Son birkaç yılda teklif hazırlarken en çok revize ettiğimiz satır muhtemelen “IPv4 adres” kalemi oldu. Aynı projeyi bugün yeniden fiyatlandırdığınızda, sadece sunucu veya depolama değil, doğrudan IP maliyetinin de ciddi biçimde yükseldiğini görüyorsunuz. Özellikle çoklu sunucu, e-posta altyapısı, VPN veya SaaS projeleri planlayan ekipler, IPv4 adres fiyatlarındaki bu sürekli artışı artık bütçe ve mimari kararlarında göz ardı edemiyor.
Bu yazıda, IPv4 adres fiyatlarının neden yükseldiğini, bu artışın hosting maliyetlerine ve projelerinize nasıl yansıdığını ve DCHost tarafında müşterilerimizle birlikte neler yaptığımızı sade ama teknik açıdan doyurucu şekilde ele alacağız. Amacımız, “IPv4 pahalı, yapacak bir şey yok” demekten öteye geçip, hangi kararları bugün alırsanız önümüzdeki 3–5 yılda daha rahat nefes alacağınızı netleştirmek. Özellikle IPv6’ya kademeli geçiş, IP planlama, NAT ve paylaşımlı IP stratejileriyle maliyeti gerçekten aşağı çekmek mümkün.
İçindekiler
- 1 IPv4 adres fiyatları neden sürekli yükseliyor?
- 2 IPv4 maliyet artışının projelerinize somut etkileri
- 3 Kendi IPv4 ihtiyacınızı doğru hesaplamak
- 4 CIDR, NAT ve proxy ile IP verimliliğini artırmak
- 5 IPv6’yı devreye almadan IPv4 maliyetlerini kontrol altına almak zor
- 6 IPv4 fiyat artışına karşı uygulanabilir stratejiler
- 7 Bütçe planlama: IPv4 maliyetlerini projelerinize nasıl yansıtmalısınız?
- 8 DCHost olarak IPv4 fiyat artışlarına nasıl yaklaşıyoruz?
- 9 Sonuç: IPv4 adres fiyatları yükseliyor, ama eliniz kolunuz bağlı değil
IPv4 adres fiyatları neden sürekli yükseliyor?
IPv4 fiyatlarındaki artışı anlamak için önce temele inmek gerekiyor: IPv4, sınırlı bir kaynak. Kabaca 4.3 milyar adet adres var ve bölgesel internet kayıt operatörleri (RIPE, ARIN vb.) artık yeni, büyük bloklar dağıtmıyor. Yani klasik anlamda “yeni” IPv4 üretilemiyor, sadece piyasada el değiştirebiliyor.
Bu da bizi tipik bir arz–talep denklemine getiriyor:
- Arz sabit hatta daralıyor: Kullanılmayan bloklar yıllar içinde hızla eridi. Elinde büyük blok olan kurumlar da artık çok daha yüksek fiyat beklentisiyle piyasaya çıkıyor.
- Talep düşmüyor, aksine çeşitleniyor: Klasik web sitelerine ek olarak IoT platformları, VPN altyapıları, DDoS korumalı edge sistemler, oyun sunucuları, streaming projeleri gibi yeni oyuncular da IPv4 istiyor.
- Aracı ve ikincil piyasa oluştu: Artık IP transferi, kiralama (leasing) ve blok bölme/yeniden tahsis gibi operasyonların her biri, ek maliyet ve bürokrasi anlamına geliyor. Bu da son kullanıcıya yansıyan bir fiyat baskısı oluşturuyor.
Detaylara girdiğimizde birkaç ek etken daha ortaya çıkıyor:
- Blokların parçalara bölünmesi: Büyük bir /16 bloğu tek seferde devretmek ile aynı bloğu küçük /24 parçalara bölüp tek tek pazara sürmek arasında ciddi operasyon farkı var. Küçük bloklar daha ulaşılabilir ama birim IP fiyatı genelde daha yüksek oluyor.
- Regülasyon ve KYC süreçleri: IPv4 transferlerinde şeffaflık ve kayıt gereklilikleri arttıkça, işlemleri yöneten aracı kurumların maliyeti de yükseliyor.
- Veri merkezi ve enerji maliyetlerinin artışı: IP adresi tek başına var olamıyor; onu taşıyan ağ altyapısı, router’lar, switch’ler, DDoS koruma sistemleri ve 7/24 çalışan veri merkezleri gerekiyor. Enerji ve donanım tarafındaki artışlar da dolaylı olarak IP fiyatlarına yansıyor.
IPv4 tükenmesinin tarihsel arka planını ve farklı bölgesel kayıt operatörlerinin (RIPE, ARIN vb.) politikalarının fiyatları nasıl etkilediğini daha makro düzeyde merak ediyorsanız, IPv4 tükenmesi ve fiyat artışları için gerçekler ve çözüm stratejilerini anlattığımız rehbere de mutlaka göz atın.
IPv4 maliyet artışının projelerinize somut etkileri
Teoride IP fiyatlarının yükselmesi soyut bir veri gibi görünebilir. Ancak iş, gerçek dünyada hosting, VPS veya dedicated sunucu tekliflerine geldiğinde tablo hemen somutlaşıyor. DCHost’ta günlük hayatımızda gördüğümüz başlıca etkileri şöyle özetleyebiliriz:
1. Ek IPv4 taleplerinde daha sıkı değerlendirme
Eskiden projelerde “her sunucuya bir public IPv4” yaklaşımı neredeyse standarttı. Bugün ise:
- Her ek IPv4 isteği, gerçekten gerekli mi diye teknik ekip tarafından daha dikkatli analiz ediliyor.
- E-posta, VPN, oyun, streaming gibi senaryolarda mümkün olduğunca NAT, reverse proxy veya paylaşımlı IP çözümleri öneriliyor.
- Büyük ölçekli müşterilerde, IP’lerin doluluk oranı periyodik olarak gözden geçirilip atıl IP’ler geri kazanılıyor.
2. paylaşımlı hosting ve reseller paketlerinde IP yönetimi
Paylaşımlı hosting tarafında, SNI (Server Name Indication) desteği sayesinde artık her site için ayrı IPv4 adresine gerek yok. Yine de:
- Eski alışkanlıkla “SSL için özel IP gerekli” sanan kullanıcılar hâlâ olabiliyor; bu noktada doğru bilgilendirme şart.
- Reseller müşterilerinin, her hesabı ayrı IP’de konumlandırmak yerine, güvenlik ve performans dengesini bozmadan daha verimli IP paylaşımı yapması teşvik ediliyor.
- IP itibar yönetimi güçleniyor; bir IP’de barındırdığımız sitelerin kalitesi, o IP’nin e-posta ve SEO tarafındaki performansını doğrudan etkiliyor.
3. VPS ve dedicated sunucularda IP başına fiyatın netleşmesi
VPS ve dedicated sunucu tarafında artık “limitsiz IP” gibi kavramlar pratikte anlamını yitirdi. Bunun yerine:
- Her paket için dahil IPv4 sayısı net; ek IP taleplerinde ise hem maliyet hem de kullanım amacı ayrı bir değerlendirmeden geçiyor.
- Geniş IP bloğu isteyen müşterilerle, IP itibar yönetimi, blacklisting riski ve e-posta altyapısı gibi konuları baştan konuşmak şart hâline geliyor.
- Colocation müşterilerinde, getirilen kendi donanımın etrafındaki IP planlaması ayrı bir proje gibi ele alınıyor.
Bu maliyetlerin, toplam hosting gideriniz içindeki payını anlamak ve genel optimizasyon planı yapmak isterseniz, hosting maliyetlerini düşürme rehberimizde IP maliyetleriyle CPU, RAM ve depolama planlamasını birlikte düşünmenin yollarını detaylı anlattık.
Kendi IPv4 ihtiyacınızı doğru hesaplamak
IPv4 fiyatları yükseliyor diye “olabilecek en az IP ile idare edelim” demek de, “nasıl olsa bir şekilde ödenir” deyip gereğinden fazla IP almak da sağlıklı değil. Dengeyi kurmak için önce iş yükünüzü ve mimarinizi net tanımlamanız gerekiyor.
Senaryo 1: Küçük şirket web sitesi veya kişisel blog
Basit bir kurumsal site, portfolyo veya kişisel blog için çoğu durumda:
- Tek bir paylaşımlı hosting hesabı veya küçük bir VPS yeterli olur.
- SSL için ayrı IPv4 almanıza gerek yok; modern tarayıcılar SNI ile tek IP üzerinde birden fazla sertifikayı sorunsuz yönetebiliyor.
- Ekstra IP’ye ihtiyaç genelde sadece e-posta teslim edilebilirliği için özel bir planınız varsa gündeme gelir.
Bu tip projelerde fazladan IP’ye para harcamak yerine, iyi optimize edilmiş bir web sunucusu (LiteSpeed/Apache), HTTP/2–HTTP/3 desteği ve doğru önbellekleme genellikle çok daha fazla katma değer sağlar. Bu konularda fikir edinmek için HTTP/3 ve hosting performansına etkilerini anlattığımız yazıya da göz atabilirsiniz.
Senaryo 2: E-ticaret ve yoğun trafiğe sahip WordPress/Laravel projeleri
Orta–büyük ölçekli e-ticaret veya içerik projelerinde tablo biraz farklı:
- Genellikle en az bir IPv4, uygulama sunucusu için kaçınılmaz.
- Ayrı veritabanı, cache veya arka plan işçi sunucuları (worker) kullanıyorsanız, bunlar çoğu zaman dahili ağ üzerinden NAT ile yönetilebilir ve ekstra public IP gerektirmez.
- İleri seviye güvenlik ve performans senaryolarında, WAF, CDN veya ters proxy katmanı devreye girdiğinde, onlar da tek bir IP üzerinden çok sayıda siteyi barındırabilir.
Bu projelerde kritik nokta, IP sayısını değil, mimariyi doğru kurgulamaktır. Örneğin veritabanı sunucusunu uygulama sunucusundan ayırmanın ne zaman mantıklı olduğuna dair karar, hem performans hem de IP planlaması açısından önemli. Bu dengeyi anlamak için veritabanı sunucusunu uygulama sunucusundan ayırma rehberimizi inceleyebilirsiniz.
Senaryo 3: SaaS ve çok kiracılı (multi-tenant) mimariler
SaaS ürünleri, IP ihtiyacının en hızlı arttığı alanlardan biri. İki temel yaklaşım var:
- Tek IP üzerinde çok kiracılı mimari: Tüm müşterileriniz aynı uygulama ve IP üzerinden servis alır, domain yönlendirmeleri CNAME veya reverse proxy ile çözülür.
- Müşteri başına ayrı IP veya alt yapı: Özellikle finans, sağlık gibi regüle sektörlerde izolasyon için tercih edilebilir ama maliyeti hızla yükseltir.
DCHost’ta çok kiracılı SaaS projeleri olan müşterilerimizle çalışırken, genellikle IP’den önce mimariyi konuşuyoruz. Çünkü doğru multi-tenant modelini seçerseniz, IP’yi çok daha verimli kullanabiliyorsunuz. Bu konu ilginizi çekiyorsa, SaaS uygulamaları için çok kiracılı mimari türlerini detaylandırdığımız rehber size iyi bir çerçeve sunacaktır.
Senaryo 4: E-posta altyapısı, VPN ve özel ağlar
E-posta teslim edilebilirliği, IP itibarına en duyarlı alanlardan biri. Büyük hacimli e-posta gönderenler için:
- Genellikle bir veya birden fazla dedicated IPv4 adresi mantıklıdır.
- Farklı gönderim türleri (transactional, bülten, pazarlama) için ayrı IP’ler planlanabilir.
- IP ısıtma (warming) ve itibar yönetimi, IP sayısından daha kritiktir.
VPN ve özel ağ senaryolarında ise çoğu zaman tek bir IPv4 üzerinden yüzlerce istemciyi NAT ile çıkarmak mümkündür. Burada önemli olan bant genişliği, latency ve güvenlik politikalarıdır; IP sayısı değil.
CIDR, NAT ve proxy ile IP verimliliğini artırmak
IPv4 adres fiyatları yükselirken, aynı iş yükünü daha az IP ile çalıştırmanıza yardımcı olacak bazı ağ tekniklerini doğru kullanmak ciddi tasarruf sağlar.
CIDR ve iç ağ planlaması
CIDR (Classless Inter-Domain Routing), IP bloklarını esnek şekilde bölüp yönetmenizi sağlayan yöntemdir. Örneğin:
- 10.0.0.0/24 iç ağını, geliştirme, test ve üretim gibi farklı ortamlar için bölerek kullanabilirsiniz.
- DMZ, veritabanı, cache ve yönetim ağlarını mantıksal olarak ayırıp, dışarıya sadece gerçekten gerekli olan sunucuları açarsınız.
- Bu sayede, public IPv4 ihtiyacınız asgari düzeyde kalırken, içeride çok daha geniş bir adres alanına sahip olursunuz.
NAT, reverse proxy ve yük dengeleyici kullanımı
Modern mimarilerde çoğu zaman aşağıdaki desenler bir arada kullanılıyor:
- SNAT/DNAT ile NAT geçitleri: İçteki sunucuların internet erişimini tek bir IPv4 üzerinden sağlamak.
- Reverse proxy (Nginx, HAProxy vb.): Tek IP ve port üzerinden, domain adına göre farklı backend’lere trafik yönlendirmek.
- Yük dengeleyici (load balancer): Tek IP üzerinden arkada çalışan çok sayıda uygulama sunucusuna trafiği paylaştırmak.
Bu sayede, onlarca sunucu ve mikroservisi, dışarıya yalnızca birkaç IPv4 ile açabilirsiniz. Çoğu DCHost müşterisinin bugün kullandığı yapı tam olarak bu: IP maliyetini minimumda tutarken, performans ve yüksek erişilebilirlikten ödün vermeyen bir mimari.
IPv6’yı devreye almadan IPv4 maliyetlerini kontrol altına almak zor
Tüm optimizasyonlara rağmen, IPv4 adres fiyatlarının orta vadede kalıcı olarak düşmesi pek olası görünmüyor. Bu nedenle bazı iş yüklerinde IPv6’yı devreye almak, sadece teknik olarak çağdaş kalmak için değil, bütçenizi korumak için de kritik hâle geldi.
Neden IPv6?
IPv6, neredeyse sınırsız sayılabilecek bir adres alanı sunar. Bu da:
- Her sunucuya, her servise, hatta her konteynere bile benzersiz bir IP verebilmenizi sağlar.
- Gelecekte, sadece IPv6 erişimi sunan ağlar veya operatörlerle uyumluluğu garanti eder.
- NAT karmaşıklığını azaltabilir, özellikle büyük ölçekli projelerde ağ yönetimini sadeleştirir.
IPv6 benimsemesindeki küresel artışı ve ağınızı bu dalga sizi yakalamadan nasıl uyarlayabileceğinizi anlattığımız IPv6 benimseme rehberini de mutlaka okumanızı öneririz.
Dual-stack yaklaşımı: Hem IPv4 hem IPv6
Bugün için gerçekçi yol haritası, çoğu senaryoda dual-stack’tir:
- Sunucularınız hem IPv4 hem IPv6 adresi alır.
- Destekleyen istemciler ve ağlar IPv6 üzerinden bağlanır; geri kalanlar IPv4 kullanmaya devam eder.
- Uzun vadede IPv6 trafiğinin oranı arttıkça, IPv4 üzerindeki baskı azalır; belki gelecekte ihtiyacınız olan IPv4 sayısını bile azaltabilirsiniz.
Özellikle VPS üzerinde çalışan projelerde IPv6’yı devreye almak oldukça kolaydır. Adım adım nasıl yapacağınızı merak ediyorsanız, VPS sunucunuzda IPv6 kurulum ve yapılandırma rehberimiz size pratik bir yol haritası sunacaktır.
IPv4 fiyat artışına karşı uygulanabilir stratejiler
Özetle, sadece fiyatları izlemek yerine, projelerinizde somut adımlar atmanız gerekiyor. DCHost tarafında müşterilerimizle en sık konuştuğumuz stratejiler şunlar:
1. IP’leri işlevine göre kategorize etmek
Tüm IP’leri aynı kefeye koymayın. Örneğin:
- Kritik IP’ler: Uzun vadeli DNS kayıtlarınızın bağlı olduğu, e-posta itibarının oturduğu IP’ler. Bunlarda istikrarlı, mümkünse uzun süreli planlar yapın.
- Geçici IP’ler: Kampanya, test ortamı, PoC gibi kısa süreli işler için kullanılan IP’ler. Bunları proje bittiğinde mutlaka serbest bırakın.
- Paylaşımlı IP’ler: Paylaşımlı hosting, staging ortamları gibi yerlerde birden fazla sitenin aynı IP’yi güvenle paylaşabileceği noktalar.
2. Gerekmediği sürece ekstra IPv4 talep etmemek
Her yeni sunucuya otomatik olarak ekstra IPv4 istemek artık lüks. Bunun yerine:
- Yeni bir VPS veya dedicated sunucu kurarken, gerçekten ayrı bir public IP’ye ihtiyaç olup olmadığını tasarım aşamasında sorgulayın.
- Birden fazla uygulamayı reverse proxy arkasında, aynı IP ve 80/443 portları üzerinden domain bazlı ayrıştırarak sunmayı düşünün.
- İç servisleriniz (veritabanı, cache, queue vb.) için sadece private IP ve VPN ile erişim kurgulayın.
3. IPv4’ü e-posta gibi gerçekten gerekli alanlara saklamak
E-posta teslim edilebilirliği hâlâ ağırlıklı olarak IPv4 üzerinde dönüyor. Bu nedenle:
- Eğer büyük hacimli e-posta gönderiyorsanız, bütçenizi öncelikle bu alanda sağlam, temiz bir IPv4 altyapısına ayırın.
- Web trafiğini mümkün olduğunca IPv6’ya kaydırarak IPv4 üzerindeki yükü azaltın.
- IP itibarınızı düzenli olarak izleyin; RBL listelerini, spam şikâyet oranlarını ve bounce raporlarını takip edin.
4. Mevcut IP havuzunu periyodik olarak gözden geçirmek
DCHost olarak periyodik IP envanteri kontrolünü çok önemsiyoruz. Siz de kendi projeleriniz için:
- Hangi IP hangi sunucuya bağlı, hangi DNS kayıtları bu IP’yi işaret ediyor, listesi güncel mi, kontrol edin.
- Aylarca hiç kullanılmayan, DNS’e bağlı olmayan veya sadece alışkanlıktan “dursun” dediğiniz IP’leri tespit edin.
- Bu IP’leri serbest bırakıp ihtiyacınız olan alanlarda değerlendirin; böylece hem maliyeti hem de yönetim karmaşıklığını azaltırsınız.
Bütçe planlama: IPv4 maliyetlerini projelerinize nasıl yansıtmalısınız?
IPv4 adres fiyatları yükselirken, bu kalemi teklif ve bütçe tablolarınızda görünür kılmak kaçınılmaz. Özellikle ajanslar, SaaS sağlayıcıları ve IT danışmanlık firmaları için şeffaf bir model kurmak önemli.
Fiyatı saklamayın, ayrı satır olarak gösterin
Sunucu maliyeti ile IPv4 maliyetini tek satırda toplamak, kısa vadede daha “temiz” görünebilir; ancak:
- İleride IP fiyatları yeniden arttığında, bu artışı müşteriye açıklamak çok daha zor olur.
- IP sayısındaki artış veya azalışların toplam faturaya etkisini net takip edemezsiniz.
- Teknik kararlarla mali kararlar arasındaki bağ kopar; örneğin mimariyi IPv6’ya taşımak için motivasyon zayıflar.
Bu nedenle, tekliflerinizde “Sunucu Kaynakları” ve “IPv4 Adresleri” gibi iki ayrı kalem kullanmak çok daha sağlıklıdır.
Aylık mı, yıllık mı fiyatlandırmalı?
IPv4 tarafında piyasadaki genel eğilim, ya aylık kiralama (leasing) ya da transfer yoluyla kalıcı sahiplik şeklindedir. Çoğu hosting senaryosunda:
- Aylık fiyatlandırma, esneklik sağlar; IP sayısını proje ihtiyaçlarına göre artırıp azaltmayı kolaylaştırır.
- Uzun süreli sabit projelerde, yıllık veya çok yıllık anlaşmalarla daha öngörülebilir maliyetler oluşturabilirsiniz.
- Hızlı büyüyen startup veya SaaS projelerinde ise, IP maliyetini kullanıcı veya müşteri başına düşecek şekilde planlamak önemlidir.
DCHost olarak IPv4 fiyat artışlarına nasıl yaklaşıyoruz?
DCHost’ta kendi ağ altyapımızı ve IP havuzumuzu yönetirken temel önceliğimiz, hem sürdürülebilir maliyet hem de müşterilerimiz için tutarlı bir deneyim sağlamak. IPv4 adres fiyatları yükselirken özellikle şu alanlara odaklanıyoruz:
- IP temizliği ve itibar yönetimi: Her geri dönen IP, blacklisting, geçmiş kullanım ve reverse DNS kayıtları açısından titizlikle inceleniyor. Böylece müşterilerimizin eline “kirli” IP geçmemesi için ekstra çaba harcıyoruz.
- IPv6-first ama dual-stack gerçekçiliği: Yeni projelerde müşterilerimizi mümkün olduğunca IPv6’ya cesaretlendiriyor, ama tamamen IPv4’süz bir dünya varmış gibi de davranmıyoruz. Dual-stack mimariler burada ana yaklaşımımız.
- Şeffaf fiyatlandırma: Ek IPv4 taleplerinde, maliyetin hangi bileşenlerden oluştuğunu ve bu IP’yi daha verimli kullanmak için neler yapabileceğinizi teknik ekibimizle birlikte netleştiriyoruz.
- Danışmanlık odaklı yaklaşım: Özellikle çok sunuculu ve çok IP’li projelerde, “kaç IP istiyorsunuz?” sorusundan önce, iş yükünü ve mimariyi anlamaya çalışıyoruz. Böylece daha az IP ile aynı işi güvenli ve performanslı şekilde yapma şansınız varsa, bunu birlikte keşfediyoruz.
IPv4 piyasasının sadece fiyat değil, politika, regülasyon ve teknik kısıtlar açısından nasıl evrildiğini merak ediyorsanız, IPv4 neden bu kadar pahalı oldu sorusunu detaylandırdığımız yazımız da bu makaleyi güzel tamamlayacaktır.
Sonuç: IPv4 adres fiyatları yükseliyor, ama eliniz kolunuz bağlı değil
IPv4 adres fiyatları muhtemelen yakın gelecekte “eski ucuz” günlerine dönmeyecek. Bunu kabullenmek, panik yapmak zorunda olduğunuz anlamına gelmiyor; aksine, daha bilinçli ve planlı hareket etmek için güçlü bir motivasyon sunuyor. Doğru mimari seçimleri, IPv6’ya kademeli geçiş, IP’leri işlevine göre kategorize etmek ve gereksiz IP kullanımını törpülemek, elinizdeki en sağlam araçlar.
DCHost olarak biz, hem küçük web siteleri hem de kompleks SaaS ve kurumsal projelerle çalışırken gördük ki; IPv4 maliyetini kontrol altına almanın sırrı, işin başında doğru soruları sormaktan geçiyor. Kaç IP’ye gerçekten ihtiyacınız var? Hangileri kritik, hangileri geçici? Hangi trafiği bugün IPv6’ya taşıyabilirsiniz? Bu sorulara birlikte net cevaplar bulalım.
Eğer siz de yeni bir proje planlıyor, mevcut altyapınızı büyütmek istiyor veya sadece IPv4 adres fiyatları artarken ağ mimarinizi nasıl daha verimli hâle getirebileceğinizi konuşmak istiyorsanız, DCHost ekibine ulaşmanız yeterli. Mevcut yazımızı, IPv4 adres fiyatlarının rekor seviyelere ulaştığı dönemi analiz ettiğimiz makale ve IPv6 benimseme oranlarının artışı hakkındaki yazımızla birlikte okursanız, ağınızı önümüzdeki 3–5 yıl için nasıl konumlandırmanız gerektiğine dair çok daha net bir resme sahip olabilirsiniz.
