenler bir süre sonra IPv4 adres maliyetleriyle, “hemen her şeyi IPv6‑only yapalım” diyenler ise uyumsuz uygulamalarla duvara tosluyor. Bu yazıda, artan IPv6 benimseme oranlarını arka planıyla birlikte ele alıp, farklı ölçeklerdeki işletmeler için gerçekçi bir yol haritası çıkaracağız. Panik yapmadan ama ertelemeden, adım adım ilerleyebilmeniz için somut öneriler paylaşacağız.

İçindekiler

IPv6 Benimseme Oranlarındaki Artışın Arkasındaki Temel Nedenler

IPv4 adreslerinin tükenmesi ve artan maliyet baskısı

IPv6’ya geçişi hızlandıran en temel faktör, tahmin edebileceğiniz gibi IPv4 adreslerinin tükenmesi. Bölgesel internet kayıt kuruluşları (RIPE, ARIN vb.) uzun süredir yeni /22, /24 blokları dağıtma konusunda çok katı kotalar uyguluyor. Piyasada ikinci el IPv4 adres kiralama ve transfer ücretleri ciddi seviyelere geldi; bu da özellikle büyüyen projelerde her yeni IPv4 adresi için ekstra bütçe ayırmak anlamına geliyor.

IPv4 maliyetlerinin işletmelere etkisini daha detaylı görmek isterseniz IPv4 tükenmesi ve fiyat artışları için hazırladığımız kapsamlı yol haritasına göz atabilirsiniz. IPv6 benimseme oranlarındaki artış, tam da bu bütçe baskısını hafifletmek isteyen ağların stratejik kararı olarak ortaya çıkıyor.

Mobil, IoT ve ev internetinde varsayılan IPv6 kullanımı

Bugün birçok mobil operatör ve geniş bant sağlayıcı, abone tarafında IPv6’yı varsayılan olarak etkinleştiriyor. Kullanıcı bunu çoğu zaman fark etmiyor bile; telefonunda veya modeminde IPv6 adresiyle internete çıkıyor. Sonuç olarak, sitenizin ve uygulamalarınızın önemli bir bölümü sizi zaten IPv6 üzerinden ziyaret ediyor olabilir.

Özellikle IoT (akıllı sensörler, kameralar, cihazlar) tarafında, büyük ölçekli ağlarda milyonlarca cihaza IPv4 adresi atamak ekonomik ve teknik olarak sürdürülemez. Bu da üreticileri ve operatörleri agresif biçimde IPv6’ya yöneltiyor. Siz backend’de hâlâ IPv4’e takılı kaldığınızda, bu ekosistemle tam uyumlu çalışmak için ekstra NAT, proxy ve geçiş katmanları kurmak zorunda kalıyorsunuz.

İnternet omurgasında ve içerik sağlayıcılarda IPv6 ağırlığının artması

İnternet omurgasını taşıyan büyük operatörler ve içerik dağıtım ağları, yıllardır IPv6’yı ana öncelik haline getirmiş durumda. Birçok popüler servis, DNS üzerinden AAAA kaydı sunduğu anda kullanıcıları otomatik olarak IPv6’ya geçiriyor. Bu da “gerçek dünya trafiğinde” IPv6 oranlarının hızla yükselmesine neden oluyor.

DCHost tarafında da, veri merkezi ağlarımızı ve peering politikalarımızı IPv6 trafiğini birinci sınıf vatandaş olarak görecek şekilde tasarlıyoruz. Böylece hem IPv4 hem IPv6 için benzer gecikme süreleri, benzer peering yolları ve benzer SLA’ler sunmak mümkün oluyor.

Regülasyonlar, kamu projeleri ve üniversite ağları

Birçok ülkede kamu kurumları ve üniversite ağları IPv6 benimsemesinde öncü rol üstleniyor. Bazı kamu ihalelerinde “IPv6 desteği” doğrudan teknik şartname maddesi olarak yer alıyor. Akademik ağlar ise (özellikle Avrupa ve Asya’da) uzun süredir IPv6‑first yaklaşımıyla çalışıyor. Bu tür politikalar, kurumsal dünyayı da zorunlu olarak IPv6’ya yaklaştırıyor.

Artan IPv6 Benimseme Oranlarının İşletmelere Somut Etkileri

1. IP adresi maliyetleri ve ölçeklenebilirlik

Yeni bir ürün çıkardığınızda, fazladan bir veri merkezi açtığınızda veya yeni ülkelere açıldığınızda her seferinde IPv4 adres bulmak ve finanse etmek zorundasınız. IPv6’da ise pratikte “adres kıtlığı” diye bir kavram yok. Sağlıklı bir adres planıyla onlarca, hatta yüzlerce veri merkezi ve ofisi tek bir büyük IPv6 bloğu içinde yönetebiliyorsunuz.

DCHost’ta yeni bir VPS, dedicated sunucu veya colocation sunucusu devreye aldığınızda, dual‑stack (IPv4+IPv6) modelinde size hem IPv4 hem IPv6 adres tanımlıyoruz. Uzun vadede IPv6 tarafına daha fazla trafik kaydırabildiğinizde, IPv4 ihtiyaçlarınızı minimize ederek toplam altyapı maliyetinizi aşağı çekebiliyorsunuz.

2. Mobil ve uluslararası kullanıcı deneyimi

Mobil operatörler başta olmak üzere birçok ISS, IPv6 üzerinden daha kısa rota ve daha az NAT katmanı kullanabildiği için gecikme sürelerinde azalma sağlayabiliyor. Kullanıcı tarafında bu, özellikle mobil ağdayken sayfaların daha hızlı açılması, video ve ses akışlarında daha az takılma anlamına geliyor.

Uluslararası trafik için de benzer bir tablo geçerli. IPv6 peering bağlantıları bazı bölgelerde IPv4’e göre daha doğrudan ve temiz rotalar sunabiliyor. Örneğin Avrupa’dan Amerika’ya veya Uzak Doğu’ya uzanan trafiğinizde, IPv6 üzerinden daha düşük RTT (round‑trip time) elde etmek mümkün olabiliyor.

3. NAT karmaşıklığının azalması ve daha temiz mimariler

IPv4 dünyasında, özellikle büyüyen ağlarda NAT ve PAT katmanları adeta bir “soğan kabuğu” gibi üst üste yığılmış durumda. Her ek NAT katmanı:

  • Hata ayıklamayı zorlaştırıyor (hangi IP, hangi port, hangi anda nereye çevrildi?)
  • Uygulama loglarını yorumlamayı güçleştiriyor
  • Güvenlik duvarı kurallarını karmaşık hale getiriyor

IPv6 ile uçtan uca adresleme, birçok senaryoda NAT ihtiyacını tamamen ortadan kaldırıyor. Evet, güvenlik duvarınız yine olacak, yine stateful inspection yapacaksınız, ancak “IP çevirisi” için ekstra katmanlara gerek kalmıyor. Bu da hem mimariyi sadeleştiriyor hem de operasyonel hata riskini düşürüyor.

4. Güvenlik, izlenebilirlik ve loglama kalitesi

IPv6 ile her sunucuya, her uygulamaya ve hatta her konteynere benzersiz, küresel olarak yönlenebilir bir adres verebiliyorsunuz. Bu, doğru tasarlanmış bir güvenlik politikasıyla birleştiğinde log analizini ciddi biçimde kolaylaştırıyor. “Şu anda şu IP’den gelen trafik hangi sunucudan çıkıyor?” gibi sorulara cevap vermek için NAT tablosu kazmak zorunda kalmıyorsunuz.

Tabii ki bu, “IPv6 güvenlidir, IPv4 güvensizdir” anlamına gelmiyor. Güvenlik başlıkları tarafında daha derin bir bakış istiyorsanız HTTP güvenlik başlıkları rehberimizi ve VPS sunucu güvenliği için pratik yaklaşımlar yazımızı inceleyebilirsiniz. IPv6, doğru politikalarla birlikte daha şeffaf ve izlenebilir bir güvenlik mimarisi kurmanıza imkan tanıyor.

Ağınızı Ne Kadar Hızlı Dönüştürmelisiniz? Farklı Senaryolar

Küçük kurumsal web sitesi veya blog

Sadece kurumsal tanıtım sitesi, blog veya basit bir içerik sitesi işletiyorsanız, IPv6 geçişini “kritik acil” kategorisine koymak zorunda değilsiniz. Ancak yeni hosting veya VPS alımlarınızda mutlaka dual‑stack destekli çözümleri tercih etmelisiniz. Böylece uygulama tarafında ekstra efor harcamadan IPv6 trafiğini kabul edebilirsiniz.

Eğer zaten DCHost üzerinde bir paylaşımlı hosting veya VPS kullanıyorsanız, IPv6 desteğinizin durumunu kontrol edip gerekirse destek ekibimizden IPv6 adres ataması talep edebilirsiniz. Bu aşamada DNS tarafında AAAA kaydı eklemek genellikle ilk ve en basit adım oluyor. AAAA, CNAME, MX gibi kayıtların tamamını daha iyi anlamak için DNS kayıtları A’dan Z’ye rehberimize mutlaka göz atın.

Orta ölçekli e‑ticaret sitesi

Günlük binlerce, kampanya dönemlerinde on binlerce ziyaretçi alan bir e‑ticaret sitesinde IPv6’yı artık bir “nice to have” değil, doğrudan performans ve maliyet aracı olarak düşünmek gerekiyor. Özellikle:

  • Mobil kullanıcı oranınız yüksekse
  • Birden fazla ülkeden trafik alıyorsanız
  • CDN ve WAF gibi katmanlar kullanıyorsanız

IPv6’yı en geç 6‑12 ay içinde devreye alacak bir plan yapmanız mantıklı. Önce frontend (web sunucuları, CDN, WAF) tarafında IPv6’yı açıp, ardından backend ve iç ağlarda kademeli IPv6 yaygınlaştırmasına gidebilirsiniz.

SaaS, API ve mikroservis tabanlı mimariler

Eğer müşterilerinize API sağlayan, mikroservis mimarisi kullanan veya çoklu veri merkezine yayılan bir SaaS ürünü işletiyorsanız, IPv6 benimsemesini gündemin en üst sıralarına almanız gerekiyor. Çünkü bu tür yapılarda:

  • Her yeni servis için ayrı IPv4 adres bulmak zorlaşıyor
  • Servisler arası trafiği NAT arkasında debug etmek zorlaşıyor
  • Yeni bölgelere açıldıkça peering ve latency optimizasyonu önem kazanıyor

Burada önerimiz, en geç 12 ay içinde tüm dışa açık endpoint’lerinizi dual‑stack hale getirmeniz; iç ağlarda ise yeni servisleri mümkün olan her yerde native IPv6 ile tasarlamanız. Dışarıya dönük eski servisler IPv4 ile yaşamaya devam edebilir, ama yeni parçaları baştan IPv6‑ready kurarsanız birkaç yıl içerisinde tersine göç yapmak zorunda kalmazsınız.

Kurumsal ofis ve kampüs ağları

Çok sayıda ofis, kampüs veya şube ağı olan kurumlarda IPv6 benimsemesi biraz daha fazla planlama gerektiriyor. Burada tipik sıralama şöyle oluyor:

  1. Merkez veri merkezlerinde dual‑stack ağ kurmak
  2. SD‑WAN / MPLS omurgasında IPv6’yı destekleyecek güncellemeleri yapmak
  3. Uç ofis ve kampüs router’larını IPv6 adresleme ile yeniden planlamak
  4. İstemci cihazlarda (Windows, macOS, mobil) IPv6 konfigürasyon politikaları uygulamak

Böyle bir senaryoda, 18‑24 aylık kademeli bir geçiş planı genellikle gerçekçi oluyor. Kritik kurumsal uygulamaların IPv6 uyumluluğunu, pilot ofislerde küçük gruplarla test ederek ilerlemek burada önemli.

Teknik Yol Haritası: IPv6 Geçişinde 6 Adım

1. Envanter çıkarma ve uyumluluk analizi

IPv6 geçiş planı yapmadan önce, elinizde ne olduğunu net bir şekilde görmeniz gerekiyor:

  • Router, switch ve firewall’ların IPv6 destek durumu ve yazılım sürümleri
  • Sunucular (Linux/Windows), load balancer’lar ve proxy katmanları
  • Uygulamalar: Sabit IPv4 adresine bağlı kod parçaları, log formatları, ACL’ler
  • Üçüncü parti servisler: Ödeme sağlayıcılar, entegrasyon yaptığınız API’ler

Örneğin log analiz araçlarınız IPv6 adres formatını düzgün işlemiyorsa, geçiş sonrası raporlarınız bir anda anlamsız hale gelebilir. Benzer şekilde, güvenlik duvarınızda sadece IPv4’e göre yazılmış kurallar varsa, IPv6 trafiği istemeden de olsa daha gevşek bir politikayla içeri girebilir.

2. ISS, veri merkezi ve DCHost altyapı desteğini netleştirme

İkinci adım, bağlantı tarafının IPv6’ya hazır olduğundan emin olmak. Burada sormanız gereken sorular:

  • Şu anki internet servis sağlayıcım (ofis/fiber) native IPv6 sunuyor mu?
  • Veri merkezimdeki rack veya kiralık sunucular için IPv6 blokları tahsis ediliyor mu?
  • Mevcut BGP oturumlarım için IPv6 peering desteği var mı?

DCHost altyapısında, hem VPS hem dedicated hem de colocation hizmetlerinde IPv6 desteğini standart hale getiriyoruz. Yeni bir sunucu aldığınızda, isteğe bağlı olarak size bir IPv6 bloğu tahsis edebiliyor, BGP ile kendi ASN’inizi anons etmenize yardımcı olabiliyoruz. Böylece transit tarafındaki “IPv6 hazır mı?” sorusunu pratik biçimde çözmüş oluyorsunuz.

3. Adresleme planı ve segmentasyon

IPv6’nın en çok yanlış anlaşılan noktalarından biri, devasa adres uzayının “rastgele” dağıtılması gerektiği düşüncesi. Oysa iyi bir IPv6 adres planı, IPv4’ten bile daha düzenli, okunabilir ve yönetilebilir olabilir. Örneğin:

  • /48 bloğu şirket genel adres alanı
  • Her ofis veya veri merkezi için /56 veya /60 alt blok
  • Her VLAN veya güvenlik bölgesi için /64 alt ağ

Böyle bir yapı, loglara bakarken hangi IP’nin hangi lokasyona ve hangi VLAN’a ait olduğunu sadece adresin birkaç heksadesimal bloğuna bakarak anlamanızı sağlar. Ayrıca, gelecekte yeni ofisler veya veri merkezleri eklediğinizde, adres planını bozmadan genişleyebilirsiniz.

4. Güvenlik duvarı, ACL ve WAF politikalarını güncelleme

IPv6 geçişinde en kritik aşamalardan biri güvenlik politikalarını güncellemektir. Sık yapılan hatalar:

  • IPv6 trafiğini “deneme sürecinde” tamamen açık bırakmak
  • IPv4 için tanımlanmış kuralları birebir kopyalamayı unutmak
  • WAF, IDS/IPS gibi katmanların IPv6 desteğini test etmemek

En sağlıklı yaklaşım, önce IPv4 üzerindeki mevcut kurallarınızı mantıksal olarak gözden geçirmek, ardından bu politikayı IPv6 için yeniden tanımlamaktır. Bu sırada WAF ve bot koruma katmanlarınızı da test etmeyi unutmayın. Bu konuda pratik senaryolar görmek isterseniz, WAF ve bot koruma araçlarını birlikte kullanmayı anlattığımız yazı size iyi bir çerçeve sunacaktır.

5. Uygulama katmanı, DNS ve e‑posta altyapısı

IPv6’yı açtığınız anda, DNS tarafında AAAA kaydı eklemek en kritik adım oluyor. Web siteniz, API’niz veya alt servisleriniz için doğru AAAA kayıtlarını tanımlamalı, mümkünse HTTP/HTTPS endpoint’lerinizi dual‑stack olarak sunmalısınız. Uygulama katmanında dikkat etmeniz gerekenler:

  • Uygulamanın IP doğrulama, IP bazlı rate limit, coğrafi filtre gibi özellikleri IPv6’yı destekliyor mu?
  • Log formatlarında IPv6 için yeterli alan ve doğru regex/parsing desteği var mı?
  • Üçüncü parti servisler (ödeme, kargo, SMS vs.) IPv6’dan gelen istekleri destekliyor mu?

E‑posta tarafında da, SMTP sunucularınız için hem A hem AAAA kayıtlarının tanımlı olduğundan, PTR (reverse DNS) kayıtlarınızın IPv6 adreslerinizle uyumlu olduğundan emin olmalısınız. E‑posta ve DNS tarafını baştan sona toparlamak için SPF, DKIM, DMARC rehberimizi ve PTR kaydı hakkında hazırladığımız yazıyı inceleyebilirsiniz.

6. Test, izleme ve eğitim

IPv6’yı sadece açmak yetmez; gerçekten sorunsuz çalıştığından emin olmanız gerekir. Bunun için:

  • Hem IPv4 hem IPv6 üzerinden çalışan uptime izleme araçları kurun
  • Traceroute, ping, curl gibi araçlarla çift yığın (dual‑stack) testler yapın
  • Loglarınızı IPv4/IPv6 oranları, hata kodları ve gecikme süreleri açısından ayrı ayrı analiz edin

Ayrıca ekip içi eğitim de kritik. Ağ ekibiniz kadar, DevOps ve yazılım geliştiricilerinizin de IPv6 adres formatları, log yapıları ve güvenlik politikaları hakkında temel bilgiye sahip olması gerekiyor. Bunu sistematik hale getirmek için, RIPE NCC IPv6 eğitim girişimlerini özetlediğimiz yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

VPS ve Sunucu Tarafında IPv6: DCHost Üzerinden Örnek Senaryolar

Dual‑stack VPS: En güvenli başlangıç noktası

Pratikte en çok tercih edilen model, hem IPv4 hem IPv6 adresi olan dual‑stack VPS’lerdir. Bu modelde:

  • DNS’te hem A (IPv4) hem AAAA (IPv6) kaydı tanımlarsınız
  • IPv6 destekleyen kullanıcılar doğrudan IPv6 üzerinden gelir, diğerleri IPv4’ten erişir
  • Geriye dönük uyumluluğu bozmadan IPv6 trafiğini yavaş yavaş artırabilirsiniz

Dual‑stack VPS üzerinde örnek bir kurulum süreci görmek için, VPS sunucunuzda IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberi yazımızı adım adım takip edebilirsiniz. Orada hem Linux tarafındaki temel ağ ayarlarını hem de firewall ve test aşamalarını detaylı anlattık.

IPv6‑only VPS ve NAT64/DNS64 ile IPv4 köprüsü

Adres maliyeti baskısının çok olduğu, aynı zamanda modern istemcilerin hedeflendiği bazı projelerde, IPv6‑only VPS senaryosu gündeme gelebiliyor. Bu modelde:

  • Sunucularınız sadece IPv6 adresine sahip olur
  • IPv4 dünyasına ihtiyaç oldukça NAT64/DNS64 gibi geçiş mekanizmaları ile erişirsiniz
  • Özellikle outbound trafik (dış API çağrıları vb.) için ara katmanlar kullanırsınız

Böyle bir mimariyle çalışmak isterseniz, IPv6‑only VPS üzerinde web sitesi yayınlamak yazımızı mutlaka okuyun. Orada NAT64/DNS64 modelini, hangi senaryolarda mantıklı olduğunu ve hangi tuzaklara dikkat etmeniz gerektiğini sahadan örneklerle anlattık.

Dedicated ve colocation sunucularda IPv6

Daha büyük ölçekli projelerde dedicated veya colocation sunucular kullandığınızda, IPv6’yı BGP ile kendi ASN’iniz üzerinden anons etmek isteyebilirsiniz. Bu durumda:

  • Kendi IPv6 bloğunuzu (örneğin RIPE’den aldığınız /48 veya /32) DCHost veri merkezlerinde anons edebiliriz
  • Hem IPv4 hem IPv6 için yönlendirme politikalarınızı (pref, localpref, communities) tanımlayabilirsiniz
  • Çok bölgeli, çok sağlayıcılı bir mimarinin parçası olarak IPv6’yı tamamen entegre edebilirsiniz

Böyle bir yapıda, IPv6 sunucu konseptini daha iyi anlamak için IPv6 sunucu nedir? yazımız size temel bir çerçeve sunacaktır. Ardından, projenizin ihtiyaçlarına göre DCHost ekibiyle birlikte detaylı bir BGP ve adresleme planı çıkarabilirsiniz.

Uygulama Geliştiriciler İçin IPv6 Benimseme İpuçları

IP bağımlı iş mantığını yeniden gözden geçirin

Birçok uygulamada IP adresi, güvenlik, rate limiting, coğrafi filtreler veya lisans kontrolü gibi mekanizmaların merkezinde yer alır. IPv6’ya geçtiğinizde:

  • IP formatı uzar ve regex’leriniz kırılabilir
  • /64, /48 gibi prefix kavramlarını iş mantığınızda hesaba katmanız gerekebilir
  • “Tek IP = tek kullanıcı” varsayımınız geçerliliğini yitirebilir

Örneğin rate limiting yaparken, IPv4 tarafında /32 (tek IP) bazlı limit koyarken, IPv6 tarafında /64 veya /56 bazlı limitler daha anlamlı olabilir. Aksi halde, mobil operatörler gibi büyük ağlardan gelen kullanıcıları gereksiz yere kısıtlayabilirsiniz.

Log formatları ve analitik araçlar

Web sunucunuz, uygulama sunucunuz veya custom log formatlarınız IPv6 adresleri için yeterli alan tanımlamıyorsa, loglarınız kesilir veya bozulur. Özellikle:

  • Apache/Nginx custom log formatları
  • Uygulama içi request logging mekanizmaları
  • SIEM ve log analiz araçlarının parsers/ingestors kısmı

bu geçişte test etmeniz gereken ilk noktalardır. IPv6 ile log analizi yaparken, IP bazlı segmentasyon yerine, kullanıcı kimliği (user ID), token, session ID gibi uygulama seviyesindeki kavramlara daha fazla ağırlık vermek de iyi bir pratiktir.

Test ortamlarında IPv6’yı zorunlu hale getirin

Canlıya aldığınız her yeni özelliği, mümkünse test ve staging ortamlarında hem IPv4 hem IPv6 üzerinden deneyin. Hatta zaman zaman, sadece IPv6 üzerinden erişilebilen kapalı test ortamları kurmak, geliştirici ekibinizin reflekslerini güçlendirecektir. Böylece:

  • Hard‑coded IPv4 adresleri
  • Yanlış IP doğrulama regex’leri
  • Firewall veya WAF’ta unutulmuş boşluklar

gibi problemleri erken aşamada yakalayabilirsiniz. Bu bakış açısını genel kalite süreçlerinize entegre etmek için, zaten elinizde varsa CI/CD pipeline’larınıza IPv6 testlerini eklemek oldukça faydalı olur.

Sonuç: IPv6 Benimseme Artışını Avantaja Çevirmek

IPv6 benimseme oranlarındaki artış, çoğu işletme için ilk bakışta “ekstra iş” gibi görülebilir. Ancak biraz derinleştiğinizde, karşınıza sadece bir maliyet değil, aynı zamanda fırsatlar seti çıktığını görürsünüz: Daha düşük IP adres maliyetleri, daha sade ağ mimarileri, mobil ve uluslararası kullanıcılar için daha iyi performans, daha şeffaf loglama ve güvenlik politikaları.

Bu dönüşümü yönetirken iki uçtan da kaçınmak gerekiyor: Ne “IPv6’yı tamamen görmezden gelip son ana bırakmak” sağlıklı, ne de “her şeyi bir gecede IPv6‑only yapalım” gerçekçi. En doğrusu, ağınızın ve işinizin ölçeğine göre kademeli bir yol haritası çizmek, önce dual‑stack ile başlamak ve kritik sistemleri adım adım IPv6‑ready hale getirmek.

DCHost olarak; paylaşımlı hosting, NVMe VPS, dedicated ve colocation hizmetlerimizin tamamında IPv6’yı ciddi şekilde destekliyoruz. Yeni bir proje planlıyorsanız veya mevcut altyapınızı IPv6 dünyasına hazırlamak istiyorsanız, senaryonuzu birlikte masaya yatıralım. Mevcut sunucularınıza IPv6 eklemekten, yeni IPv6‑only deneme ortamları kurmaya kadar her adımda, hem ağ hem uygulama katmanında yanınızdayız. IPv6 dalgası kapıya dayanmadan, birlikte sağlam bir plan yapalım.

Sıkça Sorulan Sorular

IPv6 geçişinin aciliyeti, iş modelinize ve büyüme hızınıza bağlı. Sadece basit bir kurumsal web siteniz varsa, kısa vadede kritik bir baskı yaşamayabilirsiniz; ancak yeni hosting veya sunucu alırken mutlaka IPv6 destekli çözümleri seçmelisiniz. E‑ticaret, SaaS, API veya yüksek trafikli projelerdeyseniz, IPv6’yı ertelemek hem IPv4 adres maliyetlerinizi artırır hem de mobil ve uluslararası kullanıcı deneyimini olumsuz etkirebilir. Genel olarak, önümüzdeki 12–24 ay içinde en azından dual‑stack (IPv4+IPv6) yapıya geçmeyi planlamak, riskleri kontrol altında tutmak için sağlıklı bir yaklaşımdır.

Bugün için çoğu işletme için en mantıklı başlangıç noktası dual‑stack mimaridir. Hem IPv4 hem IPv6 adresi atayarak, DNS’te A ve AAAA kayıtlarını birlikte yayınlayabilir, IPv6 destekleyen kullanıcıların otomatik olarak IPv6’yı kullanmasını sağlayabilirsiniz. Eski uygulamalarınız ve IPv4’e bağımlı entegrasyonlarınız çalışmaya devam ederken, yeni servislerinizi yavaş yavaş IPv6‑first yaklaşımıyla tasarlayabilirsiniz. IPv6‑only senaryolar ise genellikle IPv4 maliyet baskısının çok yüksek olduğu, modern istemci kitlesine odaklanan veya laboratuvar/test ortamları için uygundur ve çoğu zaman NAT64/DNS64 gibi ek katmanlar gerektirir.

Küçük işletmeler için IPv6’ya geçiş maliyeti çoğu zaman düşündüğünüzden daha düşüktür. Eğer zaten modern bir hosting veya VPS hizmeti kullanıyorsanız, sağlayıcınız IPv6’yı ekstra ücret olmadan sunuyor olabilir; DCHost tarafında pek çok planda IPv6 desteğini standart hale getiriyoruz. Asıl maliyet genellikle altyapıdan çok, DNS ayarlarını güncelleme, güvenlik duvarı kurallarını uyarlama ve temel testleri yapma tarafında birkaç saatlik iş gücü olarak karşınıza çıkar. Mevcut kod tabanınızda sabit IPv4’e bağlı özel durumlar yoksa, küçük işletmeler için bu geçiş genellikle tek seferlik, yönetilebilir bir efor seviyesindedir.

Öncelikle test veya staging ortamınızı dual‑stack hale getirerek başlayın ve DNS’te AAAA kaydı tanımlayın. Ardından uygulamanıza sadece IPv6 üzerinden erişen istemcilerle (örneğin IPv6 destekli bir mobil bağlantı veya IPv6‑enabled bir VPS üzerinden) fonksiyonel testler yapın. Loglarınızda IPv6 adreslerinin tam ve doğru göründüğünü, güvenlik duvarı ve WAF kurallarınızın IPv6 trafiğini beklediğiniz şekilde işlediğini kontrol edin. IP tabanlı doğrulama, rate limiting veya coğrafi filtre gibi özellikleriniz varsa, bu modüllerin IPv6 adres formatını doğru işlediğinden emin olun. Sorunsuz bir test süreci, canlıya geçişte karşılaşacağınız sürprizleri büyük ölçüde azaltır.