Hosting

IPv4 Tükenmesi ve Fiyat Artışları: Altyapı ve Bütçe İçin Net Yol Haritası

Son aylarda sunucu ya da IP teklifi alırken “IPv4 adres ücreti ayrıca hesaplanır” veya “IP fiyatlarına zam geliyor” cümlelerini muhtemelen daha sık duymaya başladınız. Özellikle yeni proje planlama, maliyet analizi ya da veri merkezi mimarisi toplantılarında IPv4 konusu artık kenarda duran bir teknik detay değil, doğrudan bütçe kalemi haline geldi. Biz de DCHost tarafında hem kendi altyapımızı hem de müşterilerimizin tasarımlarını yaparken IPv4 tükenmesi ve IP fiyat artışlarını masanın ortasına koymak zorunda kalıyoruz.

Bu yazıda süreci sadece “IP pahalandı” seviyesinde bırakmadan, IPv4 tükenmesinin teknik arka planını, fiyatların neden kalıcı biçimde yükseldiğini, bunun hosting, VPS, dedicated sunucu ve colocation altyapılarınıza gerçek anlamda nasıl yansıdığını adım adım ele alacağız. Sonrasında da NAT, dual-stack, IPv6 geçişi, IP havuzu optimizasyonu gibi pratik çözümleri, DCHost altyapısında uyguladığımız yaklaşımlarla birlikte paylaşacağız. Amaç; panik yapmak değil, önümüzü teknik ve finansal olarak net görmek. Böylece bir sonraki sunucu alımınızda ya da ağ mimarisi revizyonunuzda, IP adresi satırını bilinçli şekilde yönetebilir hale gelmeniz.

IPv4 Tükenmesi Neyi İfade Ediyor?

IPv4 adres uzayının matematiği

IPv4, 32 bitlik bir adres uzayı kullanır; yani teoride 4.294.967.296 (yaklaşık 4.3 milyar) benzersiz IP adresi üretilebilir. Bu sayı ilk bakışta çok gibi görünse de, işin içine rezervli aralıklar (özel ağlar, multicast, loopback vb.) ve verimsiz tahsisler girince, gerçekten halka açık internette kullanılabilir adres sayısı çok daha aşağıya düşüyor. 90’lı ve 2000’li yılların başında /8 gibi çok büyük blokların tek kuruma verilmiş olması, bugünkü kıtlığın temel nedenlerinden biri.

Bu arada IPv4 tükenmesi, “yeni IP artık hiç yok” anlamına tam olarak gelmiyor. Bölgesel internet kayıt kuruluşları (RIR – RIPE, ARIN vb.) küçük rezervleri çok sıkı politikalarla dağıtmaya devam ediyor; ayrıca kullanılmayan eski bloklar da geri kazanılıp yeniden piyasaya sürülebiliyor. Ancak bugünkü gerçek şu: Yeni, büyük ölçekli projeleri yıllarca besleyecek boyutta büyük IPv4 bloklarını, RIR üzerinden “klasik” yöntemle almak artık pratik olarak mümkün değil. Bu da bizi ikincil IP piyasasına ve yükselen fiyatlara götürüyor.

RIR’ların IPv4 politikasında neler değişti?

IPv4 havuzu daraldıkça, RIR’lar IP tahsisini kısıtlayıcı politikalarla yönetmeye başladı. Örneğin:

  • Tek seferde alınabilecek blok boyutlarının küçülmesi
  • Yeni tahsisler için daha katı “ihtiyaç ispatı” (justification) süreçleri
  • IPv4 talebi olanların aynı zamanda IPv6’ya da geçiş planı göstermesinin teşvik edilmesi
  • Transfer politikalarının sıkılaştırılması ve şeffaflığın artırılması

Bu politikaların arka planını ve özellikle ARIN tarafındaki transfer değişikliklerini daha derin okumak isterseniz, blogumuzdaki ARIN IP transfer politikaları güncellemeleri üzerine yazdığımız rehberi de inceleyebilirsiniz. Sonuç kısa ve net: Kurumsal ölçekte IPv4’e erişim giderek daha pahalı ve daha bürokratik hale geliyor.

IPv4 Fiyat Artışlarının Temel Nedenleri

Arz-talep dengesizliği ve ikincil IP piyasası

RIR’lar üzerinden “yeni” IPv4 bulmak zorlaştıkça, IP adresleri tıpkı bir varlık gibi ikincil piyasada alınıp satılmaya başlandı. Birçok kurum uzun yıllar önce tahsis aldığı geniş blokları ya doğrudan satıyor ya da kiralama modeline geçiyor. Bu piyasada:

  • Adres bloğunun büyüklüğü (/24, /22, /20 vb.)
  • Blok geçmişi (daha önce spam için kullanılmış mı, kara listede mi?)
  • Bölgesel talep (örneğin belirli bir RIR bölgesinde adreslere ulaşma isteği)
  • Regülasyon ve sözleşme koşulları

gibi kriterler fiyatları ciddi biçimde etkiliyor. Böylece IP, tek seferlik düşük maliyetli bir kaynak olmaktan çıkıp, düzenli olarak bütçe kalemi yaratmanız gereken bir varlık haline geliyor.

Temiz IP adresine olan talep

Özellikle e-posta gönderen, transactional mail veya toplu bülten çalışmaları yapan şirketler için “temiz IP” hayati. Spam listelerine girmiş, RBL’lere takılan ya da itibar sorunu olan bir IPv4 bloğu, sadece e-posta teslim edilebilirliğini değil, bazı güvenlik duvarları ve WAF’lar üzerinden genel erişilebilirliği bile olumsuz etkileyebiliyor. Bu yüzden “sorunsuz geçmişe sahip, temiz /24” gibi tanımlarla satılan bloklar, piyasanın ortalama seviyesinin de üzerine çıkabiliyor.

E-posta alt yapısı kurup, IP itibarını yönetmekle ilgileniyorsanız, SPF, DKIM, DMARC ve rDNS ile e-posta teslim edilebilirliğini adım adım yükseltme rehberimiz bu konuda size ek arka plan sağlayabilir.

Regülasyon, güvenlik ve mevzuat yükleri

IPv4 havuzu daralırken aynı zamanda güvenlik ve regülasyon yükleri de artıyor: DDoS saldırılarındaki yükseliş, log saklama zorunlulukları, KVKK ve GDPR gibi veri koruma mevzuatları, IP yönetimini daha karmaşık ve maliyetli hale getiriyor. Saldırı altında kalan ya da abuse şikayetleri alan bir IP bloğunun temizlenmesi, delisting süreçleri ve log analizi hem insan kaynağı hem zaman maliyeti yaratıyor. Bu maliyetler de dolaylı biçimde IPv4 fiyatlarına yansıyor.

IPv4 Tükenmesinin Hosting ve Sunucu Altyapısına Etkileri

Paylaşımlı hosting, VPS ve dedicated sunucuda IP ihtiyacı nasıl değişiyor?

IPv4 fiyat artışlarını sahada en net hissettiğimiz yer, farklı barındırma modellerindeki IP kullanım desenleri. Kabaca bakarsak:

  • Paylaşımlı hosting: Tek IPv4 üzerinde yüzlerce site barındırılabilir. IP maliyeti kullanıcı başına çok daha düşük yayılır. Ancak SNI desteklemeyen eski istemciler ve bazı özel SSL/e-posta senaryoları için ek IP ihtiyacı doğabilir.
  • VPS sunucu: Standart bir VPS genellikle 1 adet IPv4 ile gelir. Ek IP ihtiyacı (örn. ayrı e-posta IP’si, çoklu SSL, farklı uygulama izolasyonu) doğdukça, her bir ekstra IP artık kayda değer maliyet ekleyecek noktaya geldi.
  • Dedicated sunucu ve colocation: Bu katmanda çoğu zaman /29, /28 gibi küçük subnetler ya da daha büyük bloklar talep ediliyor. IPv4 fiyat artışları, fiziksel sunucunun toplam sahip olma maliyetinde (TCO) doğrudan fark edilir hale geliyor.

Bu yüzden yeni projelerde sadece CPU, RAM, disk değil; IP adetlerini de baştan masaya yatırmak gerekiyor. Yeni web sitesi için CPU, RAM ve trafik hesabı yaparken, IP planlamasını da aynı disiplinle ele almak artık kritik.

SSL, e-posta ve SEO tarafında tek IP ile nereye kadar?

Bugünkü tarayıcıların büyük kısmı SNI desteklediği için, teoride çok sayıda SSL sertifikasını tek IPv4 üzerinde barındırmak mümkün. Yani “her site için mutlaka ayrı IP” dönemi büyük oranda kapandı. Ancak:

  • E-posta itibarını korumak için transactional, marketing ve kritik sistem e-postalarını farklı IP’lere dağıtmak isteyebilirsiniz.
  • Güvenlik veya compliance gereği bazı servisleri ayrı IP aralığında izole etmek mantıklı olabilir.
  • Bazı entegrasyonlar hâlâ sabit kaynak IP bekliyor ve bu IP’leri mantıklı şekilde gruplayarak yönetmek gerekiyor.

Özetle, “tek IP ile her şeyi çözelim” yaklaşımı her zaman uygulanabilir değil; ama gereksiz yere onlarca IP adresini de sırf alışkanlıktan talep etmek bugün artık gerçekçi bir strateji değil.

Teknik Çözümler: NAT, IPv6, Dual-Stack ve IPv6-Only Senaryoları

NAT ve CGNAT ile IPv4 tasarrufu

IPv4 kıtlığının bugüne kadar ertelenmesinde en büyük rolü NAT (Network Address Translation) ve özellikle de taşıyıcı sınıfı NAT (CGNAT) oynadı. Temel fikir basit: İçeride özel IP’ler (10.0.0.0/8 gibi) kullanıp, dışarıya ortak bir veya birkaç IPv4 ile çıkmak.

Hosting ve sunucu tarafında NAT şu senaryolarda işimizi görüyor:

  • Geliştirme, test veya staging ortamlarını sadece iç ağdan erişilebilir şekilde kurmak
  • İç servisler (cache, veritabanı, iç API) için IPv4’ü değil, iç özel adresleri kullanmak
  • Birden fazla düşük trafikli servisi tek IPv4 üzerinde farklı portlarla yayınlamak

Ancak NAT’ın da handikapları var: Loglama karmaşıklaşıyor, bazı protokoller ekstra ayar istiyor, hata ayıklama zorlaşıyor. Dolayısıyla NAT, IPv4 tüketimini yavaşlatan geçici bir destek; tek başına kalıcı çözüm değil.

IPv6’ya geçiş: Sorunu kökten çözmenin tek gerçek yolu

Uzun vadede IPv4 tükenmesiyle baş etmenin tek sürdürülebilir yolu, IPv6’ya ciddi ve planlı biçimde geçmek. 128 bitlik adres uzayı ile neredeyse sınırsız adres üretebilen IPv6, IP kıtlığını tamamen ortadan kaldırıyor. Fakat geçiş sürecinin sabır ve planlama istediği de bir gerçek.

Bu noktada atmanız gereken adımlar kabaca şöyle:

  1. Şu anki altyapınızda IPv6 desteğini envanterleyin (işletim sistemleri, kontrol panelleri, uygulamalar).
  2. Dış müşteriye bakan kritik servisler için dual-stack (IPv4 + IPv6) yayın planlayın.
  3. İç servislerde, öncelikle IPv6’yı aktif ederek ağ mimarinizi alıştırın.
  4. Gözlem, izleme ve loglama altyapınızı IPv6 adresleriyle uyumlu hale getirin.

IPv6 ile ilgili daha teknik bir geçiş yol haritası arıyorsanız, blogumuzdaki IPv6 benimseme ve geçişi adım adım planlama rehberimiz iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Dual-stack ve IPv6-only mimariler

Bugün pratikte üç ana model görüyoruz:

  • Sadece IPv4: Kısa vadede uyumluluk sorunu yok ama IP maliyeti ve ölçeklenebilirlik açısından sürdürülebilir değil.
  • Dual-stack (IPv4 + IPv6): Şu an için en gerçekçi model. Kullanıcılar IPv6 ile bağlanabildiği yerde IPv6’yı kullanırlar, diğerleri IPv4’ten devam eder. Aşamalı geçiş için ideal.
  • IPv6-only + IPv4 köprüleme: Sunucu tarafında sadece IPv6 kullanıp, IPv4 dünyasına NAT64/DNS64 gibi geçiş mekanizmalarıyla köprü kurmak. Özellikle mikroservis mimarilerinde ve yeni projelerde giderek yayılıyor.

IPv6-only mimarilerin pratikte nasıl çalıştığını ve IPv4 dünyasına NAT64/DNS64 ile nasıl köprü kurabileceğinizi merak ediyorsanız, IPv6-only VPS üzerinde web sitesi yayınlama rehberimize göz atabilirsiniz.

VPS ve dedicated sunucularda IPv6’yı devreye alma

VPS veya dedicated sunucularınızda IPv6’yı aktifleştirmek, sanıldığı kadar karmaşık değil. Modern Linux dağıtımları, web sunucuları (Nginx, Apache), e-posta sunucuları ve çoğu popüler uygulama IPv6 desteğine hazır durumda. Temel adımlar şunlar:

  • Sunucunun IPv6 adresini ve ağ geçidini sağlayıcınızdan alın.
  • İşletim sistemi ağ yapılandırmasını (Netplan, ifupdown, NetworkManager) IPv6’yı kapsayacak şekilde güncelleyin.
  • Web sunucusu, veritabanı ve diğer servislerin dinlediği adresleri IPv6’yı da kapsayacak şekilde düzenleyin.
  • Güvenlik duvarınızda (iptables, nftables vb.) IPv6 kurallarını tanımlamayı unutmayın.

Adım adım örnek bir kurulum görmek isterseniz, VPS sunucunuzda IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberimizi inceleyebilirsiniz. DCHost olarak yeni nesil VPS ve dedicated altyapılarımızda IPv6’yı bir opsiyon değil, standart bileşen olarak konumlandırıyoruz.

DCHost Tarafında IPv4 ve IPv6 Stratejimiz

IP adreslerini gerçekten ihtiyaca göre tahsis etmek

IPv4 kıtlığı çağında, DCHost olarak yaklaşımımız basit: IP’yi mümkün olduğunca verimli kullanmak ama aynı zamanda müşterilerimizin gerçek teknik ihtiyaçlarını da kısıtlamamak. Bunun için:

  • Paylaşımlı hosting ortamlarında, tek IPv4 üzerinde çok sayıda siteyi SNI ve modern SSL yapılandırmalarıyla güvenle barındırıyoruz.
  • VPS ve dedicated sunucu müşterilerimize varsayılan bir IPv4 + IPv6 kombinasyonu sunup, ek IPv4 ihtiyacını projeye özgü gerekçeyle birlikte değerlendiriyoruz.
  • Colocation müşterilerinde, IP blok taleplerini ağ topolojisi, güvenlik gereksinimleri ve büyüme projeksiyonu ile birlikte planlıyoruz.

Böylece hem IP havuzumuzu sürdürülebilir şekilde yönetiyor, hem de müşterilerimizin uzun vadeli maliyetlerini şeffaf ve öngörülebilir tutmaya çalışıyoruz.

IPv6’yı yeni projelerde varsayılan hale getirmek

Yeni geliştirilen uygulamalarda, özellikle API odaklı servislerde ve mikroservis mimarilerinde, IPv6’yı en baştan tasarımın içine yerleştiriyoruz. Örneğin:

  • İç servisler ve servisler arası iletişimde IPv6’yı öncelikli olarak kullanmak
  • Edge (uç) katmanda dual-stack sunucularla hem IPv4 hem IPv6 istemcilere hizmet vermek
  • Loglama, izleme ve alarm sistemlerimizi IPv6 adreslerini birinci sınıf vatandaş olarak ele alacak şekilde yapılandırmak

Bu yaklaşım sayesinde müşterilerimizin gelecekte IPv4 fiyat şoklarından daha az etkilenmesini hedefliyoruz. Zira IPv6 yaygınlaştıkça, IPv4’ün rolü yalnızca “geçişte köprü” olacaktır; maliyeti yüksek ama kullanım alanı sınırlı bir köprü.

IP maliyetlerini toplam hosting maliyeti ile birlikte düşünmek

Birçok projede gördüğümüz temel hata, IP maliyetlerinin sunucu bütçesinden kopuk ele alınması. Oysa gerçekçi bir planlamada, aylık toplam hosting faturanızın içinde CPU, RAM, disk, trafik ve IP kalemleri birlikte değerlendirilmelidir. Bu konuda daha bütüncül bir bakış açısı edinmek için, hosting maliyetlerini düşürme ve doğru VPS boyutlandırma rehberimizi okumanızı öneririz.

DCHost olarak tekliflendirirken, IP maliyetlerini ayrı bir “sürpriz kalem” gibi gizlemek yerine, şeffaf biçimde toplam mimari içinde konumlandırmaya özen gösteriyoruz. Böylece siz de projenizin gerçek birim maliyetini görebiliyor, büyüme senaryolarınızı daha sağlıklı kurabiliyorsunuz.

IPv4 Tükenmesiyle Baş Etmek İçin Pratik Yol Haritası

1. Mevcut IP envanterinizi çıkarın ve sınıflandırın

İlk adım, bugün elinizde neler olduğunu netleştirmek:

  • Hangi sunucuda kaç adet IPv4 var?
  • Hangi IP’ler gerçekten dışarı açık servislere hizmet veriyor?
  • Hangi IP’ler sadece iç erişim, test veya unutulmuş eski projeler için ayrılmış?
  • Hangi IP’lerin e-posta itibarı kritik, hangileri sadece web erişimi için kullanılıyor?

Bu envanteri çıkardıktan sonra çoğu zaman “boşta” duran, konsolide edilebilecek veya NAT/IPv6 ile ikame edilebilecek IP’ler olduğunu görürsünüz.

2. İç servisleri IPv4’ten kurtarın

Veritabanı, cache, dahili API’ler, yönetim panelleri gibi internetten erişilmesi gerekmeyen servisler için IPv4 harcamak, bugün artık lüks sayılabilir. Bu servisleri:

  • Özel IPv4 aralıkları (10.x, 192.168.x) ile NAT arkasına almak
  • Doğrudan IPv6-only iç ağlarda konumlandırmak
  • VPN veya özel ağ çözümleri ile erişilebilir hale getirmek

hem güvenlik hem de IP tasarrufu açısından kazanç sağlar. Böylece dışarıya açık, gerçekten IPv4’e ihtiyaç duyan servislere daha geniş nefes alanı yaratmış olursunuz.

3. Yeni projelerde minimum gerekli IPv4 ile başlayın

Yeni bir ürün veya site yayına alırken, eskiden olduğu gibi “birkaç IP fazladan dursun, ileride lazım olur” yaklaşımı artık geçerli değil. Bunun yerine:

  • İlk fazda kaç sabit IPv4’ün gerçekten gerekli olduğunu belirleyin.
  • SSL, e-posta, entegrasyon ve güvenlik ihtiyaçlarını tek tek masaya yatırın.
  • IPv6 ve dual-stack desteğini en baştan zorunlu gereksinim olarak tanımlayın.
  • Büyüme senaryolarında ek IPv4 almak yerine IPv6 kullanımını artırmayı hedefleyin.

Bu şekilde başladığınız mimarilerde, ileride IPv4 fiyatları artmaya devam etse bile mimarinizi baştan yazmak zorunda kalmazsınız.

4. IPv6’yı önce kritik olmayan ortamlarda deneyin

IPv6’ya bir anda tüm üretim ortamını taşıma fikri ürkütücü gelebilir. Bunun yerine:

  • Önce staging, pre-prod ya da iç geliştirme ortamlarında IPv6’yı aktif edin.
  • Log, izleme, alarm, güvenlik duvarı, WAF gibi bileşenlerin IPv6 ile nasıl davrandığını gözlemleyin.
  • Takıldığınız noktalarda küçük POC’ler (proof of concept) yaparak bilgi birikimi oluşturun.

Bu yaklaşım, canlı ortama geçtiğinizde sürprizleri en aza indirir. Teknik ekibiniz için de güvenli bir öğrenme alanı yaratır.

5. Sağlayıcınızla (DCHost) birlikte orta vadeli IP planı çıkarın

IPv4 tükenmesi ve fiyat artışları, tek başına çözebileceğiniz bir problem değil; mutlaka altyapınızı barındırdığınız sağlayıcı ile birlikte düşünmeniz gerekiyor. DCHost ekibi olarak müşterilerimizle sıkça şu başlıkları konuşuyoruz:

  • 12–24 aylık büyüme projeksiyonuna göre IP ihtiyacının öngörülmesi
  • VPS, dedicated ve colocation kombinasyonlarında en verimli IP dağılımı
  • IPv6 yaygınlaştıkça, bazı servisleri kademeli olarak IPv4’ten ayırma senaryoları
  • DDoS, e-posta, WAF gibi bileşenlerde IP bazlı risklerin yönetimi

Bu tür bir ortak planlama, hem sizi ani fiyat dalgalanmalarından korur hem de yatırım kararlarınızı daha sağlıklı almanızı sağlar.

Sonuç ve Bir Sonraki Adımınız

IPv4 tükenmesi ve IP fiyat artışları, artık sadece ağ mühendislerinin teknik notlarında geçen soyut bir konu değil; doğrudan şirket bütçelerini ve ürün yol haritalarını etkileyen somut bir gerçek. Kısa vadede yapılabilecekler belli: Mevcut IPv4 kullanımınızı gözden geçirmek, gereksiz IP’leri konsolide etmek, iç servisleri NAT veya IPv6 arkasına almak ve yeni projelerde “en az gerekli IPv4” prensibiyle hareket etmek. Orta ve uzun vadede ise kaçış yok; IPv6’yı ciddi biçimde benimsemek ve dual-stack/IPv6-only mimarilere doğru adım adım ilerlemek zorundayız.

DCHost olarak biz, hem kendi veri merkezi altyapımızda hem de müşterilerimizin projelerinde bu dönüşümü yıllardır sahada yaşıyoruz. IPv4 havuzumuzu sürdürülebilir şekilde yönetirken, yeni nesil VPS, dedicated ve colocation çözümlerimizde IPv6’yı standart hale getirmeye odaklanıyoruz. Eğer siz de mevcut IP envanterinizi gözden geçirmek, yeni projelerinizi IPv4 maliyetlerini de hesaba katarak planlamak ya da IPv6 geçişinizi somut adımlara dökmek istiyorsanız, ekibimizle detaylı bir teknik değerlendirme yapabiliriz. Bir sonraki sunucu siparişinizi vermeden önce, gelin birlikte masaya oturalım; ağınızı, IP stratejinizi ve bütçenizi geleceğe hazırlayalım.

Sıkça Sorulan Sorular

IPv4 tükenmesi, teorik olarak üretilmiş tüm halka açık IPv4 adreslerinin büyük oranda tahsis edilmiş olması anlamına gelir; yani RIR’lardan eskisi gibi büyük bloklar almak artık mümkün değildir. Ancak bu, hiç yeni IP alınamayacağı anlamına gelmez. Bölgesel kayıt kuruluşları küçük rezervleri çok sıkı kurallarla dağıtmaya devam ediyor, ayrıca kullanımda olmayan eski bloklar geri kazanılıp yeniden piyasaya sürülebiliyor. Asıl değişen, erişimin zorlaşması ve maliyetin yükselmesidir. Bugün çoğu kurum, ihtiyacını ikincil IP piyasasından kiralama veya satın alma yoluyla karşılıyor ve bu da IPv4’ü düzenli takip edilmesi gereken bir bütçe kalemine dönüştürüyor.

NAT (özellikle de taşıyıcı sınıfı NAT) IPv4 tüketimini yavaşlatmak için güçlü bir araç; iç ağda özel IP’ler kullanıp dışarıya ortak bir IPv4 ile çıkmanızı sağlar. Geliştirme, test ortamları veya sadece iç erişim gerektiren servisler için NAT ile ciddi adres tasarrufu elde edebilirsiniz. Ancak NAT; loglama, hata ayıklama ve bazı protokoller açısından karmaşıklık getirir ve uzun vadede küresel IP kıtlığını çözmez. Kalıcı çözüm, IPv6’yı planlı biçimde devreye almak ve kritik servislerinizi dual-stack veya IPv6-only mimarilere taşımaktır. NAT’ı, bu geçiş sürecinde IPv4 tarafındaki baskıyı azaltan bir destekleyici teknoloji olarak düşünmek gerekir.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerde etki, devasa kurumsal ağlara göre daha yavaş hissedilir ama kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Kısa vadede en büyük etkiler, yeni sunucu kiraladığınızda ek IPv4 talep ederken ve e-posta altyapısı kurarken ortaya çıkar; IP başına maliyetlerin yükseldiğini ve temiz IP bulmanın zorlaştığını görürsünüz. Hemen tüm mimarinizi değiştirmek zorunda değilsiniz, fakat en azından IP envanterinizi çıkarıp gereksiz adresleri konsolide etmek, yeni projelerde IPv6 ve dual-stack’i şart koşmak akıllı bir ilk adımdır. Böylece birkaç yıl sonra “IPv4 fiyatları uçtu, şimdi ne yapacağız?” paniğine kapılmadan, adım adım ve kontrollü bir şekilde dönüşümü yönetebilirsiniz.

IPv6 geçişi doğru yapıldığında ziyaretçileriniz için bir kopukluk yaratmak zorunda değildir. Bugünkü en sağlıklı yaklaşım dual-stack modelidir; yani siteyi hem IPv4 hem IPv6 üzerinden yayınlarsınız. IPv6 destekleyen istemciler (modern işletim sistemleri ve ağlar) IPv6 ile bağlanırken, eski veya sadece IPv4 destekleyen istemciler IPv4’ten erişmeye devam eder. Böylece kimse dışarıda kalmaz. Kritik nokta, DNS kayıtlarınızı (A + AAAA), güvenlik duvarı kurallarınızı ve SSL yapılandırmalarınızı bu modele göre doğru ayarlamaktır. DCHost tarafında biz, bu geçişleri planlarken test/staging ortamlarıyla başlayıp üretime geçişi kontrollü ve gözlemlenebilir şekilde yapmayı öneriyoruz.

DCHost olarak önceliğimiz, IP adreslerini gerçekten ihtiyaca göre ve şeffaf bir maliyet yapısıyla tahsis etmek. Paylaşımlı hosting’de tek IP üzerinde çok sayıda siteyi güvenle barındırarak IP maliyetini kullanıcı başına düşürüyoruz; VPS ve dedicated sunucularda ise varsayılan IPv4 + IPv6 kombinasyonu sunup, ek IPv4 taleplerini projeye özgü gerekçeyle değerlendiriyoruz. Aynı zamanda yeni altyapılarımızda IPv6’yı standart hale getirerek, müşterilerimizin orta vadede IPv4 bağımlılığını azaltmalarını hedefliyoruz. IP maliyetlerini, CPU, RAM, disk ve trafikle birlikte aynı tabloda göstererek, büyüme senaryolarınızı daha gerçekçi planlayabilmeniz için detaylı teknik ve finansal danışmanlık da sağlıyoruz.