Hosting

IPv6 Benimseme Hızı Artıyor: Ağınızı Geri Kalmadan Nasıl Hazırlarsınız?

IPv6 Benimseme Hızı Neden Bir Anda Hızlanıyor?

Son birkaç yılda network planlama toplantılarına girdiğimizde neredeyse her masada aynı soru dönüyor: “IPv4 adres maliyetleri bu kadar artmışken, IPv6 tarafında biz neredeyiz?” Eskiden daha teorik konuşulan IPv6 artık tamamen operasyonel bir gündem. Erişilebilir IPv4 bloğu bulmak zorlaştı, fiyatlar tırmanıyor, mobil operatörler ve büyük içerik platformları agresif şekilde IPv6’ya yükleniyor. Sonuç: IPv6 trafiğinin global payı artık istatistik tablolarında değil, doğrudan izleme panellerinizde görünür hale geliyor.

DCHost tarafında da hem veri merkezi ağlarımızda hem de VPS/dedicated platformlarımızda IPv6 kullanımının ay ay arttığını net biçimde görüyoruz. Sadece yeni açılan sunucularda değil, yıllardır çalışan sistemlerde bile “hadi şu IPv6’yı devreye alalım” talebi çok daha sık gelmeye başladı. Bu yazıda IPv6 benimseme hızındaki bu ivmeyi teknik, operasyonel ve maliyet boyutlarıyla ele alacağız; kendi ağınızı 6–12 ay içinde gerçekçi şekilde nasıl dönüştürebileceğinizi adım adım konuşacağız.

Eğer IPv4 piyasasındaki gelişmelere göz atmadıysanız, önce IPv4 adres fiyatları ve bütçenizi nasıl koruyacağınız hakkındaki rehbere bakmanız, resmin finansal tarafını netleştirmenize yardımcı olacaktır.

Küresel IPv6 Benimseme Tablosu: Rakamlar Ne Diyor?

IPv6 artık “geleceğin protokolü” değil, sahada ciddi trafik taşıyan, olgunlaşmış bir teknoloji. Çeşitli ölçüm platformlarının verilerine baktığımızda dünya genelinde kullanıcı bazlı IPv6 benimsemesinin %40’ların üzerine çıktığını görüyoruz. Bazı ülkelerde bu oran %60–70 bandına taşınmış durumda, bazı bölgelerde ise hâlâ %10 seviyelerinde. Bu dengesizlik sizi yanıltmasın; trendin yönü her yerde aynı: yukarı.

Benimsemenin hızlanmasında birkaç ana etken öne çıkıyor:

  • Mobil operatörler: Mobil ağlarda adres kıtlığı ve NAT maliyetleri daha hızlı baskı oluşturdu. Birçok operatör IPv6-only veya IPv6 ağırlıklı çıkış mimarilerine geçti.
  • Büyük içerik platformları: Trafiğin çok büyük bölümünü üreten servislerin IPv6’yı agresif şekilde açması, son kullanıcı tarafındaki benimsemeyi doğal olarak yukarı çekti.
  • IPv4 fiyat baskısı: IPv4 bloklarının satın alma ve kiralama maliyeti yükseldikçe, kurum içi iş planlarında IPv6 geçişi “nice to have” olmaktan çıktı, tasarruf kalemi haline geldi.
  • Standartlaşma ve dokümantasyon: Artık neredeyse tüm modern işletim sistemleri, router’lar, firewall’lar ve load balancer’lar IPv6 tarafında olgun, dokümante ve test edilmiş durumda.

Bizim sahada gördüğümüz tablo da bu trendi doğruluyor. DCHost ağında dual-stack (IPv4+IPv6) çalışan VPS ve dedicated sunucu oranı her çeyrekte düzenli artıyor. Özellikle yeni projelerde, en baştan IPv6 adres planlaması yapan müşterilerin oranı ciddi şekilde yükseldi.

IPv6 tarafındaki bu hareketliliğin, IPv4 dünyasındaki baskıyla nasıl birleştiğini daha geniş çerçevede görmek isterseniz, IPv4 adres fiyatlarının rekor seviyelere ulaştığı dönemin arka planını anlattığımız yazıya da mutlaka göz atın.

IPv6 Benimseme Hızının İşletmelere Somut Etkileri

IPv6 konuşurken tartışma genelde “adres alanı daha geniş” cümlesinde tıkanıp kalıyor. Oysa benimseme hızının artması, işletmeler için çok daha somut sonuçlar doğuruyor: maliyet, performans, güvenlik ve operasyonel karmaşıklık doğrudan etkileniyor.

1. Maliyet: IPv4 Adresine Bağımlılık Azaldıkça Fatura Hafifler

IPv4 kıtlığının faturasını en çok hissedenler, hızlı büyüyen SaaS projeleri, e-ticaret siteleri ve çoklu lokasyonlu kurumsal ağlar. Yeni şube, yeni veri merkezi ya da yeni ürün çıktıkça her seferinde ekstra IPv4 adres planlamak artık her zaman mümkün değil, çoğu zaman da ekonomik değil.

IPv6 benimsemesi arttıkça, aşağıdaki maliyet kalemlerinde iyileşme görüyoruz:

  • IPv4 kiralama/satın alma maliyeti: Yeni projeleri kademeli olarak IPv6 ağırlıklı tasarladığınızda, ihtiyaç duyduğunuz IPv4 sayısını anlamlı ölçüde azaltabiliyorsunuz.
  • NAT cihaz ve lisans maliyeti: Yoğun NAT çevirisi yapan firewall ve router’larda CPU yükü, lisans kademeleri ve karmaşık kural setleri azalıyor.
  • Operasyonel insan kaynağı: Karmaşık NAT senaryoları yerine daha sade IPv6 adresleme ile troubleshooting ve değişiklik süreleri kısalıyor.

IPv4 maliyetleri ve IPv6 stratejisini birlikte düşünmek için hazırladığımız IPv4 tükenmesi ve ağı geleceğe hazırlama rehberi, bütçe planlarken elinizin altında bulunması gereken kaynaklardan biri.

2. Performans: Daha Az NAT, Daha Net Yönlendirme

IPv6 benimseme oranı yükseldikçe, “uçtan uca” bağlantı kurabildiğiniz senaryoların sayısı da artıyor. Özellikle şu iki noktada fark hissedilir hale geliyor:

  • Daha az NAT katmanı: Çift veya üçlü NAT (CGNAT + kurumsal NAT + lokal NAT) yapan kullanıcılarınız, IPv6 ile doğrudan adreslenebilir hale geldiğinde, gecikme (latency) ve bağlantı kararlılığı tarafında gözle görülür bir iyileşme elde edilebiliyor.
  • Yol seçimi (routing) optimizasyonu: Bazı operatörler IPv6 omurgasında IPv4’e göre daha kısa ve temiz rotalar sunuyor. Bu da özellikle mobil kullanıcı trafiğinde hissedilir bir akıcılık sağlayabiliyor.

Bu farkı, HTTP/2 ve HTTP/3 gibi modern protokollerle birleştirdiğinizde, kullanıcı deneyiminde “tarayıcı daha çabuk yanıt veriyor” hissi oluşuyor. HTTP protokollerinin performansa etkisini merak ediyorsanız, HTTP/2 ve HTTP/3 desteğinin SEO ve Core Web Vitals’a etkisi üzerine hazırladığımız rehbere mutlaka bakın.

3. Güvenlik ve Gözlemlenebilirlik: NAT Duvarının Arkasından Çıkmak

IPv4 NAT dünyasında, özellikle büyük kurumsal ağlarda “hangi IP gerçekten hangi kullanıcıya ait?” sorusu çoğu zaman karmaşık log korelasyonları gerektiriyor. IPv6 ile birlikte:

  • Daha net kaynak IP eşlemesi yapabiliyor, olay incelemesini hızlandırabiliyorsunuz.
  • Uygulama firewall’ı (WAF), rate limiting ve DDoS koruma politikalarını daha detaylı ve anlamlı şekilde tanımlayabiliyorsunuz.
  • Merkezi loglama ve izleme sistemlerinde anonimleştirme / maskeleme politikalarını daha sağlıklı tasarlayabiliyorsunuz.

Tabii IPv6’nın adres alanının genişliği, yanlış kurgulanmış güvenlik duvarı kurallarıyla birleştiğinde risk de üretebilir. Bu yüzden IPv6’ya geçerken firewall mimarinizi baştan gözden geçirmek kritik. Eğer genel olarak VPS güvenlik sertleştirme pratikleriyle henüz tanışmadıysanız, VPS sunucu güvenliği kontrol listemiz iyi bir başlangıç olacaktır.

IPv6 Benimseme Hızına Ayak Uydurmak İçin Mimariler

Elinizde sıfırdan başlayacağınız tertemiz bir proje yoksa, “tamamen IPv6’ya geçelim” demek gerçekçi değil. Çoğu şirket için mantıklı yol, geçiş sürecini dual-stack ve hibrit mimariler üzerinden yönetmek. IPv6 benimsemesi hızlanırken, en çok kullanılan üç yaklaşımı sahadaki örneklerle özetleyelim.

1. Dual-Stack: Çoğu Kurum İçin En Sağlıklı Geçiş Yolu

Dual-stack, yani aynı sunucu ve servislerin hem IPv4 hem IPv6 adresiyle yayın yapması, bugün en yaygın ve pratik yöntem. DNS tarafında A ve AAAA kayıtlarını birlikte tanımlıyorsunuz, istemci hangisini destekliyorsa ona bağlanıyor.

Avantajları:

  • Geri uyumluluk: IPv4-only ağlardan gelen kullanıcıları kaybetmiyorsunuz.
  • Aşamalı geçiş: Trafiğin hangi oranının IPv6’dan geldiğini takip ederek, riskleri kontrollü yönetebiliyorsunuz.
  • Kolay rollback: Sorun yaşadığınızda sadece AAAA kaydını geçici olarak devre dışı bırakıp hızla geri dönebiliyorsunuz.

Dezavantajı, ağınızdaki hemen her bileşenin IPv6’yı doğru konuşabildiğinden emin olma zorunluluğu. Bu adımları daha detaylı görmek isterseniz, IPv6-only hosting mi dual-stack mi? rehberimizde web sitesi, e-posta ve SEO tarafındaki etkileri kapsamlı şekilde ele aldık.

2. IPv6-Only Edge + NAT64/DNS64: IPv4 Tarafını Ağın Kenarına İtmek

Özellikle mobil operatörler ve çok büyük tüketici ağları, çekirdeklerini IPv6-only tutup, IPv4 dünyasıyla NAT64/DNS64 üzerinden konuşmayı tercih ediyor. Bu modelde istemcileriniz IPv6 adres kullanıyor, yalnızca IPv4 destekleyen sunuculara erişirken ağın kenarında çeviri yapılıyor.

Bu yaklaşım veri merkezi ve hosting tarafında da gittikçe daha fazla konuşulur oldu. Örneğin, IPv6-only VPS üzerinde web sitesi yayınlayıp, IPv4-only kullanıcıları NAT64 üzerinden içeri almak mümkün. Bu mimariyi merak ediyorsanız, pratik bir saha rehberi olarak hazırladığımız IPv6-only VPS üzerinde NAT64/DNS64 ile IPv4’e köprü kurma yazısını inceleyin.

3. İç Ağda IPv6, Dışarıda Dual-Stack: Adım Adım Dönüşüm

Kurumsal ağlarda sık gördüğümüz bir diğer model ise iç segmentlerde IPv6’yı etkinleştirip, internet çıkışını dual-stack bırakmak. Böylece:

  • İç servisler arasında IPv6’nın sağladığı adres bolluğu ve sade yönlendirmeden yararlanırsınız.
  • İnternete açık servislerinizi ise hem IPv4 hem IPv6 ile yayınlayarak uyumluluk riskini minimize edersiniz.

Bu senaryo, özellikle çok sayıda iç uygulaması ve mikroservisi olan şirketler için mantıklı. İç ağda private IPv4 adres alanlarını parça parça büyütmek yerine, IPv6 ile daha temiz bir adresleme katmanı kurmanız mümkün.

DCHost Altyapısında IPv6: Sahada Neleri Hazırladık?

IPv6 benimseme hızının arttığını yalnızca global raporlardan değil, doğrudan kendi müşterilerimizin projelerinden görüyoruz. Bu yüzden DCHost olarak ağ mimarimizi ve ürünlerimizi yıllardır IPv6-first bakış açısıyla geliştiriyoruz.

Bugün geldiğimiz noktada:

  • Tüm VPS ve dedicated sunucu platformlarımızda müşterilerimize IPv4’e ek olarak IPv6 blokları tahsis ediyoruz.
  • Colocation müşterilerimiz için, kendi router’larıyla BGP konuşabildikleri IPv6 prefix anonsu desteği sağlıyoruz.
  • Edge tarafında IPv6 destekli HTTP/2 ve HTTP/3 terminasyonu, modern TLS ayarları ve güncel güvenlik başlıklarıyla (HSTS, CSP vb.) uyumlu bir yapı sunuyoruz.
  • IPv6 dağıtımı ve yönetimi konusunda saha dokümantasyonunu sürekli güncel tutuyor, özellikle VPS sunucunuzda IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberi gibi adım adım uygulamalı içerikler üretiyoruz.

Yani IPv6 tarafında adım atmak istediğinizde, “acaba altyapım destekliyor mu?” sorusuna takılmadan doğrudan adres planı, firewall kuralları ve uygulama uyumluluğu gibi asıl konulara odaklanabiliyorsunuz.

Operasyonel Perspektif: IPv6 Benimsemeyi 6–12 Ayda Nasıl Gerçekleştirirsiniz?

“IPv6’ya mutlaka geçmeliyiz” cümlesi tek başına hiçbir sorunu çözmüyor. Bunu somut bir yol haritasına dönüştürmediğiniz sürece, konu toplantı notlarında kalmaya mahkûm. Biz DCHost tarafında müşterilerle yaptığımız planlama seanslarında genelde aşağıdaki 6–12 aylık çerçeveyi kullanıyoruz.

1. Envanter Çalışması: Ağınız Gerçekte Ne Kadar Karmaşık?

İlk adımda tüm bileşenleri yalın bir listede görmek gerekiyor:

  • Router, switch, firewall, load balancer cihazları (fiziksel ve sanal)
  • Sunucu işletim sistemleri (Linux dağıtımları, Windows Server vb.)
  • Kontrol panelleri (cPanel, Plesk, DirectAdmin vb.) ve DNS altyapınız
  • Uygulama tipleri: web siteleri, API’ler, e-posta altyapısı, VPN, VoIP vb.

Bu envanter üzerinde her bileşenin IPv6 desteği, firmware/sürüm durumu ve olası yükseltme ihtiyacı notlanmalı. Çoğu zaman “desteklemiyor sandığınız” bileşenlerin aslında güncel bir firmware ile IPv6’yı gayet stabil çalıştırabildiğini görüyorsunuz.

2. DNS ve Adres Planı: Karmaya Dönmeden Tasarlamak

IPv6 adres alanı çok büyük olduğu için, kontrolü kaybetmek de bir o kadar kolay. Günün sonunda okunabilir, anlamlı ve genişleyebilir bir planınız olması gerekiyor. Önerdiğimiz yaklaşım:

  • Önce bölge/şehir bazında süpernet’leri tanımlayın.
  • Her bölge içinde servis tipine göre (web, db, cache, vpn…) alt bloklar oluşturun.
  • Sunucu seviyesinde ise mümkün olduğunca otomasyona yaslanın (cloud-init, Ansible, Terraform vb.).

DNS tarafında da hangi domain’in hangi zaman diliminde AAAA kaydı alacağına dair bir faz planı çıkarmanız kritik. Özellikle e-posta ve üçüncü parti entegrasyonların olduğu domain’lerde daha muhafazakâr ilerlemek gerekebilir. Bu noktada, DNS kayıtlarının A’dan Z’ye anlatıldığı rehber, AAAA kayıtlarının diğerleriyle ilişkisini netleştirmenize yardımcı olacaktır.

3. Güvenlik Duvarı ve İzleme: IPv6’yı Açarken Kapıyı Açık Bırakmamak

En sık gördüğümüz hatalardan biri, IPv6 trafiğini “nasıl olsa kullanmıyoruz” diye yıllarca göz ardı edip, bir gün bir firmware güncellemesiyle istemeden açmak. Sonra da firewall loglarında beklenmedik trafiği görünce panik başlıyor.

Sağlıklı bir geçiş için:

  • IPv6 için ayrı ve açık firewall kuralları tanımlayın; IPv4 kurallarını aynen kopyalamak yerine yeniden düşünün.
  • IPv6 trafiğini de toplayabilen bir merkezi loglama ve izleme çözümü kurun (Loki, ELK, Prometheus + node_exporter vb.).
  • Düzenli port taraması yaparak IPv6 üzerinden beklenmeyen açıklarınız olup olmadığını kontrol edin.

4. Pilot Proje: En Az Riskli Yerden Başlamak

Tüm ağı bir gecede dönüştürmek yerine, iyi seçilmiş bir pilot proje ile başlayın. Örneğin:

  • Daha çok teknik kullanıcıya hitap eden bir blog veya içerik sitesi
  • İç kullanımda olan bir dashboard veya yönetim paneli
  • Sık ziyaret edilen ama iş kritikliği düşük bir kampanya landing page’i

Pilot projede AAAA kayıtlarını açıp, izleme panellerinizde IPv6 trafiğinin davranışını takip edin. Hata oranları, gecikme süreleri, loglamadaki farklar ve beklenmedik firewall hit’leri not alın. Bu deneyim, daha büyük yaygınlaştırma adımlarında altın değerinde olacaktır.

5. Yaygınlaştırma Dalgalı Geçişi: Domain ve Servis Bazlı Fazlar

Pilot başarılı olduktan sonra sırada kontrollü yaygınlaştırma var. Genelde şu sırayı öneriyoruz:

  1. Statik içerik ağırlıklı siteler (kurumsal web, blog, dokümantasyon vb.)
  2. API’ler ve arka plan servisleri (uygulamaların konuştuğu endpoint’ler)
  3. Transaksiyonel sistemler (e-ticaret, ödeme altyapısı vb.)

Her faz sonrası hata oranları, performans metrikleri ve kullanıcı geri bildirimlerini gözden geçirerek bir sonraki faza geçin. Böylece IPv6 benimseme hızına uyum sağlarken, iş sürekliliğini de riske atmamış olursunuz.

IPv6 Benimsemeyi Erteleyen Riskler: Bugün Harekete Geçmezseniz Ne Olur?

IPv6 benimseme hızı artarken, hiçbir şey yapmadan beklemek aslında pasif bir risk biriktirme yöntemi. Bugün masaya gelmeyen sorunlar, yarın bir anda “acil” başlığıyla gündeme düşebilir.

Belirgin riskleri özetleyelim:

  • IPv4 maliyeti, büyüme hızınızı sınırlar: Yeni ürün, yeni lokasyon veya yeni müşteri grubuna açılmak istediğinizde IPv4 adres bulmak ya da bütçesini onaylatmak ciddi bir engel haline gelebilir.
  • Uyumluluk baskısı artar: Daha fazla kurum ve servis “IPv6 destekli olmayana entegrasyon yok” noktasına geldiğinde, entegrasyon projeleriniz zorlaşabilir.
  • Güvenlik ve gözlemlenebilirlik zayıflar: Trafiğin önemli bir kısmı IPv6 üzerinden akarken, sizin ağınız bunu görmezden geliyorsa, log ve analiz tarafında ciddi kör noktalar oluşabilir.

IPv6 benimseme oranlarındaki artışı ve ağınızı ne kadar hızlı dönüştürmeniz gerektiğini stratejik açıdan ele aldığımız ayrıntılı yol haritası yazısı, özellikle yönetim ekibiyle yapılacak toplantılarda kullanabileceğiniz güzel bir özet sunuyor.

Sonuç: IPv6 Dalga Değil, Artık Standart – Sırada Sizin Ağınız Var

Bugün IPv6 benimseme hızının yükselişini izlerken, aslında şunu kabul etmemiz gerekiyor: Bu artık bir “erken benimseyenler” konusu değil, standartlaşma süreci. Mobil operatörlerden büyük içerik platformlarına, kurumsal ağlardan küçük işletmelere kadar herkesin dengesini değiştiren bir dönüşümden bahsediyoruz.

IPv6’ya geçişi yıllarca ertelediyseniz, suçluluk duymanıza gerek yok; IPv4 hâlâ uzun süre hayatımızda olacak. Ama önümüzdeki 3–5 yıl içinde sürdürülebilir olmak istiyorsak, en azından dual-stack bir dünyada sorunsuz çalışabilmemiz şart. Bunun için:

  • Önce envanterinizi çıkarın ve ekip içi farkındalığı artırın.
  • DNS ve adres planınızı kâğıt üstünde netleştirin.
  • Firewall ve izleme altyapınızı IPv6’yı görecek şekilde güncelleyin.
  • Küçük ama anlamlı bir pilot projeyle yola çıkın, sonra dalga dalga yaygınlaştırın.

DCHost olarak hem IPv6 destekli VPS, dedicated ve colocation altyapımızla hem de saha deneyimimizle bu yolculukta yanınızdayız. Mevcut ağınızın fotoğrafını birlikte çekmek, sizin için gerçekçi bir 6–12 aylık IPv6 benimseme planı çıkarmak isterseniz, ekibimizle iletişime geçmeniz yeterli. IPv6 dalgası çoktan yükseldi; şimdi ağınızı bu dalganın üstünde, dengeli ve güvenle yüzebilecek hale getirme zamanı.

Sıkça Sorulan Sorular

Zamanlamayı belirlerken iki şeye bakmak gerekiyor: IPv4 maliyet baskınız ve büyüme planlarınız. Eğer yeni IP ihtiyacınız düşük, ağınızda ciddi bir büyüme öngörmüyorsanız, IPv6’yı bir-iki yıl daha tamamen erteleyebilirsiniz; ancak en azından cihaz ve yazılım yatırımlarınızı mutlaka IPv6 uyumlu seçmelisiniz. Buna karşılık hızlı büyüyen bir SaaS, e-ticaret veya çok şubeli şirket yapınız varsa, en geç 6–12 ay içinde dual-stack mimariye geçmek oldukça kritik. Böylece hem IPv4 adres maliyetini kontrol altında tutabilir hem de ileride çıkacak zorunlu entegrasyon ve uyumluluk taleplerine hazırlıklı olursunuz.

Sahada en sık gördüğümüz sorunlar üç başlıkta toplanıyor: Birincisi, eski firewall ve router’ların eksik ya da buggy IPv6 desteği; bu nedenle geçiş öncesi firmware güncellemeleri ve testler şart. İkincisi, uygulama katmanında (özellikle legacy PHP/.NET uygulamaları ve bazı kütüphaneler) IPv6 literal adresleriyle veya DNS çözümüyle ilgili beklenmeyen hatalar çıkabiliyor. Üçüncüsü, izleme ve loglama tarafı çoğu zaman sadece IPv4 için kurgulanmış oluyor; IPv6 trafiği ya hiç toplanmıyor ya da yanlış parse ediliyor. Bu yüzden geçişi mutlaka küçük bir pilotla başlatmak, log ve metrikleri dikkatle incelemek en sağlıklı yol.

Doğru kurgulandığında hayır, aksine orta-uzun vadede avantaj sağlayabilirsiniz. Web tarafında AAAA kaydı ekleyip dual-stack çalışmak, arama motorlarının sitenize IPv6 üzerinden de erişebilmesini sağlar; önemli olan, IPv6 üzerinden gelen isteklere de IPv4 ile aynı performans ve doğrulukta yanıt verebilmeniz. E-posta tarafında ise SPF, DKIM, DMARC ve PTR kayıtlarının IPv6 adreslerinizle uyumlu şekilde tanımlanması kritik. Eksik ya da hatalı yapılandırma, spam skoru açısından sorun doğurabilir. Bu yüzden e-posta altyapısında IPv6’ya geçişi, web tarafına göre daha temkinli ve iyi test edilmiş bir planla yapmak en doğrusudur.

Küçük işletmeler için en pratik başlangıç, barındırdıkları web sitelerini ve DNS kayıtlarını dual-stack hale getirmek. Kullandığınız hosting veya VPS sağlayıcınızdan IPv6 desteğini ve size atanmış blokları öğrenin, ardından DNS panelinizde ilgili domain’lere AAAA kayıtlarını ekleyin. Sonraki adımda, ofis içi ağınızda modem/router üzerinde IPv6’yı etkinleştirip, temel firewall kurallarını ayarlayın. İş kritik e-posta ve ERP gibi sistemleri şimdilik IPv4 üzerinde bırakıp, önce web ve içerik siteleriyle deneyim kazanmak daha güvenli bir yaklaşım olacaktır. Zaman içinde ağınız ve ekipleriniz bu yeni yapıya alıştıkça, diğer servisleri de kademeli olarak IPv6’ya taşıyabilirsiniz.