Bulut Bilişim

VPS Teknolojilerinde Konteynerleşme Trendi

Son birkaç yılda VPS dünyasında çok net bir kayma görüyoruz: Uygulamaları doğrudan işletim sistemine kurmak yerine, hepsini konteynerlere taşıyoruz. Aynı VPS üzerinde hem WordPress, hem bir API servisi, hem de arka planda çalışan işleyiciler (queue worker, cron görevleri vb.) çalıştırmak artık istisna değil, neredeyse varsayılan mimari hâline geliyor. Bu değişimin arkasında sadece “moda” değil, çok somut sebepler var: Daha iyi kaynak kullanımı, hızlı dağıtım, kolay geri alma (rollback) ve ortamlar arasında tutarlılık.

Bir kapasite planlama toplantısında “Bu kampanya döneminde aynı sunucuda hem test, hem canlı, hem de raporlama sistemi koşturabilir miyiz?” sorusu sorulduğunda, klasik VPS modeli genellikle zorlanır. Konteynerleşmiş bir VPS mimarisinde ise yanıt çok daha net olur: Kaynakları doğru izole ediyorsanız ve limitleri doğru ayarlıyorsanız, bunu güvenli ve öngörülebilir şekilde yapabilirsiniz. Bu yazıda, VPS teknolojilerinde konteynerleşme trendinin arka planını, gerçek hayattaki kullanım senaryolarını, teknik artı-eksi taraflarını ve DCHost tarafında bu dönüşümü nasıl desteklediğimizi detaylı şekilde ele alacağız.

VPS Teknolojilerinde Konteynerleşme Neden Yükselişte?

VPS, işletim sisteminin sanallaştırıldığı ve her müşteriye izole bir sanal makine verildiği modeldir. Konteynerler ise aynı çekirdeği paylaşan, ancak süreç, dosya sistemi, ağ gibi kaynakları izole eden daha hafif bir katmandır. Bu iki katmanın bir araya gelmesi, yani “VPS üzerinde konteyner”, son dönemde yaygınlaşan hibrit bir yaklaşım oluşturdu.

Konteynerleşme trendinin VPS tarafında bu kadar güçlenmesinin ana sebeplerini şöyle özetleyebiliriz:

  • Taşınabilirlik: Uygulama, bağımlılıklarıyla birlikte paketlenir; aynı imajı geliştirme, test ve üretimde kullanabilirsiniz.
  • Hızlı dağıtım: Yeni bir sürüm, yeni bir sunucu ya da panel kurulumu gerektirmeden, birkaç komutla canlıya alınabilir.
  • Kaynak verimliliği: Aynı VPS üzerinde, klasik sanal makinelerden çok daha fazla uygulama barındırabilirsiniz.
  • Ölçeklenebilirlik: Yatayda (aynı imajdan yeni örnekler açarak) ölçeklemek çok daha basit hale gelir.
  • Standartlaşma: CI/CD, altyapı otomasyonu ve gözlemlenebilirlik araçları konteyner ekosistemine odaklanmış durumda.

DCHost tarafında da özellikle geliştirici ekipler, ajanslar ve SaaS projeleriyle çalışırken, konteynerleşmiş VPS taleplerinin eski klasik kurulumlara göre belirgin şekilde arttığını görüyoruz.

Sanallaştırma Katmanları: KVM, LXC ve Konteyner Arasındaki Fark

“Konteyner” konuşurken, altta hangi sanallaştırma teknolojisinin kullanıldığı kritik hale geliyor. DCHost altyapısında KVM tabanlı güçlü VPS çözümlerini temel alıyoruz; bunun üzerine siz Docker, LXC veya başka bir konteyner teknolojisi inşa edebiliyorsunuz.

Kısa bir hatırlatma:

  • KVM: Donanım seviyesinde sanallaştırma sunar. Her VPS kendi kernel’iyle tam bir sanal makinedir. Yüksek izolasyon ve esneklik sağlar.
  • LXC/LXD: Linux konteyner teknolojisinin daha “sistem odaklı” yorumudur; hafif sanal makine hissi verir. Temellerini daha kapsamlı şekilde anlattığımız LXC konteyner nedir ve nasıl çalışır yazısına göz atabilirsiniz.
  • Docker ve benzerleri: Uygulama odaklı konteyner modelidir. Tipik olarak tek uygulama/servis mantığıyla çalışır; imaj kavramı ön plandadır.

Docker tarafına yabancıysanız, önce temel kavramları sindirmenizi öneririz. Bunun için hazırladığımız Docker nedir ve hangi durumda doğru araçtır rehberi iyi bir başlangıç noktası olacaktır.

Önemli nokta şu: VPS, size kök (root) erişimi ve kendi çekirdeğinizi yönetme özgürlüğü verirken; konteynerler bunun üzerine ikinci bir izolasyon ve paketleme katmanı sağlar. Bu kombinasyon, hem esnek hem de oldukça verimli bir ortam yaratır.

VPS Üzerinde Konteyner Kullanmanın Pratik Avantajları

Kaynak Verimliliği ve Yoğunluk (Density)

Aynı VPS üzerinde üç farklı PHP uygulamasını klasik yöntemle (her birini ayrı dizine kurup, bağımlılıkları OS seviyesine yükleyerek) çalıştırdığınızı düşünün. Her güncellemede çakışan paketler, sürüm uyumsuzlukları ve konfigürasyon karmaşasıyla uğraşırsınız. Konteynerleştirdiğinizde ise her uygulama kendi imajında, kendi PHP, kendi kütüphaneleriyle gelir.

Bu sayede:

  • Aynı VPS üzerinde farklı PHP sürümlerini yan yana çalıştırabilirsiniz.
  • Kütüphane çakışmaları büyük ölçüde ortadan kalkar.
  • Her servise özel CPU/RAM limitleri vererek kaynak tüketimini kontrol edebilirsiniz.

Dağıtım Hızı ve Geri Alma Kolaylığı

Konteyner dünyasında yeni sürüm dağıtmak genellikle şu akışla ilerler:

  1. Yeni imajı CI/CD sürecinde üretmek.
  2. Eski konteyneri durdurup, yenisini aynı konfigürasyonla ayağa kaldırmak.
  3. Gerekirse bir önceki imaja dönerek hızlı rollback yapmak.

Bu yaklaşım, geleneksel “sunucuya SSH ile bağlan, paketleri güncelle, yapı dosyalarını elle düzenle” modeline göre çok daha öngörülebilir ve tekrar edilebilirdir. DCHost müşterilerinin önemli bir kısmı, özellikle yoğun kampanya dönemlerinde bu sayede risklerini belirgin şekilde azaltıyor.

Ortam Tutarlılığı: Geliştirme, Test, Canlı

Geliştirme ortamında çalışan bir projenin, canlıda farklı davranmasının en yaygın sebebi “aynı değil” olan sunucu ortamlarıdır. Konteynerleşme, ortamı da kod gibi versiyonlanabilir hale getirir. Geliştirme makinenizde, staging VPS’inizde ve canlı VPS’inizde aynı imajı çalıştırırsınız.

Bu yaklaşımı gerçek dünyada görmek isterseniz, tek VPS üzerinde Docker ile web yığınını nasıl ayağa kaldırdığımızı anlattığımız WordPress’i Docker ile konteynerize etme rehberimize mutlaka göz atın. Aynı desen, Laravel, Node.js ve diğer modern web uygulamaları için de birebir geçerli.

Maliyet ve Esneklik Dengesi

Birden fazla küçük uygulamanız, mikro servisleriniz veya müşteri projeleriniz varsa; her biri için ayrı VPS açmak yerine, güçlü bir VPS üzerinde konteynerler halinde konumlandırmak çoğu zaman daha avantajlıdır. Bu sayede:

  • Daha yüksek donanım konfigürasyonuna sahip az sayıda VPS ile yönetimi basitleştirebilirsiniz.
  • Her konteyner için ayrı panel veya kullanıcı hesabı açmadan mantıksal ayrım yaratabilirsiniz.
  • Kullandığınız kaynaklar üzerindeki görünürlüğünüz (hangi uygulama ne kadar RAM/CPU yiyor?) artar.

Elbette belirli büyüklüğün üzerindeki projeler için dedicated sunucu veya colocation seçenekleri daha mantıklı hale gelebilir; ancak geçiş dönemi ve orta ölçekli iş yükleri için konteynerleşmiş VPS çoğu zaman en esnek ara basamaktır.

Yaygın Konteyner Senaryoları: Tek VPS’ten Küçük Kümelere

Tek VPS Üzerinde Çoklu Uygulama Mimarisi

Geliştirici ekiplerin en sevdiği senaryolardan biri, tek bir güçlü VPS üzerinde şu bileşenleri konteynerler halinde koşturmaktır:

  • Bir veya birkaç adet Nginx/Apache reverse proxy
  • Birden fazla PHP/Laravel/WordPress konteyneri
  • Arka plan işler için worker konteynerleri
  • Redis/Memcached ve benzeri önbellek hizmetleri
  • MySQL/PostgreSQL gibi veritabanları (veya bunlara bağlanan uygulama konteynerleri)

Bu mimariyle, her müşteri sitesini veya projeyi ayrı bir konteyner grubu olarak yönetebilir, bağımlılıkları birbirinden izole edebilirsiniz. Ayrıca, VPS üzerinde oyun sunucusu kurma rehberimizde anlattığımız gibi, oyun sunucularını bile konteyner mantığıyla yöneterek yönetim ve güncelleme süreçlerini sadeleştirmek mümkün.

Staging ve Canlı Ortamları Aynı VPS’te Ayırmak

Küçük ve orta ölçekli projelerde ek bir VPS daha kiralamak bazen bütçeyi zorluyor. Konteynerleştirilmiş yapıda staging ve canlı ortamı aynı VPS üzerinde ama farklı konteyner kümeleri olarak ayırabilirsiniz. Örneğin:

  • “app-live-01” konteyneri canlı ortamı,
  • “app-stage-01” konteyneri test/staging ortamını temsil eder.

Reverse proxy (örn. Nginx) seviyesinde alt alan adlarıyla yönlendirme yaparak, ek maliyete girmeden profesyonel bir geliştirme-staging-canlı hattı kurmak mümkündür. Bu model, WordPress ve Laravel’de geliştirme–staging–canlı yolculuğunu anlattığımız mimarilerle de birebir uyumludur.

Mikroservis ve API Odaklı Projeler

Mikroservis yaklaşımında, tek bir “monolit” uygulama yerine, birden fazla küçük servis, API ve işleyici kullanırsınız. Her birini ayrı bir VPS’e dağıtmak, hem maliyetli hem de yönetmesi zor olabilir. Konteynerler sayesinde:

  • Her servisi kendi konteynerinde, kendi sürüm döngüsüyle yönetebilirsiniz.
  • Yalnızca yük altında kalan servislerin konteyner sayısını artırarak ölçekleyebilirsiniz.
  • Servisler arası ağ iletişimini dahili Docker network’leri üzerinden izole tutabilirsiniz.

Bu, özellikle SaaS ürünleri, raporlama sistemleri ve harici API entegrasyonları yoğun projelerde çok ciddi esneklik kazandırıyor.

Orkestrasyon: Kubernetes, K3s ve Hafif Alternatifler

Tek VPS üzerinde birkaç konteyner koştururken, işleri manuel Docker komutları veya docker-compose ile yönetmek çoğu ekip için yeterli. Ancak konteyner sayınız, projenin karmaşıklığı ve VPS sayınız arttıkça “orkestrasyon” ihtiyacı devreye giriyor. Tam da burada Kubernetes ve benzeri çözümler gündeme geliyor.

Kubernetes ile Çok VPS’li Konteyner Kümesi

Kubernetes’i, konteynerler için bir işletim sistemi gibi düşünebilirsiniz. Hangi konteynerin hangi VPS’te çalışacağını, ölçeklendirme kurallarını, sağlık kontrollerini ve güncelleme stratejilerini tanımlarsınız; Kubernetes bunları sizin yerinize uygular. Temel kavramlara hâkim değilseniz, önce Kubernetes nedir ve hangi mimariler için uygundur yazısına göz atmanızı öneririz.

DCHost tarafında gördüğümüz tipik desen şu şekilde:

  • 3–5 adet VPS, Kubernetes node’ları olarak konumlandırılıyor.
  • Uygulama konteynerleri bu node’lar arasında paylaştırılıyor.
  • Yük dengeleme, TLS sertifikaları, otomatik ölçeklendirme gibi bileşenler kümeye entegre ediliyor.

Küçük ve Orta Ölçek için K3s ile Hafif Küme

“Tam Kubernetes” bazen küçük ekipler için fazla karmaşık ve ağır olabiliyor. Bu noktada hafif çözümler devreye giriyor. Özellikle K3s, 3 VPS ile yüksek erişilebilirlik sağlayan, daha hafif ve yönetimi görece kolay bir seçenek sunuyor. Bu konuyu adım adım anlattığımız 3 VPS ile K3s yüksek erişilebilirlik kümesi rehberimiz, pratik bir başlangıç noktası olabilir.

Buradaki büyük resim şu: Konteynerleşme trendi, tek VPS’te 2–3 konteyner çalıştırmaktan ibaret değil; doğru kurgulandığında, küçük bir Kubernetes/K3s kümesiyle ciddi anlamda kurumsal seviyede dayanıklılık sağlayabiliyorsunuz.

VPS ve Bulut Entegrasyonu

Konteynerleşmenin bir diğer etkisi de hibrit mimarilerde kendini gösteriyor. Uygulama katmanını VPS üzerindeki konteyner kümesinde tutarken, bazı yönetilen servislerle entegrasyon yapmak artık çok yaygın. DNS, CDN, nesne depolama gibi bileşenleri dış servislerden alıp; çekirdek iş yüklerini DCHost üzerindeki VPS veya dedicated sunucularınızda çalıştırmak, maliyet ve kontrol dengesini iyi kurmanızı sağlar.

Güvenlik ve İzolasyon Boyutu

Konteynerler hafif yapılarıyla cezbedici olsa da, güvenlik tarafını doğru kurgulamadığınızda sorunlar yaşayabilirsiniz. “Konteyner var, o hâlde her şey izole” düşüncesi tek başına yeterli değil. Özellikle üretim ortamlarında aşağıdaki başlıkları ciddiye almak gerekiyor:

  • Namespace ve cgroups ayarları: Her konteynerin yalnızca kendi süreçlerini ve kaynaklarını görmesini sağlayın.
  • Kaynak limitleri: CPU ve RAM limitleri olmayan konteynerler, VPS’in tamamını tüketebilir.
  • Rootless ve yetki kısıtlamaları: Mümkün olduğunda konteynerleri root yetkisi olmadan çalıştırın.
  • İmaj güvenliği: Rastgele imajlar yerine, güvenilir ve denetlenen imajları kullanın; kendi imajlarınızı sık sık güncelleyin.

Temel VPS sertleştirmesini sağlamadan konteynerleşmeye geçmek de riskli olabilir. Bu nedenle önce VPS sunucu güvenliği nasıl sağlanır rehberinde anlattığımız SSH, firewall, güncelleme ve izleme adımlarını uygulamanızı öneriyoruz. Ardından konteyner ortamına özel güvenlik kontrollerini ekleyerek çok daha sağlam bir mimari kurabilirsiniz.

DCHost Tarafında Konteyner-Dostu VPS Mimarisi

DCHost olarak pek çok müşterimizin Docker, Kubernetes ve benzeri teknolojilerle çalıştığını biliyoruz; altyapıyı da buna göre şekillendiriyoruz. Konteyner odaklı projelerde özellikle şu noktalar öne çıkıyor:

  • NVMe depolama: Konteyner imajlarının pull/push işlemleri, log yazma ve veritabanı IO’ları için yüksek IOPS kritik. NVMe tabanlı VPS çözümlerimizle bu ihtiyacı doğrudan adresliyoruz.
  • Güçlü ağ altyapısı: Node’lar arası trafiğin düşük gecikme ve yüksek bant genişliğiyle çalışması, özellikle Kubernetes kümelerinde hayati önem taşıyor.
  • IPv6 desteği: Konteyner dünyasında IPv6 kullanımı giderek artıyor; DCHost altyapısında IPv4 yanında IPv6 planlamasını da projelerinizle birlikte düşünebiliyoruz.
  • Yedekleme ve snapshot olanakları: Konteyner imajlarınızı ve persistent verilerinizi, VPS seviyesinde snapshot ve yedekleme politikalarıyla destekleyebiliyoruz.

Projeye göre başlangıçta VPS ile başlayıp, trafik ve yük arttıkça dedicated sunucuya veya colocation yapısına ölçeklenmek gayet doğal bir yol haritası. Konteynerleşme burada en büyük kolaylığı sağlıyor: Mimariyi taşıdığınızda, konteyner imajlarınız büyük oranda değişmeden kalıyor, sadece altında koşan sunucu tipi değişiyor.

Konteynerleşmeye Geçiş İçin Uygulamalı Yol Haritası

1. Mevcut Durumu ve Hedefleri Netleştirin

Önce mevcut iş yüklerinizi listeleyin:

  • Hangi uygulamalarınız var?
  • Hangi sürümler, hangi bağımlılıklar kullanılıyor?
  • CPU, RAM, disk ve IO açısından gerçek tüketimler neler?

Ardından hedefinizi tanımlayın: Sadece tek VPS’te daha düzenli bir yapı mı istiyorsunuz, yoksa birkaç VPS’ten oluşan küçük bir Kubernetes kümesine doğru mu ilerlemek istiyorsunuz?

2. Pilot Bir Uygulamayı Konteynerleştirin

Her şeyi bir anda taşımanız şart değil. En az riskli, ama teknik olarak anlamlı bir uygulamayı seçip konteynerleştirmek iyi bir başlangıçtır. Örneğin:

  • Küçük bir API servisi,
  • Yoğun olmayan bir arka plan işleyici (worker),
  • İç kullanım için geliştirilmiş bir yönetim paneli.

Bu pilot çalışma sırasında imaj boyutları, log yönetimi, güncelleme akışı ve geri alma senaryolarını mutlaka test edin.

3. CI/CD ve Otomasyon Katmanını Ekleyin

Konteynerleşme, CI/CD ile birleştiğinde gerçek gücünü gösterir. Basit bir akış şu şekilde olabilir:

  1. Git deposuna yeni kod push edildiğinde, pipeline çalışır.
  2. Yeni Docker imajı üretilir ve imaj kayıt deposuna (registry) gönderilir.
  3. Dağıtım aracı (örneğin bir deploy script’i veya GitOps aracı), ilgili VPS veya Kubernetes kümesine yeni imajı uygular.

Bu sayede, manuel müdahale gerektirmeden, tekrar edilebilir ve denetlenebilir dağıtım süreçleri oluşturursunuz.

4. İzleme, Loglama ve Uyarı Mekanizmalarını Kurun

Konteynerleşme sonrasında, sadece VPS seviyesini izlemek yetmez; konteyner seviyesinde de görünürlük gerekir. CPU, bellek, disk IO ve ağ kullanımını konteyner bazında takip etmelisiniz. Aynı şekilde loglarınızı merkezi bir sistemde toplayıp, gerektiğinde filtreleyebilmek kritik hale gelir.

Bu noktada DCHost blogunda anlattığımız VPS log yönetimi ve merkezi loglama pratikleri, konteyner dünyasında da birebir uygulanabilir. Logların hangi süreyle tutulacağı, ne kadarının arşivleneceği ve hangi eşiklerde alarm üretileceği gibi konuları baştan planlamak, ileride sizi büyük dertlerden kurtarır.

5. Ölçeklendirme ve Altyapı Evrimi

Pilotlar başarılı olup, konteynerleşme kültürü ekibe yerleştikten sonra sıra altyapıyı büyütmeye gelir. Bazı tipik senaryolar:

  • Tek güçlü VPS’ten, 2–3 VPS’li küçük bir K3s/Kubernetes kümesine geçmek.
  • Veritabanlarını ayrı bir VPS veya dedicated sunucuya taşımak.
  • Yoğun IO gerektiren iş yükleri için NVMe tabanlı daha güçlü VPS konfigürasyonlarına yükseltmek.

Belli bir noktadan sonra, konteynerleşmiş uygulamaları DCHost üzerinde dedicated sunuculara veya colocation ortamına taşıyarak, hem maliyetleri optimize edebilir, hem de donanım üzerinde tam kontrol elde edebilirsiniz. Güzel olan şu ki, konteyner mimariniz değişmediği için bu taşıma süreci klasik modellere kıyasla çok daha az zahmetli olur.

Sonuç: VPS Teknolojilerinde Konteynerleşme Artık Bir Lüks Değil, Standart

Konteynerleşme, bir dönem sadece “büyük şirketlerin ve dev ekiplerin oyuncağı” gibi algılanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada, küçük ajanslardan tek başına çalışan geliştiricilere, orta ölçekli e-ticaret sitelerinden SaaS ürünlerine kadar çok geniş bir yelpaze bu yaklaşımdan faydalanıyor. Özellikle VPS katmanında, konteynerleşme artık performans ve güvenlikten ödün vermeden daha fazla esneklik kazanmanın en pratik yolu.

DCHost olarak biz de, KVM tabanlı VPS altyapımızı, NVMe depolama çözümlerimizi, IPv6 desteğimizi ve yedekleme/izleme araçlarımızı konteyner dostu bir şekilde kurguluyoruz. İster tek VPS üzerinde düzenli bir Docker mimarisi kurmak, ister birkaç VPS ile yüksek erişilebilirlik sağlayan küçük bir Kubernetes/K3s kümesine geçmek isteyin; planlama aşamasından itibaren doğru soruları sormak ve yol haritasını netleştirmek çok kritik.

Eğer siz de projelerinizi konteynerlere taşımak, mevcut VPS’lerinizi bu trendle uyumlu hale getirmek veya sıfırdan konteyner odaklı bir mimari kurmak istiyorsanız, DCHost altyapısı üzerinde birlikte doğru konfigürasyonu planlayabiliriz. Kaynak ihtiyacınızı, ölçeklenme hedeflerinizi ve güvenlik gereksinimlerinizi birlikte değerlendirerek, uzun vadede rahat edeceğiniz bir VPS veya dedicated/konsolide mimari inşa etmek mümkün.

Sıkça Sorulan Sorular

Bu tamamen iş yükünüze ve ekibinizin olgunluğuna bağlı. Tek bir uygulama, nadiren güncelleme ve basit bir mimari söz konusuysa, doğrudan VPS üzerine kurulum yapmak hâlâ mantıklı olabilir. Ancak birden fazla uygulama barındırıyorsanız, farklı sürüm ve bağımlılık ihtiyaçlarınız varsa, staging/canlı ayrımı yapmak istiyorsanız konteynerleşme çok ciddi avantaj sağlar. Konteynerler sayesinde her uygulamayı kendi bağımlılıklarıyla paketleyebilir, güncellemeleri daha öngörülebilir yönetebilir ve aynı VPS üzerinde daha düzenli bir yapı kurabilirsiniz. Çoğu projede, en azından yeni geliştirilen bileşenler için konteyner tabanlı ilerlemek uzun vadede daha rahat ettirir.

Konteynerler ek bir izolasyon katmanı sunsa da, sihirli bir güvenlik kalkanı değildir. Temel VPS sertleştirmesini (güncellemeler, SSH güvenliği, firewall, güçlü parolalar/anahtarlar, izleme) yapmadan yalnızca konteynerlere güvenmek risklidir. Doğru yapılandırıldığında ise konteynerler, saldırı yüzeyini bölerek riskleri azaltabilir: Her uygulama kendi konteynerinde çalışır, gereksiz paketler ve servisler imaj dışında tutulur, yetkiler minimuma indirgenir. Dikkat edilmesi gereken noktalar; rootless çalıştırma, yetki sınırlandırma, güvenilir imaj kullanımı ve düzenli yama uygulamalarıdır. Yani güvenli bir VPS + düzgün yapılandırılmış konteynerler birlikte kullanıldığında toplam güvenlik seviyeniz yükselir.

Tek VPS üzerinde birkaç konteyner çalıştıran küçük bir proje için tam boy Kubernetes genellikle gereksiz karmaşıklık getirir. Bu durumda docker-compose veya basit bir dağıtım script’i çoğu zaman daha pratiktir. Ancak birden fazla VPS’iniz varsa, mikroservis mimarisi kullanıyorsanız, otomatik ölçeklenme, self-healing, farklı bölgelerde dağıtım gibi ihtiyaçlarınız varsa Kubernetes veya K3s gibi hafifleştirilmiş sürümler anlam kazanmaya başlar. Genel yaklaşım olarak, önce tek VPS üzerinde konteyner kültürünü oturtup, uygulamanız büyüdükçe hafif bir Kubernetes/K3s kümesine geçmek daha sağlıklı bir yol haritasıdır.

Öncelikle her uygulamanın bağımlılıklarını net bir şekilde envanterleyin: Hangi paketler, hangi sürümler, hangi ortam değişkenleri gerekiyor? Ardından bu bağımlılıkları Dockerfile içine taşıyarak, tekrar üretilebilir imajlar üretin. Veritabanı ve dosya depolama gibi kalıcı verileri mutlaka ayrı volume’lerde veya harici servislerde tutun, böylece konteyner yenilendiğinde veri kaybetmezsiniz. Kaynak limitlerini (CPU/RAM) doğru tanımlayarak tek bir konteynerin tüm VPS kaynaklarını tüketmesini engelleyin. Son olarak, merkezi loglama ve izleme kurmadan üretim ortamını tamamen konteynerlere taşımayın; önce pilot bir uygulamayla gözlemleyip, ardından adım adım geçiş yapmak en güvenli yaklaşımdır.