Hosting

IPv4 Adres Fiyatları Rekor Seviyelere Ulaştı

IPv4 Adres Fiyatları Neden Rekor Seviyelere Ulaştı?

Son birkaç yılda sunucu ve barındırma maliyetlerini kalem kalem incelediğinizde, eskiden faturada neredeyse görünmeyen küçük bir satırın bugün ciddi bir gider kalemine dönüştüğünü fark ediyorsunuz: IPv4 adres maliyeti. DCHost ekibi olarak hem kendi altyapı planlamamızda hem de müşterilerimizle yaptığımız kapasite ve maliyet analizlerinde, IPv4 adres fiyatlarının adım adım değil, sıçrayarak arttığını net biçimde görüyoruz.

Bu yazıda, bu artışın arka planını, IPv4 piyasasında neler olup bittiğini, işletmelerin ve geliştiricilerin bütçesine etkilerini ve en önemlisi de bu tabloya rağmen nasıl akıllı bir IP stratejisi kurulabileceğini detaylı şekilde konuşacağız. IPv4 adres kıtlığını sadece bir maliyet artışı olarak değil, aynı zamanda IPv6 geçişini ve ağ mimarinizi modernleştirmek için bir fırsat penceresi olarak da ele alacağız.

Eğer siz de “Her yeni VPS veya dedicated sunucuya IP ekledikçe fatura neden bu kadar şişiyor?” diye düşünüyorsanız, ya da elinizde sınırlı sayıda IPv4 ile onlarca, hatta yüzlerce projeyi servis etmek zorundaysanız, bu rehberde sahada uyguladığımız, gerçekten işe yarayan yaklaşımları bulacaksınız.

IPv4 Piyasasının Temelleri: Neden Bu Kadar Pahalı Oldu?

Arzın Fiziksel Sınırı: 4,3 Milyar Adresin Hikâyesi

IPv4, 32 bitlik bir adres alanına sahip. Yani teoride yaklaşık 4,3 milyar benzersiz IP adresi var. IPv4 tasarlanırken bu sayı “sonsuz” gibi görünüyordu, ancak bugün internet bağlantılı cihaz sayısı; sunucular, IoT cihazları, mobil telefonlar, ev router’ları, kameralar, sensörler derken bu rakamın çok üzerine çıkmış durumda.

Adreslerin bir kısmı özel ağlar (NAT için kullanılan 10.0.0.0/8, 192.168.0.0/16 gibi bloklar) ve özel amaçlar için ayrıldığı için, gerçek anlamda global yönlendirilebilen IPv4 adres havuzu çok daha sınırlı. Bölgesel İnternet Kayıtları (RIR’ler) – RIPE, ARIN vb. – bugün artık yeni büyük bloklar dağıtmıyor; çeşitli kısıtlı ve geri dönüş programları dışında “yeni” IPv4 üretmenin yolu yok. Arz sabit, talep ise her yıl artıyor; sonuç, klasik bir arz-talep dengesizliği: fiyatlar yukarı gidiyor.

IPv4 adres fiyatlarının yükselişinin ardındaki dinamikleri daha derinlikli okumak isterseniz, blogumuzdaki IPv4 neden bu kadar pahalı oldu ve tükenişin hikâyesi başlıklı yazımızda tarihsel süreci daha teknik bir bakışla anlattık.

İkincil Pazar ve Blok Ticareti

Yeni IPv4 dağıtılmadığı için doğal olarak “ikincil pazar” ortaya çıktı. Yani IPv4 adres bloklarına daha önce sahip olan kurumlar, kullanmadıkları blokları başka işletmelere devrederek gelir elde ediyor. Bu süreç; hukuki, teknik (ROA/ROA güncellemeleri, RPKI, WHOIS değişiklikleri) ve operasyonel maliyetler içeriyor. Tüm bu masraflar da bir şekilde kiralama ve tahsis fiyatlarına yansıyor.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Adresler fiziksel bir varlık değil, ancak hukuken ve teknik ekosistem içinde fiilen bir “varlık sınıfı” gibi işlem görüyor. Dolayısıyla, talep yüksek kaldığı sürece bu varlık sınıfının değeri artmaya devam ediyor.

Veri Merkezi, Bulut ve AI Patlamasının Etkisi

Son yıllarda veri merkezleri ve bulut altyapılarına olan talep, özellikle video streaming, oyun, SaaS ve yapay zeka (AI) iş yükleri nedeniyle patlama yaşadı. Her yeni veri merkezi, her yeni edge lokasyonu, her yeni CDN PoP’u aslında daha fazla yönlendirilebilir IPv4 adres ihtiyacı anlamına geliyor.

DCHost olarak farklı yazılarımızda veri merkezi büyümesi ve yapay zeka talebinin altyapıya etkilerini ele aldık. Örneğin, veri merkezi genişlemeleri ve AI talebi başlıklı rehberde, bu büyümenin ağ tarafında nasıl baskı yarattığını detaylandırıyoruz. Bu talep, IPv4 fiyatlarının rekor seviyelere taşınmasında doğrudan etkili.

Fiyat Artışlarının Hosting ve İşletme Bütçesine Etkisi

VPS, Dedicated ve Colocation’da IP Satırı Neden Şişiyor?

Eskiden tipik bir VPS paketinde “1 adet ücretsiz IPv4” cümlesi kimsenin ilgisini çekmezdi. Bugün ise aynı satır, maliyet hesabında belirleyici hale geldi. DCHost tarafında da şunu açıkça görüyoruz: Sunucu donanımı, depolama (özellikle NVMe) ve enerji maliyetleri artsa bile, IPv4 adres maliyeti kimi senaryolarda bunları yakalıyor, hatta geçebiliyor.

Özellikle şu durumlarda bütçe baskısı daha net hissediliyor:

  • Her müşteri için ayrı dedicated IPv4 isteyen ajanslar ve SaaS sağlayıcıları
  • Çok sayıda IP gerektiren e-posta altyapıları (IP havuzları, IP ısıtma vb.)
  • Her test ortamı ve her mikroservis için ayrı IP tahsis eden yapılar
  • Eski alışkanlıkla “her domain’e bir IP” veren klasik hosting yaklaşımları

Bu kalıplar, IPv4 ucuzken çok sorun çıkarmıyordu; bugün ise proje başına IP planlaması yapılmadığında toplam fatura tahminlerin çok üzerine çıkabiliyor.

Çoklu IP Kullanan Projelerde Risk ve Gereksiz Harcama

Örneğin; büyüyen bir e-ticaret altyapınız olduğunu düşünelim. Canlı ortam, staging, test ortamları; her birinin hem web hem de API için ayrı IP’leri var. Üstüne bir de e-posta için birkaç IP, ayrı bir raporlama servisi için ekstra IP derken toplam IP sayısı onlarca adede çıkabiliyor. Bu yapı yeniden tasarlandığında, reverse proxy ve sanal host’lar ile aslında aynı iş yükleri çok daha az IPv4 ile taşınabilir hale geliyor.

Benzer şekilde, çok kiracılı SaaS projelerinde de her kiracı için ayrı IP vermek, artık sürdürülebilir değil. SNI (Server Name Indication) destekli TLS terminasyonu ile tek IP üzerinde yüzlerce domain’i güvenli şekilde sunmak mümkün. Fiyatlar bu kadar yükselmişken, eski “her domain’e ayrı IP” konforu yerini daha akıllı, paylaşımlı mimarilere bırakmak zorunda.

IPv4 Tasarrufu İçin Teknik Stratejiler

Tek IP’de Çok Site: SNI, Reverse Proxy ve Sanal Host’lar

IPv4 adres fiyatları rekor kırmışken, ilk refleks “daha fazla IP alalım” değil, “mevcut IP’yi daha verimli kullanalım” olmalı. Uygulamada en çok işe yarayan yöntemler:

  • HTTP reverse proxy katmanı: Nginx, Caddy veya benzeri bir web sunucusunu ön katman olarak konumlandırıp, tek IPv4 üzerinde yüzlerce siteyi sanal host mantığıyla servis etmek.
  • SNI ile TLS: Modern tarayıcı ve istemciler SNI desteklediği için, aynı IP üzerinde farklı TLS sertifikalarına sahip çok sayıda domain sunmak mümkün.
  • İç ağda özel IP kullanımı: Uygulama sunucularını 10.x veya 192.168.x gibi özel IP alanlarında konumlandırıp, dış dünyaya sadece reverse proxy katmanını açmak.

Bu yaklaşım, hem IP tasarrufu sağlıyor hem de güvenlik duvarı politikalarını sadeleştiriyor. Ayrıca, ileride IPv6’ya geçiş yaptığınızda da üst katmandaki proxy yapılarını yeniden kullanabildiğiniz için mimariniz daha esnek hale geliyor.

E-posta Altyapısında IP Havuzunu Optimize Etmek

E-posta, IP adres tüketen en kritik alanlardan biri. Bazı projelerde, itibar yönetimi için her domain’e veya her gönderim türüne ayrı IP verildiğini görüyoruz. IPv4 maliyetleri arttıkça, bu yaklaşımı daha ince ayarlamak gerekiyor.

Pratikte yapılabilecekler:

  • IP havuzunu işlev bazlı toplamak (transaksiyonel e-posta, bülten, pazarlama vb.)
  • Düşük hacimli domain’leri paylaşımlı IP üzerinde, yüksek hacimli ve hassas itibar gerektirenleri ise sınırlı sayıda dedicated IP’de toplamak
  • IP ısıtma süreçlerini iyi yönetip, gereksiz yeni IP talebini azaltmak

Bu konuda daha derin bir teknik rehber arıyorsanız, hem itibar hem de IP kullanımı açısından oldukça detaylı hazırladığımız e-posta itibarını kurtarma rehberi ve güvenli IP ısıtma yazımız işinize yarayacaktır. Ayrıca SPF, DKIM, DMARC ve rDNS ile teslim edilebilirlik başlıklı makalemizde de IP sayısını artırmadan kaliteyi yükseltmenin yollarını anlattık.

NAT, CGNAT ve Paylaşımlı Çıkış Senaryoları

İç ağdaki yüzlerce veya binlerce sunucunun dış dünyaya erişmesi için her birine ayrı IPv4 atamak zorunda değilsiniz. NAT ve gerekirse CGNAT çözümleri ile tek veya az sayıda IPv4 üzerinden çıkış sağlanabilir. Ancak burada kritik denge şu:

  • Web uygulamalarınızı ve API’lerinizi müşterilere sunarken mümkün olduğunca şeffaf ve tahmin edilebilir IP’ler kullanmak
  • İç sistemlerin update, paket çekme, harici API çağrıları gibi giden trafiklerinde paylaşımlı IP kullanmak

DCHost tarafında da, müşterilerimizin dışarıdan erişilen servisleri için net ve sabit IP’ler sağlarken, iç ağ trafiğini daha verimli kullanılan çıkış IP’leriyle planlıyoruz. Böylece performans, güvenlik ve maliyet arasında makul bir denge kurulabiliyor.

IPv6 Geçişi: Krizi Fırsata Çevirmek

Artık Gerçekçi Bir Seçenek: IPv6 Benimsemesi Hızlanıyor

IPv4 adres fiyatlarının rekor kırması, IPv6’yı artık “ileride bir gün bakarız” konumundan çıkarıp masanın ortasına koydu. İnternet ekosisteminde IPv6 benimseme oranları her yıl artıyor ve pek çok ülke ve büyük servis, trafiğinin önemli kısmını IPv6 üzerinden taşıyor.

IPv6 geçişine nasıl yaklaşmanız gerektiğini, hangi sırayla adım atmanın mantıklı olduğunu ve sahadaki pratik örnekleri IPv6 benimseme hızlanması ve neden şimdi başlıklı rehberimizde detaylı anlattık. Özetle: IPv4 fiyatları tırmanırken, IPv6’ya geçmek artık sadece teknik bir iyileştirme değil, doğrudan maliyet düşürücü bir strateji.

Dual-Stack ve IPv6-Only + NAT64/DNS64 Senaryoları

Pratikte üç ana yaklaşım görüyoruz:

  • Dual-stack: Hem IPv4 hem IPv6 adres atayıp, istemcinin hangi protokolü destekliyorsa onu kullanmasına izin vermek. Bugün en yaygın ve en güvenli geçiş yolu.
  • IPv6-only backend: İçteki servisleri ve mikroservisleri sadece IPv6 ile koşturup, dış dünyaya sınırda IPv4/IPv6 çevirisi ile açmak.
  • IPv6-only VPS + NAT64/DNS64: Özellikle maliyet odaklı senaryolarda, sadece IPv6 adresi olan sunucular kullanıp, IPv4 dünyasına NAT64/DNS64 gibi çözümlerle köprü kurmak.

Bu konuyu adım adım anlattığımız IPv6-only VPS üzerinde web sitesi yayınlamak ve NAT64/DNS64 ile köprü kurmak yazımız, özellikle IPv4 maliyetini minimuma çekmek isteyenler için güzel bir yol haritası sunuyor.

DNS ve Uygulama Katmanında Dikkat Edilecekler

IPv6 geçişinde en çok ihmal edilen alanlardan biri DNS. Birçok proje AAAA kaydı eklemeyi unutuyor veya yanlış yapılandırıyor. Oysa doğru DNS tasarımı olmadan dual-stack’in faydalarını tam anlamıyla göremiyorsunuz.

DNS tarafında dikkat etmeniz gerekenler:

  • Her IPv4 için A kaydı tanımladığınız gibi, her IPv6 için de doğru AAAA kayıtlarını oluşturmak
  • Reverse DNS (PTR) kayıtlarını IPv6 için de yapılandırmak, özellikle e-posta gibi hassas servislerde
  • DNSSEC kullanıyorsanız, anahtar ve imzalama süreçlerinin hem A hem AAAA kayıtlarını kapsadığından emin olmak

DNS kayıtlarının temelleri, A/AAAA/CNAME/MX/TXT/SRV/CAA gibi tiplerin rolü hakkında kafanızda soru işaretleri varsa, DNS kayıtları A’dan Z’ye rehberimiz IPv4 ve IPv6 adres kayıtlarınızı temiz ve hatasız tasarlamanıza yardımcı olacaktır.

E-posta ve IPv6: Sadece IP Değil, İtibar Meselesi

E-posta altyapısında IPv6 kullanmak, sadece IP tasarrufu sağlamak için değil, geleceğe hazırlık için de önemli. Ancak burada teslim edilebilirlik (deliverability) kurallarının IPv6 için de titizlikle uygulanması gerekiyor.

IPv6 üzerinden e-posta göndermek istiyorsanız:

  • Doğru PTR kayıtlarıyla reverse DNS yapılandırması
  • SPF, DKIM ve DMARC politikalarının güncellenmesi
  • RBL (blacklist) tarafında IPv6 adreslerinizin durumunu izlemeniz

Tüm bu detayları, saha tecrübelerimizle birlikte IPv6 ile e-posta teslimini rayına oturtma rehberimizde adım adım anlattık. IPv4 fiyatları yükselirken, e-posta tarafında da IPv6’yı devreye almak IP portföyünüzü ciddi şekilde rahatlatabilir.

IP Adres Portföyü Yönetimi: CFO ve DevOps’un Ortak Oyunu

Kullanılmayan IPv4’leri Bulup Serbest Bırakmak

Gerçek dünyada en sık karşılaştığımız durumlardan biri şu: Yıllar içinde farklı projeler için alınmış, ancak bugün fiilen kullanılmayan onlarca IPv4 adresi var. Kimse tam bir envanter tutmadığı için de bu adresler faturalarda görünmez bir yük olmaya devam ediyor.

Yapılabilecekler:

  • Tüm VPS, dedicated ve colocation sunucular için IP envanteri çıkarmak
  • Her IP’yi hangi servis, müşteri, proje veya ortam (prod/stage/test) için kullandığınızı etiketlemek
  • Artık canlı olmayan projelere ait IP’leri tespit edip geri toplamak
  • Gerekiyorsa ağ topolojisini yeniden tasarlayıp, az IP ile daha çok iş yapmak

Bu çalışma, hem maliyet hem de operasyonel temizlik açısından çok değerli. Bir kez düzgün yapıldığında, sonrasında sadece değişiklikleri takip etmek çok daha kolay hale geliyor.

IP Planlama, Dokümantasyon ve Otomasyon

IP adreslerini bir Excel dosyasında takip edip, her değişiklikte manuel güncellemek bir yere kadar iş görüyor. Ölçek büyüdükçe hata yapma riski artıyor ve kullanılmayan IP’leri fark etme şansınız azalıyor.

Daha sağlıklı yaklaşımlar:

  • IPAM (IP Address Management) araçları veya en azından merkezi bir envanter sistemi kullanmak
  • Terraform, Ansible gibi araçlarla yeni sunucu kurulurken IP atamasını ve DNS kayıtlarını otomatize etmek
  • Faturalandırma sistemiyle IP envanterini entegre ederek, “hangi proje ne kadar IP maliyeti yaratıyor” sorusuna hızlı cevap verebilmek

DCHost’ta, müşteri altyapılarını tasarlarken bu tarz otomasyon ve dokümantasyon pratiklerini teşvik ediyoruz. Özellikle çok sayıda VPS, özel bulut veya colocation sunucusu yöneten ekipler için bu yaklaşım, IPv4 fiyatlarının yükseldiği dönemde büyük avantaj sağlıyor.

DCHost Tarafında Neler Yapıyoruz?

IP Verimliliği Odağında VPS, Dedicated ve Colocation

DCHost olarak kendi ağ mimarimizi tasarlarken, IPv4 adres kıtlığını en baştan bir tasarım parametresi olarak kabul ediyoruz. Bunun anlamı şu:

  • Paylaşımlı web hosting ve pek çok VPS senaryosunda, tek IPv4 üzerinden çoklu domain yayınlanacak şekilde yapı kuruyoruz.
  • Dedicated IPv4 talep eden müşterilerimizle, gerçekten ihtiyaç olan IP sayısını birlikte analiz ediyoruz; gereksiz tahsisleri engelliyoruz.
  • Colocation tarafında, kendi IP bloklarını getiren müşteriler için de yönlendirme ve güvenli kullanım konusunda danışmanlık sağlıyoruz.

Amaç, “herkese sınırsız IP verelim” değil; “herkesin işine yetecek kadar IP’yi, en verimli şekilde kullandıralım”. Böylece hem IPv4 adres fiyatlarındaki yükselişi bir nebze yumuşatıyor hem de IPv6 geçişine hazırlıklı bir altyapı sunuyoruz.

IPv6 Desteği ve Gelecek Odaklı Mimariler

IPv6 desteği bizim için yan özellik değil, çekirdek bir gereklilik. Yeni kurulan altyapılarda mümkün olan her yerde dual-stack tercih ediyor, müşterilerimizi de uygulamalarını IPv6’ya hazır hale getirmeleri için teşvik ediyoruz.

Bu yaklaşımla:

  • Uzun vadede yeni IPv4 ihtiyacını minimumda tutmayı
  • Yalnızca IPv6 ile internete çıkan kullanıcılar için erişilebilirliği garanti etmeyi
  • Gecikme ve yönlendirme avantajlarından faydalanmayı

amaçlıyoruz. IPv4 adres fiyatları rekor seviyelere ulaşmışken, DCHost tarafında attığımız her yeni adımı “IPv6 bu resimde nerede?” sorusuyla birlikte planlıyoruz.

Önümüzdeki 3-5 Yıl: Ne Beklemeli, Nasıl Hazırlanmalı?

Önümüzdeki birkaç yıl için tablo oldukça net: IPv4 adres fiyatlarında ani ve dramatik bir düşüş beklemek gerçekçi değil. Arz sınırlı, talep yüksek ve veri merkezi ile bulut talebi azalmıyor. Dolayısıyla, işletmelerin ve geliştiricilerin kendilerine şu soruyu sorması gerekiyor: “IPv4’ü sınırsız, ucuz ve her projeye bolca dağıtabileceğim bir kaynak değil, kıymetli ve kısıtlı bir varlık olarak yeniden nasıl konumlandırırım?”

Bu yazıda anlattığımız stratejiler – IP tasarrufu, reverse proxy ve SNI ile tek IP’de çok site yayımlama, e-posta IP havuzunu optimize etme, IPv6 geçişini hızlandırma, IP envanteri ve otomasyonu ciddiye alma – aslında aynı sorunun pratik cevapları. Biz DCHost ekibi olarak, müşterilerimizle yaptığımız mimari tasarım toplantılarında artık IP planlamasını; CPU, RAM ve depolama kadar kritik bir başlık olarak masaya koyuyoruz.

Eğer siz de yeni bir proje planlıyor, mevcut altyapınızı yenilemek istiyor veya colocation / dedicated yatırımı düşünüyorsanız, bizimle IP stratejisi üzerine konuşmadan karar vermemenizi öneririz. Hem IPv4 adres maliyetini kontrol altında tutmak hem de IPv6’ya hazır, modern ve esnek bir mimari kurmak için DCHost ekibiyle birlikte çalışmak isterseniz, ihtiyaçlarınızı detaylıca analiz edip size özel bir yol haritası çıkarmaktan memnuniyet duyarız.

Sıkça Sorulan Sorular

IPv4 adres havuzu tükendiği ve yeni adres üretilmediği için, arz tarafında kayda değer bir artış beklenmiyor. Buna karşılık, veri merkezleri, bulut altyapıları, IoT cihazları ve SaaS projeleri nedeniyle talep istikrarlı şekilde yükseliyor. Arz sabit, talep artan bir piyasada fiyatların orta vadede düşmesinden ziyade, dalgalı da olsa yukarı yönlü hareket etmesi daha olası. Bölgesel politikalar, IPv6 benimseme hızlanması ve ikincil pazar düzenlemeleri fiyat artış hızını yavaşlatabilir, ancak “eski ucuz IPv4 günlerine geri dönüş” beklemek gerçekçi değil. Bu nedenle, bugün atacağınız IP tasarrufu ve IPv6 adımları, birkaç yıl sonra sizi ciddi maliyet baskısından kurtarabilir.

KOBİ’ler için en pratik adım, her projeye veya her domain’e ayrı IPv4 dağıtma alışkanlığını bırakmak. Tek IPv4 üzerinde çoklu web sitesi yayınlamak, SNI destekli TLS ile çoklu SSL sertifikasını aynı IP’den sunmak ve iç ağdaki sunucular için özel IP’ler kullanmak hem maliyeti hem de karmaşıklığı düşürür. E-posta tarafında, her domain’e ayrı IP vermek yerine, hacim ve risk durumuna göre paylaşımlı/dedicated IP kombinasyonu kullanmak önemli tasarruf sağlar. Ayrıca IPv6’yı devreye almak, dışarıya sadece kritik servisleri IPv4 ile açıp geri kalan trafiği IPv6/özel IP üzerinden yönetmek de uzun vadede ciddi avantaj getirir. DCHost ekibi olarak bu planlamayı müşterilerimizle birlikte yapmayı özellikle öneriyoruz.

Bugün için hayır. IPv6, uzun vadede IPv4’ün yerini alacak şekilde tasarlandı, ancak pratikte hâlâ çok sayıda kullanıcı, kurum ve servis sadece IPv4 üzerinden erişim sağlıyor. Bu nedenle, özellikle herkese açık web siteleri ve API’ler için bir süre daha dual-stack (hem IPv4 hem IPv6) çalışmak en güvenli yaklaşım. Yine de, iç ağlarınızı ve yeni servislerinizi mümkün olduğunca IPv6 üzerinde kurgulayarak, yeni IPv4 talebinizi ciddi ölçüde azaltabilirsiniz. Bazı senaryolarda ise IPv6-only VPS + NAT64/DNS64 gibi çözümlerle, kritik olmayan iş yükleri için IPv4’ü tamamen devreden çıkarabilirsiniz. Özetle: IPv6, IPv4 ihtiyacını kısa vadede sıfırlamaz, ama doğru planlandığında ihtiyacı dramatik biçimde azaltır.

Önce tüm iş yüklerini kategorize etmek iyi bir başlangıçtır: herkese açık web siteleri, API’ler, e-posta servisleri, yönetim panelleri, iç servisler ve test/staging ortamları. Sonra şu soruyu sorun: Bu bileşenlerden hangilerinin dış dünyadan doğrudan erişilebilir olması şart ve hangileri bir reverse proxy veya VPN arkasında çalışabilir? Çoğu durumda, web ve API trafiğini birkaç IP’de birleştirmek, iç servisleri ise sadece özel IP’lerde tutmak mümkün olur. E-posta için itibar ve hacme göre sınırlı sayıda dedicated IP planlanabilir. DCHost tarafında yeni bir VPS, dedicated veya colocation kurgularken, bu analizi birlikte yapmayı ve her IP’ye net bir rol atamayı öneriyoruz; böylece hem gereksiz maliyetten kaçınır hem de yönetilebilir bir IP portföyü oluşturursunuz.